Müslüman Türklere kesin olarak Anadolu topraklarının kapısını açma şeref ve şanına sahip olan Sultan Alpaslan; inandığı dinin gereği olarak Bizans İmparatoru Romen Diyajen’e harp açmaması, sulh ile anlaşma ve barış yolunda son bir teklifte bulunur.
Kendinden ve kuvvetlerinden çok emin, mağrur ve gururlu Bizans İmparatoru Romen Diyojen ise bu barış teklifine: “Ben ve ordum İsfahan’da, atlarımsa Hamedan’da kışlayacaktır!” diyerek red cevabı vermiştir… Sultan Alpaslan ise Romen Diyojen’e hitaben şu mesajı yollamıştır: “Atlarınız büyük ihtimalle yine Hamedan’da kışlayacaklar, ama sizin nerede kışlayacağınızı Allah bilir!” diyerek ve maddî manevî her şeyiyle Allah’a tevekkül ve teslim olan Sultan Alpaslan’a Cenâb-ı Hak nusret ve muzafferiyet vermiş; esir düşen Romen Diyojen’e de kılıcını kuşanarak yanımda bulunabilirsin dedirtmiştir… İslâm tarihinde pek çok zafer, duâsı ve fiiliyatıyla Rabbine tevekkül eden asker ve komutanlarla kazanılmıştır. Ne bahtiyar o kişi ki vazifesini yapıp vazife-i İlâhiyeye karışmaya…
Her gün her ânımızda şeytanın, nefsimizin ehl-i dalâletin, ehl-i sefahetin ve zındıkanın hücumlarına muhatap ve maruz kalan bizler de vazifemizi yapıp vazife-i İlâhiyeye karışmamalıyız… Çünkü bizler Cenâb-ı Hakk’ın verdiği nimetler, ikramlar, ihsanlar ve hediyeler karşısında naz değil niyaz makamındayız…
Aczimizi, fakrımızı, zaifliğimizi ve noksanlığımızı çok iyi bilip; bize düşman olan ve bize hücum eden her kesime karşı duâ ve niyaz ile Cenâb-ı Hakk’a sığınmalıyız ve O’ndan yardım beklemeliyiz…
Önemli olan Allah’ın bizden istediği ubudiyete, kulluğa, ibadet ve taatlara bigâne kalmamak; onları hakkıyla yerine getirebilmek için gerçek manada bir gayretin ve çalışmanın içerisinde olabilmektir…
Bizler bize emredilen ve bizden istenilenleri yerine getirebilmek için Cenâb-ı Hak namına bir adımcık da olsa gayret göstersek; Rabbimiz muhakkak ki bizlere inşallah on adım kolaylık gösterecek, ihsan ve ikramıyla, inayet ve yardımıyla bizleri mükâfatlandıracaktır.
Demek ki, esas olan vazife-i İlâhiyeye karışmadan ve itiraz etmeden varlığımızı devam ettirebilmemizin yolu; kendi üzerimize düşen vazifeleri ve kulluğu tam yapmaktan geçiyor.