"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dâvâ adamı, dünyaya veda etmeden hayatını feda edendir

Muhammed ZORLU
06 Aralık 2014, Cumartesi
“Milletimizin imanını selâmette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur”

“Muarrâdır fezâ-yı feyzimiz şeyn-i temennâdan.
Bize dâd-ı ezeldir zîrden bâlâdan istiğnâ.
Çekildik neşve-i ümitten, tûl-i emellerden, 
Öyle mecnunuz ki, ettik vuslat-ı Leylâdan istiğnâ.”
1

Adam olmak, adam gibi adam olmak; saf ve duru âdem olmaktır. Dâvâ adamı dünyadan vazgeçip hayatını feda edendir. Hayatını İslâmın dert ve çilesiyle geçirmiş, Zübeyir gibi yavuz bakışlı, çelik iradeli olabilmektedir.
İslâmın dertlisi olmanın gereği olarak mecazi şeylerden ne kadar sıyrılır ise o nispette adamlığı yükselir ve ulviyet kazanır. Yani masivâ olandan sıyrılmaktır dâvâ adamlığı, İlahî aşk hesabına mecazi aşklardan ve arzulardan istiğna eden, edeb ve edebiyatı da Allah merkezlidir.
Her an sefere hazır akıncı fedailerinin ruh halinde olmaktır. Daima düşünen nur deryasında yaşayan bir bahâdır. Gençliklerinin baharında, en canlı zamanlarında, İslâmın derdiyle dertlenerek asrın dertlisinin derdini dert edinendir. 
Dâvâ adamı yanar, sonra yakar. Çünkü ‘yanmayan yakamaz’ı düstur edinmiştir. “Anam, babam ve tatlı canım sana feda olsun Ya Resulallah” diyen Sahabilerin mesleği gibi iman nurunun yayılmasına her şeyini feda eden ve kendisine zulmeden zalimlere “Vur, vur!” diye haykırandır.  Aklı sönmeyen, kalbi hiç ölmeyen dâvâ eridir.
Dâvâ adamı Kur’ân için çırpınıp didinen, sarsılmayan sadakatı, aldanmayan zekâsı olan biridir. 
İslâmın derdiyle dertlenen, “Bâb-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem, / Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak”2 diyerek dava erinden ayrı kalmaya asla dayanamamaktır. 
“Böyle bir adamla bu köy değil, belki bu vilâyet iftihar etmeli” sözüne mazhar olan Sıddık Süleyman gibi...
Nurun birinci kâtibi olan Şamlı Hafız Tevfik gibi...
Nurun kahraman şehidi Hafız Ali gibi...
“Sadakette hiç sarsılmadan az zamanda pek çok kıymettar hizmet eden Süleyman Rüşdü” gibi...
Tahirî Mutlu gibi sarsılmayan sadakat, aldanmayan zekâ olabilmek ve kâinata değiştirilemeyen Zübeyir gibi...
Fenâfinnur Mustafa Sungur gibi...
Masonların belini kıran Atıf gibi...
“Seni bana Allah gönderdi” sözlerine lâyık olan Bekir Berk gibi…
Gibiler uzadıkça uzar. Adam gibi adam “gibiler” dâvâ adamıdırlar.
Dâvâ adamı, milletinin imanının kurtulmasına hayatını vakfedendir. “Milletimizin imanını selâmette görürsem, cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur” diyebilen en dâvâ adamıdır. Ve o “en” dâvâ adamının gözünde ne cennet sevdası vardı, ne cehennem korkusu…
Sözün kısası dâvâ adamı olmak her yiğidin harcı değildir.

Dipnotlar:
1- Divan-ı Harb-i Örfi, İki Mekteb-i Musîbetin Şehadetnamesi.
2- Hasan Feyzi Yüreğil.

Okunma Sayısı: 3392
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı