"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

18 yıl bekleyen emanet

Misbah ERATİLLA
18 Şubat 2024, Pazar
Feki (talebe) Mehmet adında bir genç klasik medrese talebesi iken Siverek’in bir köyünde Ramazan ayında imamlık yapar.

Ramazan Bayramına doğru bulunduğu köyden ayrılıp kendi köyüne dönmek üzere iken rüyasında Bediüzzaman’ı görür. Bediüzzaman ona, “Siverek’te Eyyubey Muhammed (Mehmet oğlu Eyüp) adındaki adamda benim bir emanetim var, git o emaneti ondan al” der uyur. Aynı gece yine aynı rüyayı görür ve rüyasında aynı şeyler kendisine söylenir. Aynı gecede üçüncü defa da aynı rüyayı görünce bu defa rüyayı ciddiye alır ve uzun uzun düşünmeye başlar. Sabah erken kalkar ve köyden Siverek’e doğru yola çıkar. Siverek’e vardığında rüyadaki kişiyi bulmak için bir berber dükkânına girer. “Eyyubey Muhammed adında birini tanır mısınız?” diye sorar. Berber, “Evet tanıyorum” dediği anda hemen dükkânın önünde geçen bir genci göstererek “İşte bu, onun oğludur” der. Feki Mehmet hemen o gence seslenerek yanına gider ve babasıyla görüşmek istediğini söyler. Genç “Buyurun, babam evdedir beraber gidelim” der. 

Eyyubey Muhammed’in oğlu Feki Mehmet’i eve götürür. Eyyubey gelen misafire şüpheyle bakar. Hiç tanımadığı bir gencin onunla ne işi olabilir diye düşünür ve bundan rahatsızlık duyar. O sıralar polislerin sıkı takipleri devam ettiğinden misafiri şüpheyle karşılar. Feki Mehmet Eyyubey’in telaşlı ve ona şüpheyle baktığını görünce “Beni size Bediüzzaman gönderdi” der. Bunun üzerine ev sahibinin korkusu ve telaşı daha da artar. Bir yandan da Bediüzzaman’ın sevgisini gizleyemez ve gözlerinden yaşlar dökülmeye başlar. Feki Mehmet lafı uzatmadan gördüğü rüyayı olduğu gibi anlatınca Eyyubey Muhammed’ın içindeki şüphe ve korku gider. Eyyubey Muhammed, “Evet Bediüzzaman’ın bende bir emaneti var. 18 yıl önce Kastamonu’da askerdim. Askerler aralarında “Buraya şarklı büyük bir hoca geldi” diyorlardı. O günden sonra Bediüzzaman’ı ziyaret etmek ve elini öpmek için içimde bir istek uyandı. Bir gün Kastamonu kalesinin arka kısmında arkadaşlarla gezerken arkadaşlardan biri çeşmenin üstünde oturmuş yaşlı birini göstererek “İşte o hoca!” dedi. Feki Mehmet ziyaret etmek için ona yaklaştı. Bir yandan da karşı tarafta onu takip eden sivil polisler vardı. Bediüzzaman “Eyüp” diye seslendi. Eyüp, hemen koşarak Bediüzzaman’ın yanına gitti ve elini öptü. Bediüzzaman, “Eyüp kardeşim sana iki defter emanet vereceğim. Sen bunları muhafaza edeceksin. Sende kalacak ne zaman sana bir adam gönderirsem o zaman bu emanetleri gelen adama teslim edeceksin” dedikten sonra iki küçük defteri ona verir. 

Feki Mehmet emanet defterleri alır. Askerliği bittikten sonra da memleketine döner. Bir gün Diyarbakır’da Molla Sıddık Hoca’nın ağabeyi Molla Habib’in dükkânına gider. Dükkânda 1957 yılında Bediüzzaman’ı ziyaret eden hocası ve hemşehrisi Silvanlı Molla Ali Zila da oturuyordu. Feki Mehmet defterleri Molla Ali Zila’ya verir. Bu defterlerin ikisi de Bediüzzaman tarafından yazılmış risalelerdi. Bunlardan biri, Birinci Şua risalesi; diğeri ise Beşinci Şua risalesiydi. Böylece emanet yerini bulmuştu. 

Kaynak: 

Abdulkadir Badıllı- Mufassal Tarihçe-i Hayat-3  

Okunma Sayısı: 2898
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • C.Güleryüz

    19.2.2024 00:41:14

    Hikayenin sonuna doğru bir kopukluk var sanki. Yoksa ben mi anlayamadım?

  • İhsan pilatin

    18.2.2024 16:20:53

    Allah razı olsun Hocam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı