Tarihçe-i Hayat - page 155

Muhabbete en lây›k fley muhabbettir; ve husumete en
lây›k s›fat husumettir. Yani, hayat-› içtimaiye-i befleriyeyi
temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek
s›fat›, en ziyade sevilmeye ve muhabbete lây›kt›r. Ve ha-
yat-› içtimaiye-i befleriyeyi zirüzeber eden düflmanl›k ve
adavet, her fleyden ziyade nefrete ve adavete ve ondan
çekilmeye müstahak ve çirkin ve muz›r bir s›fatt›r...
.........
BEfi‹NC‹ KEL‹ME:
Meflveret-i fler’iyeden ald›¤›m ders budur: fiu zamanda
bir adam›n bir günah›, bir kalm›yor. Bazen büyür, sirayet
eder, yüz olur. Bir tek hasene bazen bir kalm›yor, belki
bazen binler dereceye terakki ediyor. Bunun s›rr-› hikme-
ti fludur:
Hürriyet-i fler’iye ile meflveret-i meflrua, hakikî milliye-
timizin hâkimiyetini gösterdi. Hakikî milliyetimizin esas›,
ruhu ise ‹slâmiyettir. Ve Hilâfet-i Osmaniye ve Türk or-
dusunun o milliyete bayraktarl›¤› itibar›yla, o ‹slâmiyet
milliyetinin sadefi, kal’as› hükmündedir. Arap, Türk, ha-
kikî iki kardefl, o kal’a-i kudsiyenin nöbettarlar›d›r.
‹flte, bu kudsî milliyetin rab›tas›yla, umum ehl-i ‹slâm
bir tek afliret hükmüne geçiyor. Afliretin efrad› gibi, ‹slâm
taifeleri de birbirine uhuvvet-i ‹slâmiye ile murtab›t, alâ-
kadar olur. Birbirine manen, —lüzum olsa maddeten—
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 155
‹
LK
H
AYATI
nöbettar:
nöbet tutan. Nöbetçi.
rab›ta:
ba¤, ba¤layan, rabteden,
bitifltiren.
ruh:
öz, can.
saadet:
mutluluk.
sadef:
cevheri muhafaza eden
kabuk; kap; inci kabu¤u, fleffaf
sert kabuk.
sevk:
önüne kat›p sürme.
s›fat:
nitelik, vas›f.
s›rr-› hikmet:
fayda ve gàyenin
s›rr›.
sirayet:
bulaflma, yay›lmak, gelifl-
mek.
taife:
kavim, kabîle, tak›m, husu-
sî bir s›n›f meydana getiren in-
sanlar.
temin:
sa¤lama, karrfl›lama.
terakki:
yükselme, ilerleme.
uhuvvet-i ‹slâmiye:
‹slâm kar-
deflli¤i.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
zirüzeber:
darmada¤›n.
ziyade:
fazla, çok.
adavet:
düflmanl›k, kin.
alâkadar:
ba¤l›, alâkal›, ilgili.
afliret:
kabîle, oymak, göçebe
hâlinde yaflayan ço¤unlukla
bir soydan gelen insanlar.
bayraktar:
bayrak tafl›yan.
efrat:
fertler.
ehl-i ‹slâm:
Müslümanlar.
hakikî:
gerçek.
hâkimiyet:
üstünlük.
hasene:
iyilik, güzellik, hay›rl›
amel; Allah r›zâs›na uygun ifl.
hayat-› içtimaiye-i befleriye:
beflerin sosyal hayat›.
hilâfet-i Osmaniye:
Osmanl›
devleti.
husumet:
düflmanl›k.
hürriyet-i fler’iye:
dinî hürri-
yet.
kal’a:
kale.
kal’a-i kudsiye:
mukaddes
kale.
kudsî:
mukaddes, yüce, te-
miz.
maddeten:
maddi olarak.
meflveret-i meflrua:
dinin is-
tedi¤i meflveret.
meflveret-i fler’iye:
dîne uy-
gun olarak yap›lan meflveret.
milliyet:
milliyetçilik fikri.
muhabbet:
sevgi, sevmek.
murtab›t:
ba¤l›, irtibatl›.
muz›r:
ziyan veren, zararl›,
zarara sokan.
müstahak:
hak eden.
nefret:
tiksinme, tiksinti.
1...,145,146,147,148,149,150,151,152,153,154 156,157,158,159,160,161,162,163,164,165,...1390
Powered by FlippingBook