Tarihçe-i Hayat - page 153

ÜÇÜNCÜ KEL‹ME:
Bütün hayat›mdaki tahkikat›mla ve hayat-› içtimaiye-
nin çalkamas›yla, hulâsa ve zübdesi bana kat’î bildirmifl
ki: S›dk, ‹slâmiyetin üssülesas›d›r ve ulvî seciyelerinin ra-
b›tas›d›r ve hissiyat-› ulviyesinin mizac›d›r. Öyle ise, ha-
yat-› içtimaiyemizin esas› olan s›dk›, do¤rulu¤u içimizde
ihya edip, onunla manevî hastal›klar›m›z› tedavi etmeli-
yiz.
Evet, s›dk ve do¤ruluk ‹slâmiyetin hayat-› içtimaiyesin-
de ukde-i hayatiyesidir. Riyakârl›k, fiilî bir nevi yalanc›l›k-
t›r. Dalkavukluk, tasannu, alçakça bir yalanc›l›kt›r. Nifak
ve münaf›kl›k, muz›r bir yalanc›l›kt›r. Yalanc›l›k ise, Sâni-i
Zülcelâl’in kudretine iftira etmektir.
Küfür, bütün enva›yla kizbdir, yalanc›l›kt›r. ‹man s›dk-
t›r, do¤ruluktur. Bu s›rra binaen, kizb ve s›dk›n ortas›nda
hadsiz bir mesafe var; flark ve garp kadar birbirinden
uzak olmak lâz›m geliyor. Nâr ve nur gibi birbirine gir-
memek lâz›m. Hâlbuki, gaddar siyaset ve zalim propa-
ganda, birbirine kar›flt›rm›fl, beflerin kemalât›n› da kar›fl-
t›rm›fl.
(HAfi‹YE)
.........
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 153
‹
LK
H
AYATI
yan, inanmad›¤› halde inan›r gö-
rünen.
nâr:
atefl.
nevi:
çeflit, s›n›f, cins, tür.
nifak:
d›fltan Müslüman göründü-
¤ü halde inanmamak, ikiyüzlülük,
dinde riyâ.
nur:.
propaganda:
bir fikri, ya da mal›
be¤endirmek için yap›lan ilân,
reklâm.
rab›ta:
ba¤, ba¤layan, rabteden,
bitifltiren.
riya:
özü sözü bir olmamak, inan-
d›¤› gibi hareket etmeyifl, göste-
rifl, iki yüzlülük.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, herfleyi san’atla yaratan
Allah.
seciye:
huy, karakter, güzel ah-
lâk.
s›dk:
do¤ruluk.
s›r:
Cenâb-› Hakk›n bakt›¤› yer
olan kalbdeki latîfe, gizli hakîkat.
siyaset:
idare etme sanat›, politi-
ka.
flark:
do¤u.
tahkikat:
araflt›rmalar.
tasannu:
yapmac›k hareket, zor-
la bir fleyi daha iyi göstermeye
çal›flma.
ukde-i hayatiye:
hayat dü¤ümü.
ulvî:
yüce, yüksek.
üssülesas:
gerçek ve sa¤lam te-
mel.
zalim:
zulmeden, haks›zl›k ya-
pan.
zübde:
netice, öz, kaynak, en ha-
lis k›s›m.
HAfi‹YE:
Ey kardefllerim! K›rk befl sene evvel Said'in bu dersinden anla-
fl›l›yor ki; o Said siyasetle, içtimaiyat-› ‹slâmiye ile ziyade alâkadard›r. Fa-
kat, sak›n zannetmeyiniz ki, o, dini siyasete âlet veya vesile yapmak mes-
le¤inde gitmifl. Hâflâ! Belki o, bütün kuvvetiyle siyaseti dine âlet ediyormufl.
Ve derdi ki: "Dinin bir hakikatini bin siyasete tercih ederim." Evet, o
zamanda k›rk-elli sene evvel hissetmifl ki, baz› münaf›k z›nd›klar›n siyase-
ti dinsizli¤e âlet etmeye teflebbüs niyetlerine ve fikirlerine mukabil, o da
befler:
insan.
dalkavuk:
maddî ve flahsî
menfaatleri için her türlü zil-
leti, soytar›l›¤› yapan adam.
enva:
çeflitler, türler, cinsler,
nevîler.
fiilî:
fiille ilgili, amelî.
gaddar:
çok zâlim.
garp:
bat›.
had:
s›n›r.
hafliye:
dipnot.
hayat-› içtimaiye:
sosyal ha-
yat.
hissiyat-› ulviye:
yüce duy-
gular.
hülâsa:
bir fleyin, bir bahsin
özü; k›saca esâs›.
iftira:
yalan yere birisini suçlu
göstermek, birisine suç at-
mak.
ihya:
diriltme, hayat verme.
iman:
inanma, itikat; Resul-i
Ekrem’in (a.s.m.) tebli¤ etti¤i
inan›lmas› gerekli esaslar›
tasdik etmekten do¤an bir
nurdur.
kat’î:
kesin.
kemalât:
olgunluklar, mü-
kemmellikler, faziletler.
kizp:
yalan; yalan söyleme.
kudret:
güç, tâkat; Cenâb-›
Hakk›n bütün kâinata hük-
meden ezelî ve ebedî kudsî
s›fat›.
küfür:
Allah’› inkâr etme,
inançs›zl›k.
mizaç:
huy, tabiat, f›trat, bün-
ye.
muz›r:
ziyan veren, zararl›,
zarara sokan.
münaf›k:
ikiyüzlü, araya ni-
fak sokan, ahdinde durma-
1...,143,144,145,146,147,148,149,150,151,152 154,155,156,157,158,159,160,161,162,163,...1390
Powered by FlippingBook