Liderler her gün birkaç meydanda vaatlerini sıralarken milletten oy istiyorlar. Ancak bu safhada seçimin güvenliği ve güvenilirliğinin tartışılıyor olması gerçekten de vahim bir durum.

Demokrasi için olmazsa olmazlardan olan sandıklar üzerinde hilelerin daha şimdiden konuşuluyor olması da en başta seçimi gölgeliyor, demokrasiye zarar veriyor.

* *  *

SALDIRILAR AYDINLATILMAZSA...

Adana ve Mersin’de eşzamanlı HDP binalarına bombalı saldırı tüyler ürpertici idi. Başbakan Davutoğlu, saldırganların tesbit edildiğini söylemesine rağmen hâlâ yakalanamaması da düşündürücü.

Adana’daki patlamanın kargo paketinde, Mersin’dekinin ise saksı içindeki çiçeğin patlaması sonucu meydana gelmesinden kısa bir süre sonra Mardin’de AKP adayının seçim bürosundaki patlamanın olması bu saldırıların kısa sürede çözülmesinin gerekliliğini gözler önüne seriyor.

Mersin ve Adana saldırılarından sonra HDP’nin hükümeti, hükümetin HDP’yi suçlaması da ilginç. Ancak bu suçlamalar olayın vahametini ortadan kaldırmıyor.

HDP tarafından partilerine yönelik saldırılar bir liste haline getirilmiş. Bayrak indirme, seçim bürolarının tahrip edilmesi dahil bütün saldırılar gün gün listelenmiş. Buna göre, Adana ve Mersin’deki saldırılar da dahil 24 Nisan-17 Mayıs tarihleri arasında toplam 75 saldırı meydana gelmiş.

AKP, MHP ve CHP binalarına da saldırılar olmuştu. Ancak en çok HDP binalarına saldırı olduğu da ortada. Seçim kampanyalarının başladığı günden bu güne HDP binalarına saldırılar “ani gelişen olaylar” ve “çevreden gelen tepkiler” olarak görülmesinin hata olduğu şimdi daha iyi anlaşıldı.

Bu yüzden önümüzdeki 15 günde daha vahim olaylar meydana gelmemesi için bu olaylar hemen aydınlatılmalıdır. Çünkü bu saldırılar doğrudan doğruya seçim güvenliğini hedef alıyor. Gerçek failleri bulmak devletin bir numaralı görevidir.

Bazı Bakanların bombalanan HDP bürosunu ziyaret etmeleri olumluydu. Ancak ondan sonra karşılıklı yapılan açıklamalar, parti genel başkanlarının bazılarının olayı kınamalarına karşılık bazılarının hâlâ (hiç değilse) kınamamaları da yanlıştır.

* *  *

SORUNLU DEĞİL, SORUMLU HAREKET EDİLMELİ

Bu aşamada siyasî tansiyonu yükseltecek açıklamalar yapılması, HDP’nin barajı geçmesinin “demokrasiye ihanet” türü açıklamalar, suikast, idam, kaset siyaseti gibi demokratik yarışta kullanılmaması gereken üslûp ve konuşmalar demokrasiye zarar veriyor. Bu tür mesajların saldırılara zemin hazırlayabileceğini de unutmamak lâzım.

Siyasetçiler birbirlerini suçlamak yerine, önce akıllarını başlarına almalı, sonra sağduyulu hareket etmeli ve failler bir önce bulunmalıdır. Şu safhada siyasetçiler “sorunlu” değil, “sorumlu” davranmalıdır.

Hele hele bu saldırılar “HDP’ye oy mu kazandırır, yoksa kaybettirir mi? Bu durumda kimin oyu artar” gibi yaklaşımlarda yakışıksız, yanlış ve hatalıdır.

Siyasette rekabet ve mücadele demokratik yarışın tabiî bir sonucudur. Ancak son günlerde yaşananlar demokratik bir yarışa yakışmamaktadır... Kutuplaşma ve gerginliği arttırıcı konuşmalar ülkeye ve demokrasiyi zarar veriyor.

Bu tür konuşmalar saldırılara da kapı aralayabiliyor. Bir genel başkanın konuşmasından sonra dağılan partililerle, başka partiyi mensup insanlar arasındaki kavga da buna örnektir.

Hele hele insanların oy almak için değişik şekillerde tehdit edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Demokrasinin önemli gereklerinden birisi kuşkusuz ki, milletin iradesinin sandığı yansımasıdır. Bu safhada hilelerin konuşulması dahi demokrasiye zarar verir, veriyor da…

Özetle, seçimin güvenliği ve güvenirliği sağlanamazsa sandığa gölge düşer. Sandık korunamazsa da demokrasi yara alır, zarar görür. Buna herkesin azamî dikkat göstermesi ve seçimlerin şeffaf ve güvenilir olması için elinden gelen gayreti göstermesi gerekir.