Hakk’a taraftarlığı, küçüçük mini minnacık, fani ve geçici dünya menfaatlerine, rütbe, mevki, makam ve mansıplara basamak yapan ve yalancılıkla, riyakârlık ve dalkavuklukla, münafıkâne ve alçakça muzır bir şekilde tarafgirane davranmak için yalan söyleyen tokadını çabuk yer. Bu gün olmasa da yarın muhakkak bu tokadı yer.
Kur’ân, iman, İslâmiyet hizmeti mübarek ve kudsîdir. Bir dirhem de olsa hiçbir şeye alet ve basamak yapılamaz. İfade ettiği kudsî maaniy-i mukaddese dünyanın en büyük menfaatlerine bile kıyaslanamaz ve feda edilemez. Bu konuda hiç kimse kendisini vazifedar ve gayretkeş ilân edemez ve böyle de tanıtamaz.
Kur’ân, iman, İslâmiyet ve Risale-i Nurlar’ın kudsî iman hizmeti küçücük kafa fenerlerine güvenen, etrafında taraftarlar toplayan, şeytanî ve inadî fikirler sahibi, aklı bir yerde, vücudu bir yerde kullanılan akıl hocaları, işgüzarlar, maşalar ve fetva eminlerini istemiyor.
Belki samimî, uhuvvetli, muhabbetli, hizmette şevkli, iman, Kur’ân dâvâsında gayretli, riyakâr olmayan, dalkavuk olmayan, yalancı olmayan, mütevazı ve sadık, çalışkan, ümitvar hademeleri, hizmetkârları, talebe ve kardeşleri cân-ı gönülden ve ihlâsla istiyor. Rabbimizden, bütün iman dâvâsının mensuplarının istediği, arzu ettiği, gerçekleşmesi için duâ ettiği hedef ve gaye budur ve bu olmalıdır.
Bu Kur’ân ve iman hizmeti istihdam-ı İlâhiye ile devam etmektedir. Hiç kimsenin karnındaki plânlarla veya beynindeki gizli hedef ve emellerle değil.
Bu kudsî hizmette samimî olarak ve Hakk’a teslimiyetle yapılan, yapılacak olana hiçbir faaliyet, hareket ve hizmet menfi olarak sonuçlanmamıştır ve sonuçlanmaz da…
Gayesi nefsini mağlûp ederek dine hizmet etmek isteyenin yardımcısı, muini ve tamamlayıcısı Rabbülâlemindir. Hiçbir kuvvet ve kudret, plân ve program, oyun ve tuzak, engel ve köstek bu kudsî iman, Kur’ân, İslâmiyet hizmetinin önüne galibane geçemez.
Kadere kendi elleriyle bu Kur’ân ve iman hizmetinin inkitaya uğraması ve engellenmesi için fetva verenler; bilmelidirler ki bu hal ancak onların dünya rezil-rüsvay, ahirette per perişan olmalarının hükmü ve neticesidir.
Taraftarane ve yalancılıkla bu hizmeti kendi menfaat ve düşüncelerine, emellerine riyakârane hedef ve gayelerine alet edenler ve basamak yapanlar bilmelidirler ki, Sani-i Basir her şeyi görmektedir ve Kahhar-ı Zülcelâl olarak da; bu kudsî iman ve Kur’ân hizmetine mani olanların hesabını görecektir inşallah.
Bu dinî hizmetler ve kudsî iman hizmeti hiçbir kimseden herhangi bir konuda hiçbir şey beklememektedir. Yeter ki şu hizmetin müntesibi olduğunu söyleyen, fani, aciz, zaif, kusurlu, hatalı, nakıs zevat gölge etmesinler, mani olmasınlar; dünyevî ve menfaattarane fikirlerle ihsan ve ikram edilen istihdam-ı İlâhiyeye perde ve engel teşkil edecek hal, tutum ve davranışlara girmesinler.
Hademelerini, hizmetkârlarını ve müntesiplerini şereflendiren, âlî ve yüksek manevî makamlara getiren iman ve Kur’ân hizmetine hiçbir kimse dünyevî ve uhrevî noktalardan basit fikirlerle sırtını dönmesin!.. Çünkü Risale-i Nurlar ve hizmet bir daha dönüp onlara bakmaz ve alâkadar olmaz!..