"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vazife-i İlahiye'ye karışmamak

Osman YETİM
16 Mayıs 2017, Salı
Allah’ın yasakladığı şeylerden sakındırmak ve emrettiği şeyleri bildirmek manasında olan tebliğ her Müslümanın vazifesidir.

Mevsimlerin değişmesiyle elbiseler değiştiği gibi asırların değişmesiyle de tebliğ hususundaki metodlar değişmektedir.

İşte asrın söz sahibi zatı bu zamandaki tebliğ metodunu “cihad-ı manevi” diye isimlendirir. Yani fen ve felsefeden gelen dalaletle kalplerin bozulması, ahlakın yozlaşması gibi manevi tahribata karşı set çekmektir.  

“Umum nur talebelerine üstat Bediüzzamanın vefatından önce vermiş olduğu en son derstir”  başlığıyla Emirdağ Lahikasında yer alan mektupta Üstad Hazetleri “cihad-ı manevinin en büyük şartı da vazife-i ilahiyeye karışmamaktır ki, bizim vazifemiz hizmettir, netice Cenab-ı Hakka aittir; biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz”  diyerek vazife-i ilahiyeye karışmamak hakikatine dikkatleri çekmiştir.

“Cenab-ı Hak kulunu tecrübe eder ve der ki: sen böyle yapsan sana böyle yaparım. Fakat abdin hakkı yok ve haddi değil ki Cenab-ı Hakkı tecrübe etsin ve desin; ben böyle işlesem sen böyle işlermisin?(17. Lem’a)”  ifadesine istinaden ben vazifemi yaptım, sen de vazifeni yap, beni muvaffak et diye hizmetinin neticesini beklemek Cenab-ı Hakka karşı su’i edeptir ubudiyete münâfidir.

Bediüzzaman Hz.  Harzemşahlar devletinin son hükümdarı olan Celaleddin-i Harzemşah gibi bir İslam kahramanının Cengiz’in ordusunu çok defa mağlup etmesinin hikmetini de tam bir teslimiyet anlamına gelen kendi vazifesini yapıp Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmamak düsturuna bağlıyor.

Hz. Nuh (as) 950 yıl yaşamış bir peygamberdir. Vahiy kendisine 40 yaşında iken gelmiştir. Yoldan sapan kavminin helak olması ise vefatından 100 yıl önce gerçekleşmiştir. 810 yıl boyunca tebliğ vazifesi yapan Hz. Nuh’a bir rivayette 80 başka bir rivayette 130 kişinin tabi olduğu ifade edilir.

İşte Hz. Nuh gibi bir Nebi, 810 yıl boyunca kavmini irşad etmeye çalıştığı halde kendisine uyanların sayısı oldukça az olmuştur. Fakat bu durum onun Peygamberlik ücretini almasına engel olmamıştır. Çünkü o vazifesini hakkıyla ifa etmiştir.

Bugün irşad vazifesini üstlenen mürşidler de bu peygamberi düsturu kendilerine rehber etmelidirler.

Vazifesini yaptıktan sonra neticeye ulaşmaya fıtraten meyilli olan insan Cenab-ı Hakkın bazı hikmetlere binaen beklediği neticeyi vermemesiyle ye’se düşer. Her güzelliğin maanisi olan yeis ise hizmette fütur getirmeye, atalete düşmeye ve şevk kırılmasına neden olur.

Bugün bazı yerlerde emmareleri görünen bu marazın çare-i yeganesi; kendi vazifesini yapmak suretiyle hizmete devam etmek ve muvaffak olmanın vazife-i ilahiye olduğunu bilip ona göre şevk-i mutlak ile hizmete sarılmaktır.

Okunma Sayısı: 3305
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı