"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çocuklar, Bediüzzaman’ı anlatıyorlar

Rifat OKYAY
16 Nisan 2018, Pazartesi
Bir hazan mevsiminde dört mekân dört su - 17

Yanında iki küçük kardeşi olan bir İlköğretim talebesi delikanlı bizlere “hoş geldiniz” diyerek rehberlik yapmak istediğini, Nurs’taki Bediüzzaman’ın mekânlarını gezdirebileceğini söylüyor. Halbuki 1975’de büyükler bile zor anlatıyor, zoraki konuşuyorlardı.

Üçüncü ziyaret yerimiz, Bediüzzaman’ın “Bir zaman gelecek herkes Nurs’tan bahsedecek ve merak edecek” dediği nurlu mekân Nurs’a doğru hareket ettik.

Yine beyaz takkeli sıradağların, derin vadilerin arasından gidiyoruz. Kaptanımız Ahmet Yaprak Ağabey: “Gökyüzünü görmek için başınızı doksan derece havaya kaldırmanız lâzım” diyor ve haklı. Nurs’un yolunun bulunduğu mekânlar gerçekten de sarp dağlarla çevrili.

Mevsim hazan mevsimi, yükseklerde kar var… Derelerin suları azalmış, sakin sakin akıyorlar… Dere kenarlarındaki küçük düzlüklerde, ağaçların yapraklarının bir kısmı sararmış, bir kısmı yeşil ve bir kısmı da yeşil, sarı, kırmızı renklerde; tesbihatlarının ahirinde, kendileri gibi tesbihhan olan rüzgârla savuruyorlardı.

Ekili arazilerin arasından geçerken Nurs’a yaklaştığımızı anlıyorduk. Caddenin hemen üst taraflarında; biraz yükseklerde altılı-yedili öbekler halinde karakovanları görüyoruz. Hafif bir düzlükten sonra dere kenarlarında tamamen ağaçlarla, çoğunluğu ceviz ağaçlarıyla çevrili tek tük Nurs’un taştan yapılmış evleri bizleri karşılarken; genişçe bir düzlüğün başlangıcında “Nurs’a Hoşgeldiniz” levhasını görüyoruz.. Caddede, sokaklarda ve yollarda kimseler yok. Bediüzzaman’ın kendisinin de su içtiği çeşme girişinden hemen hemen yüz elli metre içerde, yaya yolun üzerinde dikkati çekecek kadar betonarme ve katlı binalar yapılmış ve yapılmaya devam ediyordu.

O ÇEŞME

Çeşmenin başındayız… Asrın Bediisi olacak Zat’ın küçüklüğünde, gençliğinde içtiği sudan bol bol, kana kana içiyoruz. Elimizde ki şişelerimizi dolduruyoruz. Yayalar için yapılmış kesme taş kaplı yoldan ilerleyerek, Nurs’un nurlu havasını teneffüs etmeye devam ediyoruz.

“1876 YILININ BAHARINDA

NURS’TA, BİTLİS DİYARINDA

VAKT-İ SEHER CİVARINDA

CİHANA BUYUR DEDİLER

    İLİM MECLİSLERİ DAR GELDİ ONA

    BİR SADIK RÜYADA DALDI UMMANA

    İ’CAZ-I KUR’ÂN’I BÜTÜN CİHANA

    EN GÜR SADÂ İLE DUYUR DEDİLER

         ŞARK’I GEZMİŞ, GARB’A GİTMİŞ NUSH İÇİN

          MEDRESEYLE MEKTEBİ HEM SULH İÇİN

          HİZMET-İ İMANA NEFH-İ RUH İÇİN

         BEKLENEN MÜCEDDİD BUDUR DEDİLER"

                                                  HİLMİ DOĞAN (rh)

  

Yanında iki küçük kardeşi olan bir İlköğretim talebesi delikanlı bizlere “hoş geldiniz” diyerek rehberlik yapmak istediğini, Nurs’taki Bediüzzaman’ın mekânlarını gezdirebileceğini söylüyor. Bizlerde maalmemnun kabul ediyoruz. Biraz ilerleyince iki kız öğrenci ve birkaç çocuk daha kafilemize katılıyor. 

Bir birisi, bir diğeri, daha sonra bir başkası Nurs’u, Bediüzzaman’ı anlatıyorlar. Merakla dinliyoruz. Halbuki 1975’de büyükler bile zor anlatıyor, zoraki konuşuyorlardı. Çocuklara  “Dahiliye Vekili!” hediyelerini veriyor.

İlk olarak Bediüzzaman Camii’ne girdik. Allah rızası için iki rekât namaz kıldık… Teberrüken Üstadımıza duâ ettik. Cami, Nurs ve civarındaki bol miktarda bulunan yassı kaya parçalarıyla yapılmış, ahşap kapısı mevcut ve içerisini aydınlatacak yeteri kadar küçük pencereye sahip. Caminin bakımı yapılmış ve iç-dış duvarları elden geçirilmiş. Camiye emeği geçen ve burada namaz kılan bütün Nurs ahfadına duâlar okuduk. Allah kabul etsin.

SOFİ MİRZA’NIN EVİ

Ve heyecan dorukta bir vaziyette Bediüzzaman Said Nursî’nin doğduğu ve ilk çocukluk yıllarının geçtiği, ailesinin oturduğu, Babası Sofi Mirza’nın evine geldik. Orijinalliği restorasyon sırasında sağ duvarı muhafaza edilmiş, kapıdan itibaren devam eden küçük koridordan ilerliyoruz, sol- da küçük bir oda, hemen bitişiğinde girişte köşede tandırı olan geniş bir odaya giriyoruz. Elbette ki, Bediüzzaman’ı ve kâinata sağ- mayan iman, Kur’ân dâvâsının hakikatını bu taş yapılı duvarları olan evin odacıklarına sığdıramazdık, sığdırmak için de kafa yormadık. Ve fakat zeki bakışlarıyla ilim deryasında, keskin bakışları ve bitmez sonsuz merakıyla kâinattan Hâlıkını soran, arayan ve tefekkürvari okumayı, anlamayı ve yaşamayı gaye edinen, hayatını bu uğurda herşeyiyle feda eden küçük Said burada, doğduğu evde, hayalen bizimle konuşur. Onun da aramızda inşallah olacağını ümid ederek oturduk ve Ahmet Yaprak Ağabeyin Risale-i Nurlar’dan okuduğu dersi dinledik. Hayalen küçük Said’in zamanına, onun yaşadığı zamandan da bulun- duğumuz zamana gelmeye çalıştık.

Bediüzzaman Külliyesi Camii

Bediüzzaman’ın doğduğu evden çıkarak, yolumuz üzerinde yeni yapılan Bediüzzaman Külliyesi Camii’ne geçtik. Namazlarımızı  kıldık, tesbihat ve dersten sonra Nurs Kabristanı’na gitmek üzere hareket ettik. Kısa bir yürüyüşten sonra kabristana vasıl olduk. Bediüzzaman Said Nursî’nin babası Sofi Mirza, annesi Nuriye Hanım, ağabeyi Molla Abdullah’ın kabirlerinin bulunduğu hazirede Yasin’imizi okuduk, duâlarımızı yaptık.  Mekânları Cennet olsun, Allah onlardan ebediyyen razı olsun ki; Resul-ü Ekrem Hz. Muhammed Mustafa (asm) sağ tarafından başlayan Hz. Ebubekir (ra) silsilesiyle devam edip gelen iman, Kur’ân, İslâmiyet hizmetinin küreyi saran, sarmalayan, beşeri irşad ve ikaz ederek nurlandıran, Nurlu dairelerinin iç içe açılımlarının  son dairesinin başındaki; Efendimizin (asm) sol tarafına, tabir caizse nuranî bir şekilde Hz. Ali (ra) ile vasıl olunan son halkanın; Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin tarafından manevî ve vücudî bağlarla bağlanan son dairenin; son vazifelisi ve parlak bir nuranî müridi Bediüzzaman’ın anne ve babalarıydılar. Onlar küçük Said’lerini, kâinat ise; kâinattan Rabbini soran seyyahın müşahadatını görmüş- tü. Tâ gençliğinde verdiği haber gerçek olup bütün dünya iman, inanç, Kur’ân, İslâmiyete hizmet, cesaret, fazilet, tefekkür, düşünce ve fikir dünyasında onu konuşuyor, onu hatırlıyor ve te’lif ettiği muhteşem Kur’ân tefsirleri Risale-i Nurlar’ı okuyorlardı. 

Elhamdulillahî haza min fadlı, bi’adeti zerratı kâinatı mürekkebatiha amin amin elfü elfü amin biseyyidil mürselin.

DİZİ: RİFAT OKYAY

[email protected]

-DEVAMI YARIN-

Okunma Sayısı: 3531
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı