O’nu tanıdığımızı edeple, hürmetle ve ubudiyetle yine O’na bildirebiliyorsak; bizlerde imanın nuru, meşalesi, odu, ateşi yanmış demektir. Yine ibadette ve taatte devamla bu yanan ateşi söndürmeden devam ettirebilmeliyiz…

Kulluk, ubudiyet; sathi, üstünkörü, alelusul ve sıradan, hareket ve amellerle, meşguliyetlerle bizlere, mü’minlere kendi isteklerini ve Cenâb-ı Hakk’ın rızasına muvafık istifadeyi sağlayamaz. İmanın nurunu ve kuvvetini bütün haşmetiyle hayatımızda hükmettirmeliyiz. Bunun için dünya adına ve dünya hayatı için yaptığımız faaliyetlerden, işlerden, amellerden kat kat fazlasının ahiret namına ve imanımız hesabına yapabilmeliyiz ve bu önemli konuda muvaffak olabilmeliyiz…

İman şuurunun inkişaf ettirilmesi ve tahkiki bir surette kuvvetli bir imanın elde edilebilmesi bu fani dünya umuru ve hayatı içerisinde bizlerin en büyük, en önemli, en devamlı bir vazifesi olabilmelidir.

Eğer imanımız kuvvetlensin, imanımızın nuru artsın, şuurlu ve muhteşem bir iman elde edelim diyorsak muhakkak bir surette, dikkatle tekrar tekrar ve devamlı bir şekilde imanî esasları, Kur’anî tefsirleri okumamız ve anlamaya çalışmamız gerekmektedir. Bizim için nefis ve şeytanımızı susturarak, gaflete ve nisyana dur diyerek yapacağımız en önemli vazife okumak vazifesi olmalıdır.

Zihinlerimiz iman nuruna, ubudiyete ve taate ancak okuyarak, okuduklarımızı anlayarak ulaşabilir ve nurlanabilirler.

Bu zamanda Müslümanlar için ihsanen ve ikramen yazdırılmış olan iman ve Kur’ân nurunun en muhteşem bir tefsiri olan Risale-i Nurları okumak, anlamak ve fiiliyata dökmek için okumak; bizleri bu ahirzamanın dalâlet, sefahat, fitne ve fesadından muhafaza edecek, koruyacak ve kollayacaktır. Bu zamanda imana ve Kur’âna gelen saldırılardan ve tehlikelerden korunma yolu; ancak Risale-i Nurları dikkatle ve devamlı bir şekilde okuyarak mümkündür…

Cenâb-ı Hak bizleri Risale-i Nurları hakkıyla okuyup marifetullahı elde ederek kendisini muhafaza eden ve başkalarının imanlarını kurtulmasına da yardım eden kullarının zümresine iltihak eylesin inşallah.