“Dede ben ne yapmaya karar verirsem içimde bir fırtına bir savaş kopuyor. Sanki içimde iki grup ha bire dövüşüyor. Ben bu durumdan çok etkileniyor ve yoruluyorum.” der. Dede, torununa:
“Evlâdım, içinde nasıl şeyler oluyor bana anlatsana” diye sorunca çocuk: “Dede, ders çalışmak için kitabımı açtığımda içimden biri bana emredici gür bir sesle ve beynimi zonklatacak bir şekilde ‘dışarıda hava çok güzel, bu güzel havayı bir daha bulamazsın. Çalışmak için daha çok vaktin var’ dediğinde içimdeki çalışma isteği bir anda yanan bir mum gibi sönüyor. Bende rahatlamış bir ruhla elimdeki kitabı ölmüş bir kuş gibi fırlatıp atıyorum. Sonra tam ayağa kalkıp dışarı çıkacağım sırada kalbimin derinlerinden gelen başka bir ses ‘sınava fazla zamanın kalmadı. Ya ilerde çalışmaya vakit bulamazsan, ya yorgun düşüp erken uyursan. O zaman ne olacak halin?’ diyor. Bazen de iki ses bir birine karışıp zihnimi tokatlayarak beni perişan ediyor. Dede ben bu seslerden nasıl kurtulurum?” diye sorar. Dedesi:
“Evlâdım hayatının merkezine yerleştirilen o iki mikrofona konuşan sesler hayatın sonuna kadar seninle olacak ve her yapacağın işte fikirlerini acımasızca söyleyecekler. İşte sen aklın yoluyla bunlardan doğru olanı seçeceksin!” der.
Çocuk: “Dede aklımla isteklerim çoğu zaman çelişiyor. Çoğu zaman isteklerim daha ağır basıyor. O zaman ben ne yapayım?” der.
Dede torununa: “Evlâdım duyduğun ses eğer seni öfkelendiriyorsa, kıskançlık damarını kabartıp üzüntünü arttırıyorsa, pişmanlığını cenaze olarak önüne seriyorsa, aç gözlülüğü sana emrediyorsa, kibrini kibrit olarak seni yakmaya götürüyorsa, seni sana acındırarak yerlerde süründürüyorsa, küskünlüklerini hayatının merkezine alıyorsa, aşağılık duygusunu karanlık dehlizlerden çıkararak hayatı sana zehir ediyorsa, boş gururunla seni boğuyorsa, herkese karşı üstünlük taslamanı sana emrediyor ve yalnız kalmana çanak tutuyorsa bu seslere öncelikle dikkat et. Bu sesler duygularını olumsuz ve negatif yöne çeken tehlikeli seslerdir. Hayatını ve geleceğini zifiri karanlıklara götüren bu ses her zaman karşına çıkacak.” dedikten sonra dede:
“Evlâdım birde ikinci mikrofondan gelen sesler var. Yaşadığın acı bir olay sonrası hayatını huzur bahçesine çeviriyorsa, içtiğin bir yudum sudan zevk almanı sağlıyorsa, içindeki sevgiyi büyütmene yardımcı olup düşmanına karşı dahi sevgini esirgememeni sağlıyorsa, en kötü şartlarda dahi umudunu ayakta tutmayı öğütlüyorsa, cömert olmanı teşvik edip ruhen yücelmeni sağlıyorsa, bü- yük başarılar kazandığında sana alçak gönüllü olmanı öğütlüyorsa, nezaketi tebessüm içinde bir marka olarak taşımanı söylüyorsa, düşmüş kişilere yardıma koşmayı insanlığın gereği olarak vicdanına sesleniyorsa, dostlukları sahralar kadar geniş bereketli yüreklerde kurmanı sağlıyorsa, en çok da güçsüzlere karşı anlayışlı ve şefkatli olmanı söylüyorsa bu sesler seni doğruya götürüyor demektir.” diye ekler.
Çocuk dedesinin anlattıklarını dikkatle dinledikten sonra:
“Peki dede bu kadar karışık durumda hangi sesi dinlemem lâzım? Ben aklımla nasıl doğru olanı seçebilirim?” diye sorar.
Dedesi:
“Çok kolay evlâdım! Her şey ortada sen hangi mikrofondaki sesin duygusunu yaşarsan, sindirirsen, beslersen sen o olursun. Sen hangisiyle yaşamaya başlamışsan o taraf senin hayat tarzın olur.” der.