16 Nisan’da, omurgasını “Cumhurbaşkanlığı sistemi” adı verilen başkanlık sistemini oluşturan,18 maddelik bir anayasa değişikliği için halk oylaması yapılacak. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde halk ile yöneticiler arasında bir köprü görevi üstlenen referandum, ne yazık ki ülkemizde sadece isim ve resimden ibaret bırakılıyor.
Basittir, ama hatırlamakta fayda görüyoruz; tek seçenekli referandum yoktur. Eğer böyle bir şey varsa zaten sandığa gitmeye gerek olmayacağından, referandumlar en az iki seçenekten oluşur.
Fakat maatteessüf, 16 Nisanda yapılacak olan halkoylamasındaki seçeneklerden biri olan hayır seçeneğini tercih edecek olan vatandaşlarımıza “terör yandaşı, vatan haini, darbe taraftarı” gibi yakışıksız ithamlarda bulunuluyor. Bu da nazik ve nazenin olan meşrûtiyetin ruhuna ters düşüyor.
Biz müsbet hareketin gereği olan ihtar vazifemizi –her zaman olduğu gibi- deruhte etmek adına bu suçlamalarda bulunan yöneticilerimize diyoruz ki;
“İyice kutuplaşan toplumumuzun kanayan yarasına, konuşmalarınızla tuz serpmeyin! Herkesi kapsayan, kucaklayıcı, birleştirici bir dil kullanın!”
Gariptir ki ülkemizin geleceğiyle alâkadar olan bu önemli mevzuyu bir partiye, bir şahsa indirgeyerek körü körüne, maddeleri okumadan rey kullanacak olanların, sayısı oldukça fazla. Tabi ki onların tercihine saygı duyuyoruz. Ancak gelin şu ilginç halimizi görün ki onlar, bizim gibi maddeleri okuyan, elinde asrın reçetesi bulunan, meşveret ederek hakikati izhar etmeye çalışan insanların tercihine saygı duymuyor, bu da yetmezmiş gibi her fırsatta saldırıyorlar. Bizim vazifemiz müsbet hareket etmek olduğundan bazen “ahmaklara karşı en iyi cevap sükûttur. “Kaidesiyle susar, bazen de gerekli cevabı kavl-i leyyin ile karşımızdakilere veririz.
Halbuki biz en temel hakkımız olan ifade özgürlüğünü kullanarak ilk etapta aklımıza gelen şu sorularımıza cevap istiyoruz;
1) Değişen bu maddeler, insan hak ve hürriyetlerinin, adaletin, demokrasinin gelişmesine katkı sağlayacak mı?
2) Ülkemizin temel sorunlarından olan terör bitecek mi?
3) Eğitim sistemimiz resmî ideolojinin cenderesinden kurtulacak mı?
4) İyice kırılganlaşan ekonomimiz düzelecek mi?
Bu ve buna benzer sorulara cevap olabilecek madde varsa buyurun bize de gösterin. Yoksa bırakın da ilkeli duruşumuza devam edelim.
16 Nisanda her vatandaşımız gibi biz de oyumuzu kullanacağız. Herkesin görüşüne saygı duyar, bizim de fikirlerimize saygı duyulmasını bekleriz.
Son olarak haddim olmadan bir ikazda bulunarak yazımı bitirmek istiyorum:
Yeni Asya Nur Cemaati kimliğini taşıyan bütün ağabey ve kardeşlerimden ricam şudur ki;
Sosyal medyada şahsî hesaplarımızdaki paylaşımlarımıza dikkat edelim.
Bu paylaşımlarımızdan dolayı cemaatimize, meşveretimize, gazetemize gelen tahkirler hepimizi üzmektedir. Dolayısıyla her hal ve şartta ifrat ve tefritten uzak, vasat çizgideki duruşumuza devam ederek Yeni Asyacı kimliğimize lâyık olmaya çalışalım.