İmanlı, inançlı, mü’min ve muvahhid adamın, hizmet adamının hedefi, gayesi büyük olmalıdır… Bu hedef bazen kendisini kurtardığı gibi, bazen de insanlığı kurtarmada bir adım olmalı belki de kurtarmalıdır…

Hedefsiz, gayesiz insanın hayatta öyle ehemmiyeti yok ki!.. Yazmaya değmez!..

Zararları ise saymakla ve anlatmakla bitmez… Allah kimseyi hedefsiz, gayesiz, amaçsız bir hayatın hademesi, kölesi ve esiri yapmasın!..

Sadece ve sadece nefsi için, kendi izzet-i ikbali için hedefler tayin eden ve menfaatini gaye edinerek hareket eden iman hizmeti taliplisi gaye ve hedefler noktasından sınıfta kalmıştır… Çünkü bu hal “amelinizde rıza-i İlahi olmalıdır…” düsturunun kabuğu, kışrı, elbisesi bile olamaz!..

İman hizmeti elbette ki gaye ve hedef olarak zirve noktasında; iki dünyasını da Kur’an, iman, İslamiyet hizmetini esas olarak feda eden, edebilen, edecek olan hizmetkârları, hademeleri beklemektedir ve onlara kucak açmaktadır… Hedeflerin ve gayelerin en büyüğünü ancak ihlaslı büyük adımlarla, samimi ve ciddi büyük düşünce ve fikirlerle ulaşılabilinir… 

İmanî motivasyonu tam olan hizmet yolundaki hedef ve gayelerine de eksiksiz olarak ulaşabilir… Yoksa kendini imanî noktalardan yetiştirememiş, nefis ve şeytanını gayeleri uğruna öldürememiş olanlar ancak ve ancak nefsi gaye ve hedefler içerisinde boğulurlar ve başkalarının da hizmet şevk ve ümitlerini kırarak onlarında gayesiz bir şekilde boğulmalarına sebep olurlar…

Her şey fiiliyatta, amellerin işlenmesinde, yapılmasında belli olur… Kimse kimseyi ezbere ve hayali olarak tahmin ederek şu hedef de, şu gayede hizmet ediyor diye muahaze edemez, değerlendirip tartamaz…

Göstermelik olarak, laf olsun diye hedef ve gayeler edinmiş gibi hareket etmek ise samimiyetsizliğin, ihlassızlığın bir göstergesi olarak sırıtır…

Allah için iman hizmeti gaye ve hedefleri olanları yine Allah muvaffak ve muzaffer eder inşallah… Hiç kimse unutmamalıdır ki gaybi bir elin tanzim ve tasnif ettiği bir iman hizmetinde bizler ancak ve ancak istihdam olunuyoruz…