Tarihçe-i Hayat - page 156

yard›m eder. Güya bütün ‹slâm taifeleri bir silsile-i nura-
niye ile birbirine ba¤l›d›r.
Nas›l ki bir afliretin bir ferdi bir cinayet ifllese, o aflire-
tin bütün efrad›, o afliretin düflman› olan baflka afliretin
nazar›nda müttehem olur. Güya her bir fert o cinayeti ifl-
lemifl gibi, o düflman afliret onlara düflman olur. O tek ci-
nayet, binler cinayet hükmüne geçer. E¤er o afliretin bir
ferdi, o afliretin mahiyetine temas eden medar-› iftihar
bir iyilik yapsa, o afliretin bütün efrad› onunla iftihar
eder. Güya her bir adam, aflirette o iyili¤i yapm›fl gibi if-
tihar eder.
‹flte bu mezkûr hakikat içindir ki, bu zamanda, husu-
san k›rk-elli sene sonra, seyyie, fenal›k iflleyenin üstünde
kalmaz. Belki milyonlar nüfus-i ‹slâmiyenin hukukuna te-
cavüz olur; k›rk-elli sene sonra çok misalleri görülecek.
Ey bu sözlerimi dinleyen bu Cami-i Emevî’deki kar-
defller ve k›rk-elli sene sonra âlem-i ‹slâm camiindeki ih-
van-› Müslimîn! “Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat
vermeye iktidar›m›z yok. Onun için mazuruz” diye özür
beyan etmeyiniz. Bu özrünüz makbul de¤il. Tembelli¤i-
niz ve “Neme lâz›m” deyip çal›flmaman›z ve ittihad-› ‹s-
lâm ile, milliyet-i hakikiye-i ‹slâmiye ile gayrete gelmedi-
¤iniz, sizlere gayet büyük bir zarar ve bir haks›zl›kt›r.
‹flte, seyyie böyle binlere ç›kt›¤› gibi, bu zamanda
hasene, yani ‹slâmiyetin kudsiyetine temas eden iyilik,
yaln›z iflleyene münhas›r kalmaz. Belki bu hasene,
âlem-i islâm:
‹slâm âlemi.
aflîret:
kabîle, oymak, göçebe hâ-
linde yaflayan ço¤unlukla bir soy-
dan gelen insanlar.
beyan:
aç›klama; izah; anlatma.
cinayet:
birisini öldürmek, katl.
efrad:
fertler.
fert:
birey, kifli.
gayet:
çok, pek çok.
güya:
sanki.
hakikat:
gerçek.
hasene:
iyilik, güzellik, hay›rl›
amel; Allah r›zâs›na uygun ifl.
hukuk:
haklar, insan›n cemiyet
hayat›nda uymas› gereken kàide-
ler, esaslar; hakl›y› haks›zdan ay›-
ran kàideler.
hususan:
bilhassa, özellikle.
iftihar:
övünme; baflkas›n›n iyi
bir hâli ile sevinme.
156 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
‹
LK
H
AYATI
ihvan-› Müslimîn:
Müslüman
kardefller.
iktidar:
güç, kuvvet.
ittihad-› ‹slâm:
‹slâm Birli¤i.
kudsiyet:
yücelik ve pâkl›k.
mahiyet:
birfleyin asl›, içyüzü,
esâs›.
makbul:
kabul edilmifl olan,
geçerli.
mazur:
özürlü olma, mâze-
retli.
medar-› iftihar:
iftihar sebe-
bi.
menfaat:
fayda.
mezkûr:
sözü edilen, zikredi-
len, bahsedilen.
milliyet-i hakikiye-i ‹slâmi-
ye:
‹slâm›n gerçek milliyeti;
ruhu ‹slâmiyet, akl› Kur’ân ve
iman olan milliyet.
münhas›r:
yaln›z birfleye ve-
ya kimseye âit olan, mahsus
olan.
müttehem:
suçlanan, ken-
dinden flüphe edilen..
nazar:
bakma, bak›fl, göz at-
ma; düflünme.
nüfus-i ‹slâmiye:
Müslüman
nüfusu.
özür:
bir kusurun aff› için
gösterilen sebep, bahane.
seyyie:
kötülük, günah, suç,
fenal›k.
silsile-i nuraniye:
nurlu nesil,
nûrânî silsile.
taife:
kavim, kabîle, tak›m,
hususî bir s›n›f meydana geti-
ren insanlar.
tecavüz:
haddini aflma; söz
veya hareketle ileri gitme,
sald›rma.
temas:
de¤mek.
1...,146,147,148,149,150,151,152,153,154,155 157,158,159,160,161,162,163,164,165,166,...1390
Powered by FlippingBook