Tarihçe-i Hayat - page 138

CEVAPLARDAN B‹R KISIM
Öyle ise ben derim: Hakikaten sizin harikulâde fleca-
ate istidad›n›z vard›r. Zira, bir menfaat veya cüz’î bir hay-
siyet veya itibarî bir fleref için veya “Filân yi¤ittir” sözle-
rini iflitmek gibi küçük emirlere hayat›n› istihfaf eden ve-
ya a¤as›n›n namusunu isti’zam için kendini feda eden
kimseler, e¤er uyansalar, hazinelere de¤er olan ‹slâmiyet
milliyetine,
(HAfi‹YE)
yani üç yüz milyon ‹slâm›n uhuvvetle-
rini ve manevî yard›mlar›n› kazand›ran ‹slâmiyet milliye-
tine, binler ruhu da olsa, acaba istihfaf-› hayat etmezler
mi? Elbette hayat›n› on paraya satan, on liraya binler
flevkle satar.
Maatteessüf, güzel fleylerimiz gayrimüslimler eline
geçti¤i gibi, güzel olan ahlâklar›m›z› da yine gayrimüs-
limler çalm›fllar. Güya bizim bir k›s›m içtimaî ahlâk-› âli-
yemiz, yan›m›zda revaç bulmad›¤›ndan, bize dar›l›p on-
lara gitmifl; ve onlar›n bir k›s›m rezaili, kendileri içinde
çok revaç bulmad›¤›ndan, cehaletimizin pazar›na getiril-
mifl!..
Hem, büyük bir taaccüp ile görmüyor musunuz ki, ter-
akkiyat-› hâz›ran›n üssülesas› ve belki din-i hakk›n muk-
tezas› olan “Ben ölürsem devletim, milletim ve
ahbaplar›m sa¤d›rlar” gibi kelime-i beyza ve haslet-i
hamray› gayrimüslimler çalm›fllar. Çünkü, onlar›n bir
fedaîsi der: “Ben ölürsem, milletim sa¤ olsun; içinde bir
HAfi‹YE:
Milliyetimiz bir vücuttur; ruhu ‹slâmiyet, akl› Kur’ân ve iman-
d›r.
ahbap:
dost, dostlar, sevilenler.
ahlâk:
görgü, terbiye, huy.
ahlâk-› âliye:
yüksek, üstün ah-
lâk.
cehalet:
bilgisizlik, cahillik.
cüz’î:
azdan olan, parçaya âit
olan; pek az; k›ymetsiz.
din-i hak:
hak din, ‹slâmiyet.
emir:
bkz. emr.
feda:
fakir.
fedaî:
fedakar, kendini bir hizme-
te adayan.
gayrimüslim:
Müslüman olma-
yan.
hakikat:
gerçek.
harikulâde:
ola¤anüstü, flafl›rt›c›
derecede.
haslet-i hamra:
hamiyet, gayret
ve utanmadan gelen ve yüz k›-
zarmas› fleklinde görülen güzel
bir huy.
hafliye:
dipnot.
haysiyet:
itibar, de¤er, fleref, k›y-
138 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
met, derece, mertebe; cihet,
bak›m.
hazine:
de¤erli mücevherler-
le dolu sand›k, define.
içtimaî:
sosyal hayatla ilgili.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istihfaf:
hafife alma, küçüm-
seme.
istihfaf-› hayat:
hayat› kü-
çümseme.
isti’zam:
büyütme.
itibarî:
gerçek olmayan, var-
say›lan.
kelime-i beyza:
parlak, k›y-
metli söz.
maatteessüf:
üzülerek; üzün-
tüyle ifâde etmek gerekir ki…;
yaz›klar, teessüfler olsun; ne
yaz›k ki….
menfaat:
fayda.
milliyet:
milliyetçilik fikri.
mukteza:
gereken, lâz›m ge-
len, îcap eden.
namus:
iffet, ›rz, edeb, hayâ.
• kanun; fleriat.
revaç:
sürüm, k›ymet, de¤er,
geçerlik, makbuliyet.
rezail:
rezillikler.
flecaat:
hak ve hakîkat› cesâ-
ret arslan kesilme, cesâret,
öfke duygusunun orta dere-
cesi.
fleref:
onur, haysiyet.
flevk:
çok fliddetli arzu, nefl’e.
taaccüp:
flaflk›nl›kla karfl›la-
ma, hayret etme.
terakkiyat-› hâz›ra:
flimdiki
geliflmeler.
uhuvvet:
kardefllik, din kar-
deflli¤i, samîmi dostluk.
üssülesas:
gerçek ve sa¤lam
temel.
1...,128,129,130,131,132,133,134,135,136,137 139,140,141,142,143,144,145,146,147,148,...1390
Powered by FlippingBook