"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İmanın temelleri sağlam inşa edilmeli

Rifat OKYAY
12 Nisan 2018, Perşembe
Bir hazan mevsiminde dört mekân dört su - 13

‘Seyda, vaazlarınızdan biz bile ilmimiz olduğu halde bir şey anlamıyoruz. UmumÎ cemaat bunları nasıl anlasın?’ deyince, Üstad: ‘Evet vaazlarım anlaşılmıyor. Benim gayem, imanın temellerini sağlam inşa etmektir. Temel sağlam olursa, bina zelzelelerle yıkılmaz. Biriniz yanıma otursun MEVZU DERİNLEŞİNCE BANA HATIRLATSIN!” buyurdu.

Molla Resul ve Molla Hamid ağabeyler, diğer talebelerle birlikte Nurşin Camii’nin içerisindeki odacıkta bulunan erzaklarının başına geleni şöyle anlatırlar: “Bir gün caminin içindeki erzaklarımızın olduğu odanın kapısını açık unuttuk. Erzakların yanında ayrıca bir küpte bir miktar da kavurmamız vardı. Bir köpek içeri girip kafasını küpe sokarak kavurmayı yemiş. Biz koşup geldik. Hayvan bizleri görünce korktu, kafasını küpten çıkaramadığı için, sağa sola vurup küpü kırıp kaçtı. Hepimizin canı çok sıkıldı. Ne yapalım, ne edelim diye birbirimize sorarken, köpeğe tuzak kurup, yakalayıp sopayla dövelim diye fikir birliğine vardık. Üstad Hazretleri de bir şeyler olduğunu anlamıştı. Molla Resul’ü çağırıp, “Ne var, ne oluyor, bu telâşınız ne?“ diye sordu. Molla Resul de, “Seyda küpte biraz kavurmamız vardı, bir köpek içeri girmiş kavurmamızı yemiş, üstelik küpü de kırıp kaçmış. Şimdi biz onu nasıl yakalayıp da dövelim diye plan yapıyoruz?” dedi.  Üstad, “Molla Resul, bu hayvandan vazgeçin!”. 

“Seyda nasıl vazgeçelim, kavurmamızı yedi, küpü kırdı bize zarar verdi, vazgeçmeyiz.” Üstad, ”Peki, senden soruyorum, vicdanen söyle. Sen aç kalsan, paran da olmasa, bir şey almaya gücün de yok, nihayet açık bir yerde görsenki küp içinde kavurma var,  yer misin, yemez  misin? Halbuki sen de idrak ediyorsun ki, bu kavurmanın sahibi var!” 

Molla Resul biraz düşündükten sonra, ”Yerim Seyda, dayanamam!..” dedi. Üstad, “Şimdi dinle! Üstelik bu hayvandır, aklı yoktur, haram-helâl bilmez, hayır ve şerri tanımaz, sahibinin kendisini döveceğini de bilmez. Açık bıraktığınız kapıdan girip kavurmanızı yemiş. Bundan dolayı cezaya müstehak olur mu? Elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin!” 

Molla Resul ve arkadaşları, “Hayır, köpek de kabahat yoktur Üstadım” dediler. Üstad bu kadarla kalmayıp hayvanın aleyhinde konuşturmadı, “Madem öyledir bir daha hayvanın gıybetini yapmayın ve hakkınızı helâl edin!..” dedi. 

HELÂL OLSUN

Molla Resul, hep tekrar ettiğimiz üzere yaş itibariyle Üstad’dan biraz büyük olduğundan, onunla rahat konuşurdu: “Seyda, vallahi içimizden helâl etmek gelmiyor, ama siz bizi ikna ettiniz. Madem öyle helâl olsun!” dedi. 

Seyda Cuma günlerinde Nurşin Camii kürsüsünden cemaate vaaz verirdi. Vaazların konuları, bu günkü okuduğumuz Risale-i Nur’ların konularıydı. Kader, haşir, adalet, tevhid, vahdaniyet, ahiret gibi imanın esasları olurdu. Molla Hamid’den naklen: “Molla Resul bu vaazlar sırasında bir gün yine Seyda’ya itiraz etti, ‘Seyda, vaazlarınızdan biz bile ilmimiz olduğu halde bir şey anlamıyoruz. Umumî cemaat bunları nasıl anlasın?’ deyince, Üstad, ‘Evet vaazlarım anlaşılmıyor. Benim gayem, imanın temellerini sağlam inşa etmektir. Temel sağlam olursa, bina zelzelelerle yıkılmaz. Biriniz yanıma otursun MEVZUU DERİNLEŞİNCE BANA HATIRLATSIN!...” buyurdu. 

Molla Resul Ağabeyin anlattıklarını naklen dinlemeye devam ediyoruz:

Bazen sağ eliyle sol elinin üzerine vurarak; ‘Fenzur ilâ âsâri rahmetillahi keyfe yuhy’il ardâ ba’de mevtihâ, inne zâlike le-muhyi’l-mevta ve hüve alâ külli şey’in kadir.’ âyet-i celilesini okur; “Ben o zalimlere haşrin vukuunu kat’i ispat edeceğim!...” derdi. 

