"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eski dost

Muzaffer KARAHİSAR
24 Ocak 2017, Salı
Bu gün eski bir dostu ziyaret etmeyi düşündüm. Öyle birisi olmalı ki bana hep mütebessim, hikmetli, güzeli, güzelliği göstermiş, iyiyi öğütlemiş, hiç vefasızlık yapmamış olmalı. Derken bahar güzellikleri, coşkuları, tazelikleri içinde dostluk ve ünsiyet kurduğum asırlık bir ağacı hatırladım.

Gözüme, gönlüme, ruhuma yeni ufuklar açan, yeni tomurcuklar, taze yapraklarıyla dirilişin müjdelerini veren o ağaç, benim tefekkür ağacım olmuştu. 

Bana kazandırdığı çok şey vardı. Hayallerimi, hülyalarımı ve iç dünyamı yıllara meydan okuyan haşmetli duruşu ve çiçekleriyle süslemişti. Dost olmuştuk... Sonra? Sonrası hazin. Kesmişlerdi o ağacı! 

Epey zaman oldu. Bahar mevsiminin başlangıcıydı. Her gün sabahın erken saatlerinde yürüyüş yaparak işe gidiyordum. Yolun etrafındaki ağaçlara, çiçeklere, yapraklara, kuşlara bakıp tabiatın yeniden uyanışını görüyordum. Bahar kokusunu, coşkusunu, güzelliklerini bütün duygularımla hissetmeye çalışıyordum.

Büyük apartmanların arasında kalmış eski, küçük, köhne ve metruk bir evin avlusunda asırlık, iskelet görünümünde kocaman bir ağaç vardı. Yıkılmaya yüz tutmuş eski ev, bakımsız bahçe ve yaşlı ağaç ölümü hatırlatırcasına, kuru ağaç heykeli gibi öylece duruyordu. 

O bahçeli evden kimler geldi, kimler geçti? İskeleti andıran yaşlı ağaç, kaç baharı çiçekleriyle karşıladı, kaç insana meyvelerini ikram etti, ne kadar gönül dostlarını gölgesinde ağırladı bilinmez…

O emektar ağaç, her geçişte bana bir şeyler fısıldıyordu. İhtiyarlığın makûs talihini, verimsiz ve mecalsiz duruşunu anlatıyordu. Bir gün farklı bir şey gördüm, sanki! Üzerinde bir iki patlamış mısır gibi beyazlar vardı. Uçuşan pamukçuklar olabilir, diye düşündüm. Başka şey olmaz, desem de ertesi günü iple çekiyordum.

Başka ağaçlar, çiçeklere bürünmüş arz-ı endam ederken, O ağacı merak ediyordum! Önüne vardığımda siyah ve kuru dallarında beyaz tomurcuklar açmış, yeniden dirilişi müjdeliyordu. İçimdeki sevinci, coşkuyu, heyecanı tarif edemem. Çürümüş kemikler gibi, kurumuş ağaçların canlanması; yeniden dirilişi hatırlatıyordu. Rabbim, kudretini gösteriyordu.

O ağaç kısa zamanda bembeyaz çiçekten gelinliğini giymiş, şirin, tatlı, alımlı güzelliklere bürünmüştü. Sanat harikası, ihtişamlı görünümüyle O, eski evin köhne duruşunu, bahçenin nahoş görünümünü setretmişti. Sanki ölüm sonrası diriliş numunesiydi.

Hep iyilikleri gösteren, güzel duyguları öğütleyen, bahar coşkusunu yaşatan tefekkür ufkumu açan asırlık ağaçla dostluğumuz böyle başladı ve uzun süre devam etti.

Daha sonraki yılda bir dost gibi yaşlı Ağacı düşündüm. O zamanki duyguları, hissiyatı, sevinci ve güzellikleri hatırlamak için eşimle ziyaretine gittik. Zavallı ağaç, kesilmiş, yerle bir edilmişti! Bulunduğu mekânı, çevresini ve mahalleyi asırlarca süsleyen emektar ağaç, yok edilmişti. İnsanlardan birinin balta darbeleriyle yere indirilmişti. Görünce çok üzülmüştük. 

Beni tefekkür ummanlarına götüren, imanın ılık iklimlerinin lahuti zevklerini tattıran ve ihtişamlı güzellikleriyle sahibini, malikini ve sanatkârını tarif eden asırlık ağacı hatırladım. Oraya karne tatili olunca Ela Nur’la beraber gittik. Yerde yarısını kar örtmüş, daire biçiminde duran kocaman bir kök, mezar taşı gibi yapılan kötülüğü gösteriyordu.    

Ela Nur, pek anlam veremedi! Bir yerdeki köke, bir de bana baktı. Zavallı Ağacın ihtişamını, güzelliklerini, çiçeklerini; benim duygularımı, hissiyatımı ve tefekkürlerimi… Onunla olan dostluğumuzun hikâyesini anlattım. 

Bana dönerek: “İnsanlar, bu güzelim ağaçları neden keserler ki.” dedi. “Yaş kesen baş keser.” atasözünü hatırladık. Ağaç kesen, çam deviren, masum insanları, çocukları acımadan öldüren merhametsiz, tefessüh etmiş kötü insanların zararlarının önlenmesini konuştuk. 

O ziyaretten dönerken Ela, sınıftaki arkadaşlarıyla birlikte yeni fidanlar dikmenin planlarını yapmaya başlamıştı bile. 

Okunma Sayısı: 1857
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı