Anne babaların en büyük kâbusu çocuklarının yemek yememesi ve iştahsız olmalarıdır.
Bazen çocukların bir öğünle günü tamamlamaları anne babaları iyiden iyiye telâşlandırır ve hayatı onlara zehir eder. Bu konuda çocukların ne düşündüğünü onlardan öğrenmek gerektiği kanısındayım. Yemek yememe ve iştahsızlık konusuyla ilgili bir dede ve torun arasında geçen bir diyaloğu dinleyelim.
Dede, torunu Mirza’ya: “Annen ve baban uzun saatler yemek yemediğin için sağlığının bozulacağından endişe duyuyor. Onları neden bu kadar üzüyorsun?” diye sorar.
Mirza: “Dede onların dediği gibi değil. Bazı günler çok yorgun oluyorum. Uykumu tam alamadığımdan iştahım kesiliyor ve canım yemek istemiyor. Annem ise uyanır uyanmaz sanki ben kahvaltıyı geciktirsem ölecekmişim gibi “hadi sofraya hadi sofraya” diyerek moralimi ve dengemi bozuyor. Hâlbuki biraz beklerse kendimi iyi hissettiğim zaman kahvaltı yapacağım. Onlar o kadar acele ediyorlar ki bende yemek yeme iştahı kalmıyor. Onlar beni bir robot sanıyor. Otur deyince oturacağım, ye deyince yiyeceğim, kalk deyince kalkacağım. Beni isteklerine göre kurmak istiyorlar. Hâlbuki sofraya oturmadan önce benimle kısada olsa bir oyun oynasalar, neşem yerine gelir ve yediğim yemekten keyif alabilirim. Onlar beni zorladıkça yemeğe karşı midem bulanıyor ve akşama kadar canım bir şey istemiyor.
Dede sana bir şey anlatayım. Ben şeker, çikolata, pasta, kola ve şekerli içecekleri çok seviyorum. Bunların yemekten önce yememin iyi olmadığını sen bana güzellikle anlattıktan sonra çok istememe rağmen bir daha yemedim. Sen beni anlıyorsun, onlar beni anlamıyor.
Dede biliyormusun? “Eğer tabaktaki yemeği yersen sinemaya gideceğiz, yemezsen sinema yok” gibi şarta bağlamaları iştahımı kapatıyor. Böyle yaptıklarında yemekten tiksiniyorum. Dede bazen Annemin ve babamın, kardeşlerimin bazı yemekleri beğenmemesi bende o yemeklere karşı iştahsızlık oluşturuyor.
Dede, sakin ortamı severim. Yemeği televizyon olmayan, sessiz sakin bir yerde yemek isterim çünkü televizyon izlenirken kimse benimle ilgilenmiyor. Kimse sorularıma cevap vermiyor. Sofrada hiç de güzel bir ortam olmuyor. Dede, yemeğe başlıyorum annem yok şöyle ye, yok böyle ye diye her hareketime karışıyor. Üzerime istemeden döktüğüm yemek için bana saatlerce kızıyorlar. Böylece haftalarca sürecek iştah kesikliği beni bekliyor. Bir de bana istediğim yemeği pişirmiyorlar. O da yetmiyormuş gibi “niye salata yemiyorsun, neden tek makarna yiyorsun, biraz et yesene” diyerek beni tamamen yemekten soğutuyorlar.
Dede, öyle canımı acıtıyorlar ki anlatamam. Sofraya oturduğumda tabağımı öyle çok yemek dolduruyorlar ki birden iştahımı kesiyorlar. Tabağa az bir şey koysalar bittiğinde zaten bir daha isteyeceğim. Hâlbuki ben onlardan bir şey istemeden bana yemek vermeseler hiç sorun yaşamayız.
Dede, bak sana bir şey daha anlatayım. Annem nasıl sofra kuruyor biliyor musun? Annemle babam istedikleri yemekleri sofraya getiriyorlar. Bana da “bu yemekler çok lezzetli, çok güzel hadi sen de ye diyerek yemek dolu tabağı önüme koyuyorlar. Onlar bir gün benim istediğim yemeği yapsınlar ve sofrayı benim istediğim yemeklerle donatsınlar. O zaman benim iştahım var mı yok mu görürler. Sofraya oturuyorum, aceleyle birkaç lokma çiğnedikten sonra kalkıyorum. Annem niye erken kalktın diye basıyor fırçayı. Bazen de yavaş yavaş yemek yiyorum, annem “oyalanma hadi çabuk ye işlerim var” diyor. Nasıl hareket edeceğimi bir türlü bilemiyorum.
Dede, annem farklı çeşit çeşit yemek sofraya koyduğunda iştahsız olduğumu, yemeği yiyemeyeceğimi söylediğimde bana kızıyor. Beni korkutuyorlar. Oyuncağımla oynayarak yemek yemeyi seviyorum. Bana hakaret edip “at o oyuncağı” diyerek moralimi bozmasınlar. Etrafı biraz dağıttığımda bunu savaş sebebi saymasınlar. Bazı yanlışlarımı görmesinler. Doyduğumu söylediğimde bana bir lokma daha yedirmesinler. Benim bir içeceği meselâ sütü ılık seviyorsam bana soğuk olarak vermesinler. Yumurta, et, süt, peynirden birini seçme hakkımın olmasını isterim. Bana zorla et yedirmesinler. Kıymadan yapılmış köfteyi rahat çiğneyebildiğim için daha çok seviyorum. Izgarada tavuk, balık seviyorum. İlle de kırmızı et yemek istiyorsanız benim için kırmızı eti kıyma yaparak makarnanın üzerine serperseniz yiyebilirim. Yumurta sarısını azıcık yiyebilirim.
Dede, geçenlerde ne oldu biliyor musun? Anne ve babamın sebze yemeğini iştahla yediğini gördüğümde bende hiç yemediğim sebzeli bir yemekten bir tabak yedim. Meyve sularından istediğimi içmek istiyorum.
Dede sizin evinizde öğün araları birşeyler yemediğimden kendimi acıkmış hissediyorum. Şekerli gıdaları yemekten sonra yemeye sizin evde alıştım.” diye derdini anlattı.
Dedesi, Mirza’nın anlattıklarını dinledikten sonra ona:
“Mirza, bana anlattıklarını anne ve babana da anlatırsan bu yemek sorunun çözülür. Böylece annen baban da bu sıkıntıdan kurtulmuş olur.” der. Mirza, dedesine: “Ya annem babam bana kızarsa? diye cevap verir. Dede: “Kızmazlar. Onlar senin mutluluğunu, sağlığını düşünüyor. Sen dediğimi yap, herkes rahatlasın.” der.
Mirza: “Dede senin dediklerini yapacağım. Annem ile babamın aramıza hiçbir şeyin -yiyecekler dâhil- girmesine izin vermeyeceğim. Asıl açlığım sevgidir, bana güvenleridir” der.