Tarihçe-i Hayat - page 148

istikbalin k›t
’
alar›nda hakikî ve manevî hâkim olacak ve
befleri dünyevî ve uhrevî saadete sevk edecek yaln›z ‹slâ-
miyettir ve ‹slâmiyete ink›lâp etmifl ve hurafattan, tahri-
fattan s›yr›lacak ‹sevîlerin hakikî dinidir ki, Kur
’
ân
’
a tâbi
olur, ittifak ederler.
‹kinci Cihet:
Yani, maddeten ‹slâmiyetin terakki-
sinin kuvvetli sebepleri gösteriyor ki; ‹slâmiyet, madde-
ten dahi istikbale hükmedecek. Birinci Cihet, maneviyat
cihetinde terakkiyat› ispat etti¤i gibi; bu ‹kinci Cihet da-
hi maddî terakkiyat›n› ve istikbaldeki hâkimiyetini kuv-
vetli gösteriyor. Çünkü, âlem-i ‹slâm›n flahs-› manevîsi-
nin kalbinde gayet kuvvetli, k›r›lmaz “Befl Kuvvet” içtima
ve imtizaç edip yerleflmifl.
Bi r i n c i s i :
Bütün kemalât›n üstad› ve üç yüz yetmifl
milyon nefisleri bir tek nefis hükmüne getirebilen ve ha-
kikî bir medeniyetle ve müspet ve do¤ru fenlerle teçhiz
edilmifl olan ve hiçbir kuvvet onu k›ramayacak bir mahi-
yette bulunan hakikat-i ‹slâmiyettir.
‹k i n c i Ku v v e t :
Medeniyetin ve sanat›n hakikî
üstad› ve vesilelerin ve mebadilerin tekemmülüyle cihaz-
lanm›fl olan fledit bir ihtiyaç ve belimizi k›ran tam bir fakr
öyle bir kuvvettir ki, susmaz ve k›r›lmaz.
Üç ün c ü Ku v v e t :
Yüksek fleylere müsabaka
suretinde beflere yüksek maksatlar› ders veren, o yolda
çal›flt›ran ve istibdadat› parça parça eden ve ulvî hisleri
âlem-i islâm:
‹slâm âlemi.
befler:
insan.
cihaz:
aza, organ.
cihet:
yön, taraf; vesile, sebep,
bahâne.
dünyevî:
dünyaya âit, dünya ile
ilgili.
fakr:
fakirlik, ihtiyaç, yoksulluk,
azl›k, muhtaçl›k.
fen:
ilim, san’at; mârifet, hüner.
hakikat-i islâmiyet:
‹slâmiyetin
hakikati.
hakikî:
gerçek.
hâkim:
egemen, hükmeden, hâ-
kimiyet sahibi; galip; hakl› ve
haks›z› ay›r›p hak ve adalet üzere
hükmeden, baflkas›n› müdahale
ettirmeden idare eden anlam›n-
da Allah’›n ismi.
hâkimiyet:
üstünlük.
his:
duygu.
hurafat:
asl› esâs› olmayan bât›l
rivâyetler, bat›l inan›fllar.
imtizaç:
kaynaflmak, uygun ve
mutab›k olmak, mezcolmak,
uyuflmak, iyi geçinmek.
ink›lâp:
bir halden di¤er bir hâle
geçme; de¤iflme, köklü de¤iflim.
isevî:
Hz. ‹sâ’n›n dininden olanlar;
Hristiyan.
istibdadat:
istibdadlar, bask›lar,
zulümler.
istikbal:
gelecek zaman.
ittifak:
birleflme.
kemalât:
olgunluklar, mükem-
mellikler, faziletler.
k›t’a:
dünyan›n kara parçalar›n-
dan her biri.
maddeten:
maddi olarak.
maddî:
madde ile alâkal›.
mahiyet:
birfleyin asl›, içyüzü,
esâs›.
maksat:
ana fikir; kastedilmifl, is-
tenilen fley.
maneviyat:
mânâ âlemine âit
olanlar, dinden, îmandan ve mu-
kaddesattan gelen kuvvet.
mebadi:
tohum, bafllang›ç ve çe-
kirdekler.
medeniyet:
sosyal meselelerde,
ilim, fen ve sanatta daha tekâmül
148 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
etmifl geliflmifl cemiyet.
müsabaka:
yar›flma.
müspet:
olumlu, uygun, ya-
p›lmas› memnuniyet veren,
pozitif.
nefis:
menfaatli her fleyi elde
etmek isteyen flehvet, zararl›
gördü¤ü herfleyi uzaklaflt›r-
mak isteyen gadap duygula-
r›n›n kayna¤›; yarat›l›flla veril-
mifl olan arzu ve istekler, me-
yiller, bedenin hissî istekleri;
can, kifli, öz varl›k; bir fleyin
zat› olan, kendisi.
saadet:
mutluluk.
sevk:
önüne kat›p sürme.
suret:
resim, flekil, görünüfl;
tarz, üslûp, cihet.
flahs-› manevî:
bir flah›s ol-
may›p, kendisine bir flah›s gi-
bi muâmele edilen flirket, ce-
maat, cemiyet gibi ortakl›klar;
belli bir kifli olmay›p bir ce-
matten meydana gelen mâ-
nevî flah›s.
fledit:
fliddetli.
tâbi:
kitap basan.
tahrifat:
birfleyin asl›n› boz-
malar, de¤ifltirmeler.
teçhiz:
donatma.
tekemmül:
olgunlaflma, ke-
mâle do¤ru gitme.
terakki:
yükselme, ilerleme.
terakkiyat:
yükselifller, ilerle-
meler.
uhrevî:
âhirete dâir, öteki
dünyaya âit.
ulvî:
yüce, yüksek.
üstad:
ilim veya sanatta üs-
tün olan kimse, usta, sanat-
kar, muallim.
vesile:
sebep, arac›.
1...,138,139,140,141,142,143,144,145,146,147 149,150,151,152,153,154,155,156,157,158,...1390
Powered by FlippingBook