VAN KİTAP FUARI

Erek Dağı’ndan; Allah razı olsun, Molla Hamid Ağabeyin oğlu Hasan Ekinci Ağabeyimizden, Çaycı Emin Ağabeyin damadı Halil Öngel ve çocuklarından, Van’da Nur Cemaati içerisinde “Hoca Abi” diye tanınan rahmetli İsmail Yaprak Ağabeyimiz oğlu Mustafa Yaprak; Salih Öztürkçü, Abdullah Öztürkçü, Fuat Öztürkçü’den dinlediğimiz Bediüzzaman Said Nursî’yle, Van’ın Seyda’sıyla alâkalı nurlu ve ibretli dersler dolu hatıralar dünyasından gözümüz yaşlı ve hasret dolu nefeslerle, Üstad’ı aradığımız bu mekânlardan Termos’umuza biraz Zernebat Suyu doldurarak indik. 

Van’da  ilk defa yapılan ve büyük bir teveccühle, alâkayla karşılanan, çok kalabalık bir ziyaretçi akımına uğrayan Van Kitap Fuarı’na geldik… Bursa’dan bu fuara katılma isteğinin altında; yeni basımı ve yüzü ile muhteşem Kur’ân tefsirleri Risale-i Nurlar’ın fuardaki teşhir, tanıtma, reklâm, izah ve sorulan sorulara cevap verme gibi birçok sebep yatıyordu. Yeni Asya Neşriyat’ın açtığı görkemli kitap reyonunun dikkatleri çekmesi kadar; Van’lı kitapseverlerin de başta Yeni Asya Neşriyat’ın kitapları olmak üzere, bütün kitap reyonlarına gösterdikleri alâka ve ilgi takdire şayandı. Yeni Asya Neşriyatı’n en parlak ve görülebilir şekilde teşhir ettiği ve nazarlara verdiği Risale-i Nur Külliyatı ve Bediüzzaman’ın resmi maşallah herkesin dikkatini çekiyor ve celbediyordu. Bizleri de Risale-i Nur Külliyatı’nın hemen yanında; “Risale-i Nur Okuma Anlama ve Anlatımları” kitabımızın teşhir edilmesi ve imza etme imkânının sağlanması gayet anlamlıydı.. Dile kolay Hz. Üstad’ın yaklaşık yirmi bir senesi Van’da geçmişti ve Risale-i Nurlar’ın bu günlerde kâinatı saran, dünyamızı sarmalayan; çiçekleri, dalları, ağaçları ve bahçelerinin tohumları; çekirdekleri, nüveleri neşv ü nema bulmak üzere Bediüzzaman’ın mübarek dediği Van’da atılmıştı. 

MÜJDELİ MESAJLAR

Allah’a yüzbinler şükür olsun ki,  Hz. Bediüzzaman’ın Burdur, Barla, Isparta, Kastamonu ve Emirdağ’da ve Eskişehir, Denizli, Afyon medrese-i Yusufiyelerinde Risale-i Nurlar’ı neşredip ehl-i dalâleti, ehl-i küfrü ve ehl-i sefaheti, ehl-i ilhadı yuvalarına çekilmeye, durak- lamaya, hücum vaziyetinden müdafaa vaziyetine düşmeye başladıkları ve mağlûp oldukları zamanlarda Süfyan’ın telâşla ve gizlice, “Kaç kere zehirledik, kaç yere sürgün ettik, insanlardan tecrit ettik… Perişaniyetten ölmemiş midir? Ne haldedir” diye çektirdiği Üstad’ın fotoğrafının büyütülmüş halde Yeni Asya Neşriyat kitap reyonunun ortasında teşhir edilmesi de ayrı bir mana, ayrı bir güzellik ve ayrı bir mesajdı. ‘Korkmayın bu Nurlar parlayacak. Bütün dünya bu eserleri okuyacak’ diye yirmi sene önce Van’dan verilen müjdeli mesajlar tahakkuk etmiş ve yaşanıyor, ilân ediliyordu. 

Evet, Van’da hem talebeleri, hem dostları, hem sevenleri, hem okuyanları, hem merak edenleriyle, kitaplarıyla, fotoğraflarıyla Bediüzzaman dimdik ve dipdiri olarak âleme Nurlar saçıyordu. İmzaladığımız “Risale-i Nur Okuma, Anlama ve Anlatımları” kitabımızdan hareketle diyoruz ki, Risale-i  Nur Külliyatı’na ilgi, alâka ve teveccüh zirve noktasındaydı Van Kitap Fuarı’nda...

Van’a her gelişimizde şahit olduğumuz gibi hamarat ve şahbaz, fedakâr ve sadık Nur Talebeleri; Ahmet Yaprak, Halil Öngel, Yaşar Özmuş ve evlâtları, Salih Öztürkçü, Fuat Öztürkçü, Mustafa Yaprak ve ismini sayamadığımız diğer Nur Talebesi kardeş ve ağabeyler kitap fuarında hazırdılar. Yeni Asya Neşriyat reyonunun yıldızları ise; Cemil Said Demirdöğmez, Arif Çakır ve diğer iki sevgili genç kardeşlerimdi. Allah hem abilerden, hem kendilerinden ebediyen razı olsun.

DİZİ: RİFAT OKYAY

[email protected]

-DEVAMI YARIN-

Okunma Sayısı: 2669
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı