Ülke ekonomisinin hiç iyi olmadığı, hayat pahalılığından, enflasyon rakamlarından, işsizlik ve açlık-yoksulluk rakamlarından ölçülür.
Bunlara bakıldığında ekonominin hiç iyi olmadığı ortada. Bunu yaşayarak da görüyoruz. (Ekonominin iyi gitmediğini bu alandaki örgütlü sivil toplum kuruluşları açıklamasalar da / açıklayamasalar da gün gibi ortada...)
Sebze ve meyve fiyatlarındaki artışları önüne geçmek için birkaç aylığına tanzim satış çadırları kurulduğunda, 1980 öncesi kuyruklara benzetilmişti. Bu benzetmeye ülkeyi yönetenler tepki göstermiş, “yokluktan değil, varlıktan bu kuyruklar var” demişlerdi. Aslında böyle olmadığını bunu söyleyenler de biliyorlardı. Çünkü varlıklı insan gider marketlerden alır, saatlerce bekleyip belirli miktarda sebze, meyve, bakliyat neden alsın ki? Varlıktan kuyruk nasıl olur, anlaşılabilmiş değil.
1980’den önce insanlarda para vardı, malzemeler yoktu, şimdi para yok, malzeme var. İşin özeti bu...
“Resmî işsizlik rakamları” yüzde 13’lere yaklaştı. Sadece geçen yıl (resmi rakamlara göre) bir milyon kişi işini kaybetmiş. Genç işsizlerde bu oran yüzde 20’leri aşıyor. (Tabiî bu rakamların devletin kurumlarına iş bulmak için başvuranlardan oluştuğunu söylemek lâzım.)
Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, “2009 yılında bu yana yaklaşık 10 milyon yeni istihdam oluşturuldu. 2019’da da 2.5 milyon yeni istihdamı hayata geçireceğiz” diye bir söz sarfetti. Elbetteki böyle bir şeyin olmasını isteriz. Çok sevinir ve memnun oluruz. Ancak bunun böyle olmayacağı da gün gibi ortada. Çünkü bakan, 10 yılda 10 milyon istihdam meydana getirildiğini söylerken, 9-10 ayda 2.5 milyon rakamının tutturulmasının imkânsız olduğunu söylemek yanlış olmaz...
Diğer yandan işsizliğin ne boyutlara geldiğini de illerdeki iş bulma ümidiyle insanların müracaatlarından anlamak mümkün. 1 kişilik kadroya 6 bin 198, 38 kişilik kontenjana 9 bin 290 müracaat yapılması bunu gözler önüne seriyor.
Özetle, hayat pahalılığının olduğu, ekonominin hiç de iyi olmadığı, işsizliğin resmî rakamlarda gösterilen gibi olmadığı gün gibi ortada.
Bunlara yok demekle “yok” olmuyor, yok demekle ekonomi düzelmiyor, hayat pahalılığı bitmiyor, işsizlik azalmıyor. Ekonominin kötü gittiğini kabul edip, iyileştirilmesi için çaba sarfetmek gerekiyor.
Bunun içinde önce devletten başlayarak tasarrufa, yatırıma ve üretime ağırlık vermek gerekiyor. Yoksa, önceki hükümetlerin yaptıkları satmakla bir yere varılamadığı görüldü. Sata sata bir gün bu kuruluşlar bitiyor, yenisi yapılmayınca da ekonomi dibe vuruyor...
DAMADA EN ÜST DÜZEY AĞIRLAMA
ABD Başkanı Trump’ın başdanışmanı ve damadı Jaret Kushner geçen hafta Türkiye’ye de “resmî temaslar” da bulundu. Damat bey Türkiye’de en üst düzeyde ağırlandı. Erdoğan kendisini Cumhurbaşkanlığı’nda kabul etti.
Erdoğan’ın ABD Başkanı’nın damadı ile ne konuştukları kamuoyu ile paylaşılmadı ama bir şeye dikkat çekildi. Bu görüşmede Dışişleri Bakanı’nın da olması beklenirken, Hazine ve Maliye Bakanı, Erdoğan’ın damadı Albayrak’ın da olması gözlerden kaçmadı.
Bu görüşmedeki üçlü fotoğraf basına yansıyınca yeni ve sıcak bir gelişme olduğu için hemen komşumuz İran’da yaşanan siyasî bir gelişme akıllara geldi.. Suriye’deki rejimin lideri Beşşar Esad’ın Tahran’da İran lideri Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşmesinden sonra İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, “ziyaretten haberim olmadı” gerekçesiyle istifa etmişti.
Bu haberi duyunca, ülkemizin Dışişleri Bakanı’nın bu toplantıda neden olmadığı ve haberinin olup olmadığı akıllara geldi. Çavuşoğlu’nun programını bilmiyoruz ama İran’daki sıcak gelişme ve “damat” meselesi olunca hemen akıllara takıldı.