"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bursa-Van hattı ve Bediüzzaman Mevlidi (18)

Rifat OKYAY
27 Eylül 2017, Çarşamba
Bediüzzaman Hazretleri’nin ilk defa kâtipliğini yapan ve İşarat’ül-İ’caz tefsirinin kâtipliğini de yapan zeki bir muhatap ve harp arkadaşı bir talebesi de Müküslü Hamza Efendi’dir.

Müküslü Hamza Efendi, Abdülmecid Ünlükul ile Van Valisi Cevdet Beyin Diyarbakır’daki evinde İşarat-ül İ’caz tefsirini yazarlarken mürekkep dökülerek kıvrılıp bir yılanın kuyruğu şeklini alır. Tam bu esnada takvim yaprakları 19 Şubat 1914 tarihini yani eserin müellifinin Bitlis deresinde, Ruslara esir düştüğü tarihi gösterir.

Bediüzzaman Hazretleri’nin Birinci Meclis’te yaptığı bir konuşmasında Müküslü Hamza Efendiyle alâkalı şu ifadeler geçer: “Eskiden Türk olmayan bir talebem vardı. Eski medresemde hamiyetli ve gayretli olan o talebem, ulum-u diniyeden aldığı hamiyet dersi ile her vakit derdi: “Salih bir Türk elbette fasık kardeşimden ve babamdan bana daha ziyade kardeştir ve akrabadır.” Sonra aynı talebe, talihsizliğinden, sırf maddî fünun-u cedide okumuş. Ben dört sene sonra esaretten dönünce onunla konuştum. Hamiyet-i milliye bahsi oldu. O dedi ki: “Ben şimdi rafizi bir Kürd’ü, salih bir Türk hocasına tercih ederim.” Ben de, “Eyvah! Dedim, ne kadar bozulmuşsun? Bir hafta çalıştım onu kurtardım, eski hakikatli hamiyete çevirdim.”

1910 yılında Van’da dünyaya gelen, Van Belediye Reisliği ve daha sonra Müftülük yapan Bediüzzaman’la birlikte 1935 yılında Eskişehir hapsinde bulunan talebesi İsmail Perihanoğlu’nun bir hatırası ise şöyledir: “Bir vakitler vergi dairesi kontrol memuru idim. Bizim dükkân o zaman kıraathaneydi. Bir gün tevafuken oraya gitmiştim. Arkadaşlara Nurlar’dan bahsediyordum. Baktım içeriye o zamanlar tanıdığım bir mübaşir girdi. Elinde bir kitap vardı. Bana hitaben: “İsmail Efendi, bu kitabı yolda buldum siz okur musunuz?” diye kitabı bana uzattı. Kitabı aldığımda hayretler içinde kaldım. Kitap, Üstad’ın Nokta Risalesi’ydi. Sanki insan eli değmemiş gibi yepyeni bir kitap. En ufak bir leke ve örseleme yoktu kitapta. Ben de Üstad’ın bir çok eseri olmakla birlikte Nokta Risalesi yoktu. Bu hadiseyi ve hatırayı hâlâ düşünürüm. Van nere Emirdağ nere?

Yine hatırımda olan aziz hatıralardan biri de şu: “Şeyh Sunusi gibi Üstad’ın şarka umumî vaiz olması için Van’a tayin emri geldi. Bin iki yüz kuruş da maaş tesbit etmişlerdi. Başta babam olarak birçok zat rica ve ısrar ettilerse de, Hazret-i Üstad bu vazifeyi kabul etmedi. Hatta; “Siz maaşı almazsınız da üç beş talebenize verirsiniz” dediler, yine kabul etmedi. Ekseri zamanlarda bir şemsiyesi vardı, onu yanından eksik etmezdi. Harama bakmamak ve kimsenin de kendisine nazar etmemesi için şemsiyeyle dolaşıyordu. Sür’atle yürüyüp giderdi, arkasından yetişmek çok zordu.” O zamanlar bize şunları söylerdi: “Cenâb-ı Hak’ka iltica edin. Fena şeyler olacak.” Bizler açıklamasını isterdik: “Şimdi müsaade yoktur.” diye cevap verirdi.

***

Bediüzzaman’ın Van hayatında en önemli bir yeri işgal eden ilim ve irfan meclisleri yanında kendi akrabalarıyla da alâkalı hatıralar bulunmaktadır. Bunlardan bir kaçını şu mübarek mevlid ve mevlide gelen misafirlerimizi bahane ederek bahsetmek istiyorum…

Bediüzzaman Said Nursî’nin kardeşi Abdulmecid Nursî’nin hanımı Rabia Hanım anlatıyor: “Birinci Cihan Savaşı’ndan sonra, Van’a geldiği zamanda, bizim Toprakkale semtindeki evimizde kalırlardı. Buraya hemen her gün birçok ziyaretçi gelip giderdi. Hatta Van Valisi haftada hiç olmazsa bir defa ziyaretlerine gelirdi. Biz de yeni evlenmiştik. Oğlum Fuad beş-altı aylıktı. Onu ilk defa Seyda yürüttü. Bir gün Fuad sürünerek odasına girmiş, tesbihiyle oynarken tesbihin ipini koparmış, bir tanesini de yutmuş. Seyda bunu bana haber verdi; “Rabia korkma! Fuad tesbihin tanesini yuttu, bir şey olmaz, geri çıkarır.” dedi… Gerçekten Fuad’a bir şey olmadığı gibi, tesbih tanesini yuttuğu gün yürümeye başladı. Üstad, Fuad’ı çok severdi, sevgi ve şefkatle kucaklardı.

Ben misafirlerinin çok olmasından, fazla kalabalıktan sıkılıyordum; ama kimseye hal diliyle de olsa bir şey dememiştim. Seyda bizim beye demiş ki: “Rabia zayıf olduğu için hizmetlerden dolayı sıkılıyor, yoruluyor. Günden güne de ziyaretçiler çoğalıyor. Onun için ben Nurşin Camii’ne gideceğim. Benim sabah kahvaltılarımı oraya gönderirsiniz..” Seyda çok az yerdi. Onun kahvaltı dediği de çok az yiyeceklerdi. Bir çay tabağı balın üstüne kırılmış ceviz koyardı. Hatta işitiyordum, bu kadarlık kahvaltıdan gelenlere de ikram edermiş. Nurşin Camii’ne gittikten sonra, her sabah gelen talebesine kahvaltıyı hazırlar verirdim. Akşamları da boş tabağı getirirlerdi. Bizim evde kaldığı sürece geceleri hiç uyumazdı, odasından hep duâ sesleri gelirdi. Seyda’nın bir de kedisi vardı. Kendileri Nurşin Camii’ne gidince, kedi benim namaz seccademi kirletmişti. Ben de kediye iki tokat vurdum. Bu dayaktan sonra kedi kayboldu. Akşamleyin de eve gelmedi. Bir gün sonra, her gün kahvaltıyı almaya gelen talebesi gelmedi. Ben bizim beye “Talebe gelmedi, Seyda’nın kahvaltısı gecikiyor, istersen bugün sen götür…” dedim. Abdülmecid Efendi Van’da öğretmenlik yapıyordu. Kahvaltıyı verir, oradan da mektebe gidersin dedim. Kahvaltıyı verdim ve alıp götürdü. Nurşin Camii’ne gittiğinde bizim kediyi orada görmüş. Seyda gülerek “Rabia bu kediye ne yaptı, dövdü mü  yoksa, bana şikâyete geldi. Kedinin de, Rabia’nın da suçları vardır. Fakat ben her ikisini de affettim…” dedi. Sonra kedi bir daha bize gelmedi, hep Seyda’nın yanında kaldı.

Okunma Sayısı: 1257
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı