"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asrın dehşetine karşı duruş noktası

Nejat EREN
04 Eylül 2015, Cuma
İnsanlık tarihi birçok dehşet verici hadiseyle karşı karşıya gelmiştir.

Bütün mesele bu hadiselerin sebeb ve sonuçlarına bakıp menfilikleri ortadan kaldırmanın yolunu bulabilmektir. Bu konuda insanlığın rehberi olan Kur’ân kaynaklı İlâhî nizamın istediği net ve kırılmaz duruşu sergileyebilmektir.

Hz. Bediüzzaman’ın bütün ahirzaman hadiselerini tahlil, teşhis ve yorumlarının çok orijinal ve isabetli olduğunu görürüz. 

Ahirzamanı tarif eden şu çarpıcı sözleri dikkat çekici: “dehşetli, acımasız, fırtınalı, hasta, gaddar, bedbaht, zulümatlı, nifakı kuvvetli, musîbetli, tahribatçı vb.” 

Bu ifadelerden Bediüzzaman Hazretlerinin bütün bu hadiseleri farklı kategorilerde izah ettiğini görürüz.

Bunları da; 

• Bireylerin sebeb ve muhatap olduğu ifadeler.

• Felsefenin sebeb ve muhatap olduğu ifadeler.  

• Medeniyetin sebeb ve muhatap olduğu ifadeler. 

• Siyasetten gelen, onun sebeb ve muhatap olduğu ifadeler, diye nitelendirebiliriz. 

Bunların kısa tahlilinde ise şunları ifade etmek mümkün:

1- Bireylerin sebeb ve muhatap olduğu ifadeler: Gaddarlık, nifak, gaflet, cazibeye kapılmak, bir buz parçası hükmündeki enaniyet, hakikati göremeyen kalıplaşmış kibir ve gururla kendini mazur bilme, enaniyet ve hodfüruşluğun heyecanıyla büyük makamların herşeyi kendine tabi ve basamak yapması.

2- Felsefenin sebeb ve muhatap olduğu ifadeler: Tabiatperestlik, maddiyyunluk, zalimane olan düstur-u cidal, ırkçılık, ehl-i dalâletin devamlı olarak nazar-ı dikkati bu hayata çekmesi, fani hayatta zalimane düstur olan savaş ve kavgayı sürdürmesi, gaddarane merhametsizliği arttırması, mutlak küfürden gelen zındıka taassubunu hayata hâkim etmesi.

3- Medeniyetin sebeb ve muhatap olduğu ifadeler: Cezbedeciliği, sefahet, sarhoşluk, şâşaalı eğlenceler, yüksek makam ve mevkiler, dünya hayatını bile bile ahiret hayatına tercih ettirmesi, dindar ve takva sahibi bir kısım insanların bile dinî mükellefiyetlerini yapma konusunda dünyevî işleri ön plana çıkarma dehşetine kapılması, fakirlik ve geçim sıkıntısı, hayat şartlarının ağırlaşması, hayata tutunma damarının yaralanıp zedelemesi, türlü tahrip şiddetli zulüm altında ahlâkın son derece bozulması, her yönden getirdiği çeşitli günahlar, inananların arasına atmaya çalıştığı fitne, nifak, ötekileştirme tuzakları, insanın fıtratındaki önemli cihazları çok sebeplerle yaralaması, sukut ettirmesi; hakikî vazifeleri unutturmaya çalışması.

4- Siyasetten gelen, onun sebeb ve muhatap olduğu ifadeler: Her türlü vesayet, istibdad, baskı ve diktatörlük, siyaseti hayata galip kılması, gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesi olan siyasetin yeryüzünde pek çirkin, pek gaddarane hakikî surete bürünmesi, Kur’ân’ın aleyhinde bin seneden beri intikamcı dinsizlerin itiraz ve şüphelerinin kaynağı olması, cemiyete soktuğu nifak, insanları maneviyattan uzaklaştırmasının sonucu dini hayatın bozulması, maddî ve manevî sahada büyük yıkımlar, mâsumları belâya düşürmesi, çeşitli yollarla yaptığı zulümler.

Bu açıklamalardan sonra çare ve çözümle ilgili tesbit ve yorumlara gelelim.

Bütün bu problemlere çare vardır. Hem de bunlar güvenilir, tecrübe edilmiş sağlam reçetelerdir. Birçok konuda olduğu gibi çare yine Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın şifalı ilâçlarının naşiri olan Risale Nur Külliyatındadır. Bunu yaşatıp tatbik edecek olanlar da ancak Risale-i Nur’un metin, sarsılmaz, sebatkâr, halis, sadık, fedakâr şakirtleridir.

Bunları yaparken de, kâinat yüzünde “eşref-i mahlûkat” olmanın gereği manevî mücahedenin vazgeçilmez şartı olan; başa gelebilecek belâ ve musîbetlere karşı dik ve sebatlı duruşu sergileyebilmektir. Baki ve uhrevî elmasları kazandıracak sabır ve şükrü gösterebilmektir.  

Bu konuda, ölümü dahi göze alıp, ehl-i imanın saadet-i ebediyesi için kudsî vazifelerin tahakkukuna çalışmak büyük bir fedakârlıktır.

Misli olmayan bir kaynak olan Kur’ân’ın rehberliğinde onun ahlâkını nefislerimizden başlayarak tatbikatını dünyaya ilân edip yaşamaktır. 

Her türlü olumsuzluklara karşı kaba kuvvet, radikalizm, zulüm, tarafgirlik, şiddet, maddî kuvvetle müdafaa değil; demokratik tepki, sabır, şükür, tevekkülle cevap verebilmektir.

Her yönden gelebilecek saldırılara karşı hususî ve şahsî duruş yerine kuvvetli bir “şahs-ı maneviyle” hizmete devam etmektir.   

İnananlar arasına atılmaya çalışılan fitne ve tuzaklara karşı, Hakkın hatırını âli tutarak her türlü zahmete katlanıp birbirinin kusuruna bakmamaktır. İnsanlığı mahveden maddiyyunluk, mutlak küfür ve zındıkadan gelebilecek saldırılara karşı ihlâs ve takva kalesine sığınmaktır.

Gerekçesi ne olursa olsun nizâ çıkarmanın ehl-i hakkın zararına olacağını, ehl-i dalâletin de bundan istifade edeceğini bilerek sabır ve teenniyle hareket etmektir. Menfi hadiselere karşı itidâlli hareket etmek, sarsılmamak, düşmanca tavırlara girmemektir.

Risale-i Nur’daki şefkat, hakikat, hak mesleğinin mensuplarının önemli vazifelerinden birisinin de, mâsumları belâya düşürmemek; menfî hareketin onlara zulüm olarak yansıyacağının idrakinde olmaktır.

Okunma Sayısı: 1534
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı