"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur ve gece sohbetleri

Misbah ERATİLLA
02 Ekim 2016, Pazar
O yaz havalar çok sıcak geçiyordu.

Daha öğle olmadan sıcaktan eriyen asfalt, ayakkabımın altına sakız gibi yapıştı. Sıcaklık yüz kollu ahtapot gibi saldırıya geçtiğinde ondan korunmak için sığınacak serin bir gölge arar dururdum. Evimiz 1960’ların modasına uygun üstü betondan, tek katlı bir evdi. Sıcaklık, hiçbir engel tanımadan evlerin içini fırın gibi ısıtır, gece karardığında sıcaklık aniden saldırıya geçerdi. Boğucu sıcaklıktan kurtulmak için damlara yataklar sererek biraz olsun rahatlamaya çalışırdık. Dama çıktığımızı gören sivrisineklerin hoş geldin hücumuyla karşılaştığımızda, hemen cibinlikleri kurar, uyumak için sabahın serin esintisini beklerdik.

Lise birinci sınıfı bitirmiş, yaz tatili için memlekete kavrulmaya gelmiştim. Okullu olmam hesabıyla kendimi dev aynasında görüyordum. O yıllarda annem ve babam bildiklerimi bilmez, anladıklarımı hiç anlayamaz olarak görüyordum. Nasihatleri ise başıma düşen taşlar gibi beni incitirdi.

O yıllarda Risale-i Nur sohbetleri gizlilik içinde yapılırdı. Artık büyümüş, her şeyi bilmiş biri olarak o tatlı gizliliği yaşamak için ben de bir gece bu sohbete katıldım. Düşünce, hayal ve duygu dünyam böyle bir sohbetle ilk defa tanıştı. O sohbet gecesinden sonra ilk defa aklım ve kalbim hayatı farklı görmeye başladı. O geceki sohbet, yıllarca hayatımda silinmez bir yazı olarak unutamadıklarımın arasına girdi. Sonraki günlerde ise dünyama yeni anlam katacak insanlarla tanışmıştım. Eski alışkanlıklarım ise güneşin gördüğü kar gibi eriyip gidiyordu. Risale-i Nur, dünyama her gün yeni kavramlar kazandırıyordu. Hayat tarzımı içten gelen bir istekle yeniden kuruyordum. Hayatımın yeni bir döneme girdiği, herkes tarafından görülüyordu.  O geceden sonra aklıma ve kalbime yeni bir ev sahibi yerleşmeye başladı. Bendeki değişiklikler, yakınlarımı rahatsız etmeye başlamıştı. İlk önce annem benim için endişelenmeye başlamıştı. Annem, bendeki bu değişikliğimden dolayı rahatsızlığını sözlü sitemlerle ifade ediyordu. Annem, kendi kendine: “Evlâdımla arama giren bu kitaplardan; yılandan, akrepten korkar gibi korkuyorum!” diyordu. Annem, kendince beni kurtarmak için  öncelikle etrafımdaki arkadaşlarıma saldırmaya başlamıştı. Ardından eski alışkanlıklarımı ısrarla terk ettiğimi görünce bana çatmak için havadan sudan bahaneler bulmaya çalıştı. Odamı temizlemeye geldiğinde yüksek sesle: “Bu çocuk bir gün kafayı yiyecek! Dinle, imanla bu kadar fazla meşgul olmak, insanı aklından ettiğini ne zaman öğrenecek!” diyordu. Annem daha sonra komşu kadınlarla din konularıyla ilgili sürekli fikir alış verişinde bulunmaya başladı. Aklını kaybeden, deliren birçok örneklerle karşıma çıkıp bunları bana anlatıp durdu. İlerde olacakları, bu gün oluyormuş gibi üzerime saldırılar gerçekleştiriyordu. Annemin, “sen niye el âlemin çocukları gibi değilsin, onlar gibi hareket etmiyorsun” diye ağladığı günler de oluyordu. Ağır bir hastaymışım gibi beni günün birkaç saatinde, odamın kapısını çalmadan sürekli kontrole geliyordu. Delirip delirmediğimden emin olmak istiyordu.

Babam, toplumda hâkim olan dini algının dışında, bir dini düşüncemin olduğunu biliyordu. Babam, aba altında sopa göstermek için 60’lı 70’li yılların askerî darbeleri sonrası yaşananları hatırlatıyordu. Babam; askerî yönetimlerde ceza evine giren, yurt dışına kaçan, kaybolan insanların hikâyelerini gece sohbetlerimizin vazgeçilmez konusu yapmıştı. Gece sohbetlerine gittiğim günlerde babam eve dönünceye kadar uyumaz beni beklerdi. Eve geç döndüğümde ise sinirlenir, bana kızardı: “Oğlum! otur oturduğun yerde. Bir gün hepinizi koyun sürüsü gibi toplayıp içeri tıkayacaklar! Seni orada burada toplamayayım!” diyordu. Artık yüzeysel olarak öğrendiklerimin doğruluğunu, kutsallığını kimseyle tartışma konusu yapmıyordum. Babam ve annem bana bir şey olur endişesiyle geleceğim için korkuyorlardı. Ve gittikçe bana karşı daha çok sertleşiyorlardı. Ben de aynı ölçüde sertleşiyordum. Annemle babam, onları dinlemediğimi, aldırmadığımı anlamışlardı. Benim düzelemeyeceğimi görünce harçlığımı kesme kararı aldılar. Gece dışarı çıkmalarımı yasakladılar. Bana görünmez, üstü kapalı olarak ambargo uygulamaya başladılar. Artık rahat değildim. Hareket alanım daralmıştı.

Gece sohbetlerine bir daha gidemedim. Sohbetlerde uzun süre görünmediğimi gören ağabeyler meraklanmışlar.  Bir öğle sonrası gittiğim bir kitapçıda sohbetlerde görüştüğüm ağabeylerden biriyle karşılaştım. Uzun zamandır nerelerde olduğumu merak ettiğini söyledi.  Ona, anne ve babamın gece sohbetlerine gitmeme izin vermediklerini, sohbetlerin bana zarar vereceğinden korktuklarını söyledim. Sohbette tanıştığım ağabey: “Madem ailen bizi yanlış anlamış biz de gelip onlara kendimizi doğru olarak anlatmak isteriz. Ayrıca okuduğumuz kitaplar, sohbetlerde neler konuştuğumuz hakkında da onlara bilgi vermek isteriz.” dedi ve bana: “Ailene hak veriyorum. Anne ve babalar çocuklarının kimlerin yanına gittiğini bilmesi gerekir. Toplumda dinin kötü amaçlarla kullanıldığı birçok yer var. Ailenle konuşursak üzerimizdeki şüphe izlerini giderebileceğimize inanıyoruz.” diye ekledi.

Ağabeyler, babamın hasta olduğu bir gece bize geçmiş olsun ziyaretine geldiler. Elektriklerin kesik olduğu sıcak bir yaz gecesinde, iki ağabey babama kendilerini tanıtarak kitapların ve sohbetlerindeki konuların özetini kısaca anlattılar. 

Gaz lambasının ışığı altında ağabeyler babama, okudukları kitaplarda birkaç pasaj okudular. Sohbet, gaz lambasının loş ışığı altında birkaç saat kadar sürdü. O gece ki sohbetten sonra babam beni anlamaya başlamıştı. Ağabeyler babama: “Biz, annesine-babasına ve topluma zarar verecek bir gençlik yetiştirmiyoruz. Bizim de çocuklarımız var. Amacımız anne babalarına saygılı çocuklar yetiştirmektir. Bizim yaptığımız en önemli iş, önce kendi nefsimizi ıslâha çalışmaktır. Biz insanların gönüllerine sesleniyoruz ve Risale-i Nur’ları bu amaçla okuyoruz.” dediler.

O gece misafirlerle babam arasında, gaz lambasının ışığı altında hoş bir sohbet olmuştu. Babam ağabeylerin sohbetini sevmişti. O geceki sohbetten sonra üzerimdeki ambargo kalkmıştı. Annem ve babam artık Risale-i Nur’ların okunduğu gece sohbetlerine katılmama karışmıyorlardı. 

Ama her zaman kafalarının bir köşesinde bana izin verdikleri için az da olsa şüphe kalmıştı. Annem ve babamın bu şüphesi, bir fren gibi hep dikkatli olmamı sağladı. Sohbetlere ve Risale-i Nur okumalarıma Allah rızasını esas alarak devam ettim. Hayatım boyunca öğrendiklerimi, yalnız Allah’ı memnun etmek ve O’nun rızasını kazanmak için yaşadım.

Uzun yıllar Risale-i Nurlardan öğrendiğim ve yaşadığım dini; ticarete, makama ve dünya menfaatini kazanmaya alet etmedim. İlk günlerde verdiğim karara sadık kalarak, zor yolculuğuma gönül rahatlığı içinde, istikrarla devam ettim. 

Okunma Sayısı: 5346
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • emin bozkus

    2.10.2017 21:26:25

    Maşallah tebrik ederim Misbah Hoca

  • Mirhan

    3.10.2016 20:38:27

    Yazilarinizi severek takipteyim 👍🏼👍🏼

  • Said YÜKSEKDAĞ

    3.10.2016 14:55:13

    Maşallah.. Rabbim sizleri ve bizleri Risale-i Nur dairesinden ve istikametten ayırmasın inşallah..

  • Abdurrahman demir

    3.10.2016 10:28:39

    Hocam, muhteşem ....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı