1990 yıllarda televizyonun tek kanal olduğu dönemlerde seçimler yaklaşırken, şu anda ABD’de başta olmak üzere birçok demokratik ülkede olduğu gibi, partilerin genel başkanları televizyonda açık oturumlara çıkar, birbirlerinin arkasından değil, yüzüne eleştirilerini sıralardı.
Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş… Sonrasında Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Erdal İnönü… Tartışmalarını, ince siyasetlerini, hicivlerini, birbirlerine karşı ince eleştirilerini hâlâ hatırlıyoruz. Seçmenin karar vermesinde bu konuşmalar, liderin vaatleri ve performansları etkili olurdu. Yani, demokrasi kültürü açısından önemli bir tartışmalardı. Fakat maalesef şimdi bunları nostalji olarak anlatıyoruz. Bu açık oturumları hatırlayanlar özlemle bunları anlatıyor. Şimdilerde ise, liderler birbirlerini televizyonda açık oturuma dâvet etmelerine rağmen yıllardır böyle bir ortam olmadı. Çıkarlarsa da tek başına çıkıp gazetecilerin sorularını cevaplandırıyorlar. Bırakın seçime katılan bütün genel başkanları şu anda parlamentoda da grubu bulunan Davutoğlu, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Demirtaş’ın bırakın açık oturumu yan yana geldiği bir fotoğraflarını gören var mı? Yok.
“Varsa bir durum, yapalım açıkoturum” sözü bu günlerden mi kaldı bilemiyoruz, ama keşke seçime katılan bütün liderler açık oturumlara katılabilse, daha demokratik, daha eşit bir seçim dönemi geçirirdik.
Seçime 20 parti katılıyor televizyonlar da 3-4 genel başkanı görebiliyoruz. Ondan sonra eşit şartlarda seçimden bahsediyoruz… Bu olmaz, olmamalı…
* * *
ZOR TERCİHİ!
Geçtiğimiz seçim kampanyalarından birçok yönüyle farklı bir dönem geçiriyoruz. Muhalefet partileri seçim meydanlarından tek başına mücadele ederken, iktidar partisi adeta iki kişi ile kampanyayı yürütüyor. Öyle zaman oluyor ki, hem cumhurbaşkanı hem başbakan aynı anda konuşunca iktidar medyası ne yapacağını şaşırıyor. Ekranı ikiye bölüp bir tarafta Erdoğan diğer taraf da Davutoğlu’nun görüntüsünü vererek durumu kurtarmaya çalışsa da ses konusunu nasıl halledebileceklerini bulabilmiş değiller. Onlarda Erdoğan’ın sesini vererek durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Gerçekten işleri çok zor. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık misali… Gerçekten de zor bir tercih onlar açısından… Ayrıca da çok komik oluyorlar…
* * *
BAKALIM DEDİKLERİNİ YAPACAKLAR MI?
Meclis dışı partiler seslerini duyurma da sıkıntılar yaşarken TRT’den bir açıklama geldi. TRT Haber, 7 Haziran seçimleri öncesinde Meclis dışı partilerin de sesini vatandaşa duyurmak için yeni bir uygulama başlatmış. Haber Yayınları Daire Başkanlığı, 7 Haziran seçimlerine kadar seçime katılmaya hak kazanan Meclis dışı partilerin günlük ve haftalık programlarını, basın toplantılarını TRT Haber aracılığıyla kamuoyuna aktaracağını söylüyor. TRT’nin bu uygulaması, yazılı ve görsel medyada fazla yer bulamayan, seslerini duyurmakta sıkıntı çeken partileri sevindirirken, uygulamaya yansıyıp yansımayacağını merak konusu.
“İktidarın borazanı” diye anılan kurum eğer bunu yapabilirse biraz olsun bu imajını düzeltmiş olacak…
* * *
DAVUTOĞLU’NUN ZOR ANI!
Milletvekili seçimleri dolayısıyla genel başkanlar meydanlarda… Her gün iki üç miting yapıp, vaatlerini anlatıp, bir bakıma gövde gösterisi yapıp vatandaştan oy istiyorlar. AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ilk seçimi için meydan meydan dolaşırken vatandaşlara 13 yılda yaptıklarını anlatıyor. “Şunu kim yaptı, bunu kim yaptı?” diyerek vatandaşların “AKP” demesini bekliyor. Davutoğlu bunu yaparken zaman zamanda ilginç durumlar ortaya çıkıyor. Miting meydanında kalabalığa sorduğu “2001’de kim iktidardaydı?” sorusunu yanlış cevaplayan vatandaşlar Davutoğlu’na zor anlar yaşattı. Olay şöyle gelişmiş: Davutoğlu Kastamonu mitinginde vatandaşlara “Türkiye 2001’de tank yapabiliyor muydu?” diye sorduğunda “Hayır” cevabı alınca ardından kalabalığa “Peki kim iktidardaydı?” diye sordu. Vatandaşlar hep bir ağızdan “AK Parti” diye cevap verdi. Bir an duran Davutoğlu kalabalığı “Hayır, 2001’de üçlü koalisyon iktidardaydı” diye düzeltmiş, ama ortaya da komik ve enteresan bir durum çıkmış…