Tarihçe-i Hayat - page 144

Bu davama çok bürhanlardan ders alm›fl›m. fiimdi o
bürhanlardan mukaddematl› bir buçuk bürhan› zikrede-
ce¤im. O bürhan›n mukaddemat›na bafll›yoruz:
‹slâmiyet hakaik› hem manen, hem maddeten terakki
etmeye kabil ve mükemmel bir istidad› var.
Birinci cihet
olan manen terakki ise:
Biliniz! Ha-
kikî vukuat› kaydeden tarih, hakikate en do¤ru flahittir.
(‹flte tarih bize gösteriyor.) Hatta, Rusu ma¤lûp eden Ja-
pon baflkumandan›n›n ‹slâmiyetin hakkaniyetine flaha-
deti de fludur ki: “Hakikat-› ‹slâmiyenin kuvveti nispetin-
de ve Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri de-
recesinde ehl-i ‹slâm temeddün edip terakki etti¤ini tarih
gösteriyor. Ve ehl-i ‹slâm›n hakikat-i ‹slâmiyede zaafiyeti
derecesinde tevahhufl ettiklerini, vahflete ve tedenniye
düfltüklerini ve hercümerç içinde belâlara, ma¤lûbiyetle-
re düfltüklerini tarih gösteriyor.” Sair dinler ise bilakistir.
.........
E¤er biz ahlâk-› ‹slâmiyenin ve hakaik-› imaniyenin ke-
malât›n› ef
’
alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbet-
te cemaatlerle ‹slâmiyete girecekler; belki küre-i arz›n ba-
z› k›t
’
alar› ve devletleri de ‹slâmiyete dehalet edecekler.
.........
Ey bu Cami-i Emevî’deki kardefllerim gibi âlem-i ‹slâ-
m›n cami-i kebirinde olan kardefllerim! Siz de ibret al›n›z.
Bu k›rk befl senedeki bu dehfletli hâdisattan ibret al›n›z.
hakikat-i ‹slâmiyet:
‹slâmiyetin
do¤rular›, gerçekleri, esaslar›.
ahlâk-› islâmiye:
‹slâm ahlâk›, ‹s-
lâm›n öngördü¤ü görgü ve terbi-
ye kurallar›.
âlem-i islâm:
‹slâm âlemi.
bilâkis:
aksine, tersine.
bürhan:
birfleyi ispatlamak için
kullan›lan delil, ispat vâs›tas›.
cami-i kebir:
büyük cami.
cemaat:
topluluk.
cihet:
yön, taraf; vesile, sebep,
bahâne.
dehalet:
s›¤›nmak, aman dile-
mek, medet, yard›m isteyifl.
dehflet:
bir tehlike veya korkunç
birfley karfl›s›nda duyulan ürkün-
tü; ola¤anüstü fleyler karfl›s›ndaki
flaflk›nl›k.
ef’al:
fiiller, hareketler.
ehl-i ‹slâm:
Müslümanlar.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hakaik:
gerçekler, hakîkatler.
hakaik-› imaniye:
îman hakîkat-
leri.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i ‹slâmiye:
‹slâmiyet ha-
kikat›.
144 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
Hakikî:
gerçek.
hakkaniyet:
haktan ve do¤-
ruluktan ayr›lmama, gerçek-
lik, do¤ruluk.
hercümerç:
darmada¤›n, al-
lak bullak, karmakar›fl›k.
ibret:
uyan›kl›¤a sebep olan
ders; çok çirkin ve düflündü-
rücü; tuhaf, acayip.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
izhar:
ortaya koyma, a盤a ç›-
karma; gösterme.
kabil:
mümkün, muhtemel;
kabul eden.
kemalât:
olgunluklar, mü-
kemmellikler, faziletler.
k›t’a:
dünyan›n kara parçala-
r›ndan her biri.
küre-i arz:
yerküre; dünya.
ma¤lûp:
yenilen.
manen:
mânâ îtibâriyle ve
mânevî olarak.
mukaddemat:
bafllangݍlar,
haz›rl›klar.
nispet:
oran, miktar.
sair:
baflkas›, di¤eri, birfley-
den geri kalan, maadâ.
flahadet:
görme, flahit olma;
tan›kl›k.
tâbi:
kitap basan.
tedenni:
alçalma, düflüfl.
temeddün:
medenileflme.
terakkî:
yükselme, ilerleme.
tevahhufl:
korkma, ürkme,
vahflete düflme, kaçma, çe-
kinme.
vahflet:
korku ve ürküntü,
vahflîlik, ›ss›zl›k, yabanilik.
vukuat:
vak’alar, hâdiseler.
zafiyet:
zay›fl›k, güçsüzlük.
zikr:
anmak, Allah’› zikret-
mek.
1...,134,135,136,137,138,139,140,141,142,143 145,146,147,148,149,150,151,152,153,154,...1390
Powered by FlippingBook