İnsanın fıtraten mütevazi; aczini, zaafını, fakrını, noksanlığını bilmesi ve Rabbinin kuvvet ve kudreti karşısında hürmet ve itaatle boyun eğmesi gereken bir mahlûk olması gerekir.
Aksine isyan ve itaatsizlikle, ubudiyette, ibadetlerde ihmalkârlık yaparak, lâkayd davranarak veya hiç yapmayarak baş kaldırması; Rabbini tanımaması, emirlerini yerine getirmemesi insanın başına gelebilecek en korkunç haldir… Çünkü ya müsbet bir şekilde hareket ederek yaratıcısının isteklerine muvafık bir kul olacak ya da isyan edip asi olacak…
Zaman geçiyor… İnsanın ömrü de bitiyor… Sonu ya iyi olacak ya da kötü. Zamanın elinde insan hayatına sunulmuş iman, itaat, ubudiyet imkânlarını, fırsatlarını insanoğlu çok iyi değerlendirmeli ve ebedî bir hayat için kendi adına müsbet olarak kullanabilmelidir...
Şu ahirzaman hadisatı içerisinde Kur’ân’ın haber verdiği yasaklar ve yapılacak işleri en iyi tefsir ve izah eden; insanoğlunun aklına gelebilecek üç bine yakın imanî, İslâmî, Kur’ânî suale cevap verebilen; Kur’ân’ın bu zamanda muhteşem bir tefsiri olan Risale-i Nurlar’ı okuyabilmeli, anlayabilmeli, kavrayabilmeli ve bunları öncelikle kendi hayatında yaşayarak kendisinin dışındaki muhtaç insanlara da aktarabilmelidir…
Sadece ve sadece imanî mevzuları değil, içtimaî konuları da yine Risalelerden okuyarak anlamak, hazmetmek ve hayatımızda tatbik ederek, imanî meselelerle birlikte kolay olacaktır inşallah.
Öğrenme ve bilme ve anlayarak yapabilme, yaşayabilme tembelliğini muhakkak ki okuyarak aşabilmeliyiz… Başkalarının bizim için okuması ya eksik olur ya da kasd-ı mahsus ile yanlış olabilir…
Neden insanın fıtrî olarak ihtiyacı olan müsbet imanî meseleleri bir an önce öğrenip hayatımızda tatbik ederek menfiliğin önünü kısa yoldan kesmeyelim ki… Bu yolda gaflete düşen, tembellik eden ve yavaş davranan kaybeder… Kaybetmemek için haydi Risale okumalarına… İnşallah…