"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasetin dili, hikmet ve adalet...

Orhan Ali YILMAZ
20 Mayıs 2015, Çarşamba
Siyaset hâlihazırda, kişinin kendi doğrularından ziyade muhalifinin yanlışları üzerinden yapılmakta. Üstad Hazretlerinin “tenkîs-i gayr ile meziyetini izhâr” olarak ifade ve teşhis ettiği, umumî ve sârî bir bir hastalık halinde toplumu sarmakta. Böyle olunca da, hakperestlik ve insaf gibi vicdanî duygular hiç mi hiç duyulmamaktadır.

İnsanlar ve hayvanlar iki konuda ortak özellikte yaratılmışlardır: Kuvve-yi şeheviyye ve kuvve-yi gadabiyye; ifrat, tefrit ve de vasat meratibiyle… Bunlar da, menfaatlerini kendine celp ve mazarratı, yani zararlı şeyleri kendinden uzaklaştırma şeklinde tezahür etmektedir insanda ve hayvanda.

Hatta her bir hayvana bu anlamda bazı özel cihazlar ve donanımlar verilmiştir fıtratına uygun olarak. Kediye ve aslana pençe, keçiye boynuz, arıya iğne, kirpiye diken...

Bu sayede bütün hayvanat hayatlarını idame ettirir; yuvasını yapar, karnını doyurur, rahatla yatar ve uyur.

İnsana ise hayvanlardan farklı olarak bir de kuvve-yi akliye verilmiştir. Bu sebepledir ki, insan dünyaya gelişi itibariyle hayvandan çok farklı ve her şeyi öğrenmeye muhtaç olarak dünyaya gelir/gönderilir. İki senede ancak tam olarak ayağa kalkabilir. 15 yaşında ancak kâr ile zararı birbirinden tefrik edebilir. Yani “reşid” olur. Ömrünün sonuna kadar öğrenmeye muhtaç bir hâldedir.

Bu kuvve-yi akliyenin de üç mertebesi zuhur etmektedir insanda: İfrat, tefrit ve de vasat.. 

Bunlar da şöyle tezahür etmektedir: Hamakat (bönlük), cerbeze (demagoji) ve hikmet... Demagoji ise zekânın hikmete galebesini temsil eder ve genelde zeki insanlarda ortaya çıkar. Akl-ı selimin, yani sağduyunun, hem de mantığın iptalidir.

Kur’ân ise insanın aklına hitap eder; zekâsına değil. Yoksa en zekilerimizin en dindar olması lâzım gelirdi; ama manzara pek de öyle değildir...

Bu demagojinin en çok yaşandığı alan ise dinî ve ilmî meseleler, özellikle de politika ve siyaset sahnesidir. Hakperestlik, insaf ve de doğruluk ise Hikmet’in üzerinde durduğu sac ayaklarıdır.

“Ey iman edenler! Allah için, hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun! Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Âdil olun; bu, takvâya daha yakındır..” (Mâide: 8) ve;

“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun! Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır..” (Nisa: 135) âyetleri tam da bunu emreder.

Siyaset ise halihazırda, kişinin kendi doğrularından ziyade muhalifinin yanlışları üzerinden yapılmakta. Üstad Hazretlerinin “Tenkîs-i gayr ile meziyetini izhâr” olarak ifade ve teşhis ettiği, umumî ve sârî bir bir hastalık halinde toplumu sarmakta. Böyle olunca da, hakperestlik ve insaf, yanlışlara tahammül gibi vicdanî duygular hiç mi hiç duyulmamaktadır. Doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, ahlâkî olanla ahlâkî olmayanın ayrımı cidden zorlaşmaktadır. 

Üstad Hazretleri’nin 100 yıl önce Sünûhât’ında 2. Meşrûtiyet’in başında bahsettiği, “Bizdekilerde hutût-u efkâr, telâkî için mütemayilen imtidada bedel, münharifen gittiğinden, nokta-i telâkî (buluşma noktası) vatanda, belki kürede görülmüyor… Vücûd-adem gibi, birinin vücûdu ötekinin ademini ister.”

Yani, “ya ak; ya da kara..” anlayışı toplumun ekseriyetinde maalesef hâkim olmaktadır. Bu da kutuplaşmaları, kamplaşma ve de ötekileştirmeleri doğurmaktadır.

Bu ise çok tehlikeli ve etik dışı bir gelişmedir ve ideal bir toplum için asla övünülecek bir durum değildir. 

Bu “politik dilin” bir an önce terk edilmesi gerekmektedir. 

Milletin ve memleketin o muazzam enerjisi verimsiz ve çorak topraklara akıtılmakta, yabanî ve zararlı otlar mesabesinde olan garazları, kinleri, kırgınlıkları, intikam ve de düşmanlıkları meyve vermektedir.

Toplum sağlığı ise sadece bedenle ilgili bir kavram değildir; akıl ve düşünce sağlığı, sağlıklı muhakeme ve mantıklı düşünebilme toplum sağlığının daha önemli diğer bir yüzünü ve mânevî yönünü temsil eder.

Milletini sevenlere, milletinin menfaatini gerçekten düşünenlere, toplum sağlığı ile yakından ilgilenlere, toplumbilimcilere, politik duruş sergileyenlere, bir de henüz politize olmayan/edilmeyenlere duyrulur...

Okunma Sayısı: 1568
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı