"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mevsimler ve canlılar

Muzaffer KARAHİSAR
30 Ocak 2018, Salı
Kış mevsiminde arzın çehresine beyaz tül örtülür.

Her şey baştan aşağı değişir. Başka mevsimlerdeki farklı renkler, cıvıl cıvıl sesler, biteviye hareketler ve alabildiğine uzayıp giden canlı manzaralar, kışın beyaz örtüsüne bürünür. Tabiat, soğuk sükûnetin teslimiyetiyle geçici berzaha döner. Bu mevsim, gece vaktinde uyku halini andıran mahlûkatın ve mevcudatın Rabbimize hafi zikir, tesbih ve duaya durduğu ânı hatırlatır.

Sonbahar rüzgârları hazan mevsimini getirmişti. Haşin fırtınalar önüne kattığı sarı yaprakları delice yerden alıp göklere savurduğu zaman, hazan mevsimi ayrılıkları çoktan gelip çatmıştı. “Nazdar çiçeklerin dostları olan nazenin hayvancıklar vazife-i hayattan terhis etmekle beraber…” Böcekler, sinekler, kelebekler çiçeklerle birlikte hüzünlü ayrılığın eşiğine gelmişlerdi. Her tarafta kışın geldiğini haber veren ayrılık habercileri, kampana çalıyordu. 

Hayatının son gününüymüş meğer. Parkta peşinden koşan çocukla vakit geçirmek kelebek için çok eğlenceliydi. Sonra yakındaki ağacın yaprağına neslinin bekası olan yumurtalarını emanet etti. Nokta gibi küçük yumurtalarına son defa dönüp veda ederek baktı. Kışın şiddetli soğukları, sert donlar, ıslak yağmurlara kalmadan görevini tamamlamıştı. Öylesine etrafına bakındı, hareketleri yavaşladı, rızkı tükenmiş ve ecel şerbetini içmişti. Artık nefes almıyor, antenlerini oynatmıyor ve renkli, süslü kanatlarını kıpırdatmıyordu. “Mevt, tebdil-i câmedir ya tahvil-i mekândır.” (elbise ve mekân değiştirme).

Kışın şiddetinde gökyüzünden kar taneleri, bereket hazinesi olarak arzın sathına dökülüyordu. Savrulan kelebekler gibi titrek, tatlı, sanatlı, aheste kristal tanecikler seyircilerini selamlayarak iner de iner. Çocuk kalbine verdiği sevinç çığlıkları duyulur sokaklardan. Yaşlılar, pencereden ilahi sanatın tezahürlerini, meleklerin taşıdığı kar’ın şeker gibi beyaz ve tatlı hikmetlerini, faydalarını düşünerek seyrederler.

Baharda kelebeklerin hatıralarda, hafızalarda iz bırakan renkli, canlı, titrek, alımlı, süslü, kanat çırpmalarının yerini şimdi kar tanecikleri almıştı. Gökyüzünden süzülerek inen kar tanecikleri, desenli beyaz tül gibi yeryüzünü sükûnetle örtüyordu. Oradan oraya koşuşturan çocukların kardaki ayak izleri, çocuk dünyasındaki sevinçle çarpan kalplerin mutluluk hikâyesi gibiydi.

Beyaz renkle nurlanan dünyamız, içinde yaşayan canlıların açlığını, muhtaçlığını, acizliğini, çaresizliğini vesile ederek istidat lisanıyla Rabbimize yalvarıp hayatını, rızkını, varlığının devamını isteme zamanı. Eksiksiz güzel yaratılışın eşiğinde bekleyen zerre gibi tohumlar, çekirdekler, yumurtalar O’ndan yeniden dirilmeyi, hayatı ve onu idame ettirecek ihtiyaçlarının teminini, rahmeti, bereketi, merhameti istiyorlar. 

“O kış perdesi altında nâzenin, taze, güzel bir bahara yer ihzar etmektir.” Baharın gelmesiyle birlikte yeryüzü, üzerlerine örtülmüş olan kefen gibi beyaz örtünün açılmasıyla cıvıl cıvıl renkli, tatlı, hareketli canlı hayat emareleri, her yerde kendini göstermeye başlamıştı.

Kışın şiddetinden, soğuk ayazlardan, karlardan, donlardan muhafaza eden Rabbim, zemin misafirhanesini şenlendiren her canlı gibi yapraktaki kelebek yumurtasına da hayat ihsan etmişti. Zerre miktar yumurtadan tırtıl olarak yaratıldıktan sonra bulunduğu yerdeki yapraktan nasiplenmeye başlar. 

“O huveyne (hayvancık) işitir kardeşinin sesini. Hem de görür rızkını.” Hayata hazırlanmış olarak eğitimle donanımlı adım atar. Yaprağın sapına baş aşağı sarkarak ördüğü kozanın içine yerleşir ve nihai gelişimini o yuvada tamamlar.

Bahar mevsimi bütün ihtişamıyla hükmünü sürdürüyordu. Yeryüzü bir sofrayı nimet, bahar bir deste gül olmuştu. Bütün canlılar, beklediğini ânı, nimeti, mekânı, hayat faaliyetini bulmuştu. Kul olmamın şerefini, şükrünü, sevincini yaşıyorlardı. 

Kelebek içinde bulunduğu kozadan bir menfez açarak etraftaki dünyanın haline merakla bakındı. Yeni bir hayata ilk adım atmak için heyecanlandı. Zorlanarak kabuğundan çıkmaya çalıştı, uğraştı ve başardı. Kanatları buruşuk ve nemliydi. Güneşte biraz kalması gerekiyordu. Yaratılış mucizesi gerçekleşmişti.

Çiçeklere doğru kanat çırptığında başı, antenleri, gözleri, vücudu ve dört kanadı, altı eklem bacakları görünüyordu. Her organı gözleri, antenleri, ayakları ölçülü, nizamlı, eklemli ve simetrikti. Hele kanatları renklerle süslü, desenlerle sanatlı, duruşu tatlı, uçuşu güzel ve alımlıydı. 

Rabbimiz, her baharda “Kün” emriyle yeniden yarattığı sayısız canlılar, yeryüzünü şenlendirirler. 

“Allah her şeyi en güzel şekilde yarattı” (Secde Suresi, 32:7) 

Okunma Sayısı: 1597
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı