Tarihçe-i Hayat - page 320

(Yirmi Sekizinci Mektuptan)
Yedinci Meselenin Hatimesidir
Sekiz inayet-i ‹lâhiye suretinde gelen iflarat-› gay-
biyeye dair gelen veya gelmek ihtimali olan evha-
m› izale etmek ve bir s›rr-› azîm-i inayeti beyan
etmeye dairdir.
fiu Hatime Dört Nüktedir.
B‹R‹NC‹ NÜKTE
:
Yirmi Sekizinci Mektubun Yedinci
Meselesinde yedi sekiz küllî ve manevî inayat-› ‹lâhiye-
den hissetti¤imiz bir iflaret-i gaybiyeyi, “Sekizinci ‹nayet”
nam›yla “tevafukat” tabiri alt›ndaki nak›flta o iflarat›n cil-
vesini gördü¤ümüzü iddia etmifltik. Ve iddia ediyoruz ki,
bu yedi sekiz küllî inayatlar, o derece kuvvetli ve kat’îdir-
ler ki, her birisi tek bafl›yla o iflarat-› gaybiyeyi ispat eder.
Farz-› muhal olarak, bir k›sm› zay›f görülse, hatta inkâr
edilse, o iflarat-› gaybiyenin kat’iyetine halel vermez. O
sekiz inayat› inkâr edemeyen, o iflarat› inkâr edemez.
Fakat, tabakat-› nâs muhtelif oldu¤u, hem kesretli taba-
ka olan tabaka-i avam, gözüne daha ziyade itimat etti¤i
için, o sekiz inayat›n içinde en kuvvetlisi de¤il, belki en
zahirîsi tevafukat oldu¤undan -çendan ötekiler daha kuv-
vetli, fakat bu daha umumî oldu¤u için- ona gelen evha-
m› def etmek maksad›yla, bir muvazene nev’inden, bir
hakikati beyan etmeye mecbur kald›m. fiöyle ki
:
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
çendan:
gerçi, o kadar, her ne ka-
dar, pek o kadar.
dair:
belli bir fley hakk›nda olan,
alâkal›, müteallik, ait, ilgili.
def:
ortadan kald›rma, yok etme,
giderme.
evham:
vehimler, zanlar, kuflku-
lar, esass›z fleyler, kuruntular.
farz-› muhal:
imkâns›z› farz et-
me, olmayacak bir fleyi olacak-
m›fl gibi düflünme.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl› ve esas›.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hatime:
son söz, bir eserin sonuç
k›sm›.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için “üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de...” manalar›nda, cümle baflla-
r›nda kullan›lan edatt›r.
iddia:
bir fikri ›srarla savunma.
ihtimal:
olabilirlik, bir fleyin ola-
bilmesi mümkün olma, gerçekle-
flebilirlik.
inayat:
lütuflar, ihsanlar, iyilikler,
yard›mlar.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
inkâr:
reddetme, tan›mama, ka-
bul ve tasdik etmeme, inanma-
ma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
iflarat:
iflaretler, alâmetler, belirti-
ler.
iflaret-i gaybiye:
gaypla ilgili ifla-
ret; Hz. Peygamber, müçtehit
imamlar taraf›ndan gayba ait ve-
rilen haberler, iflaret yolu ile yap›-
lan aç›klamalar.
itimat:
dayanma, güvenme, em-
niyet etme.
izale:
ortadan kald›rma.
320 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
kat’î:
kesip atan, flüpheye ve
tereddüde mahal b›rakma-
yan, kesin, flüphesiz.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
kesretli:
çoklu¤u olan, çok
fazla.
küllî:
çok, büyük, çok miktar-
da.
maksat:
kastedilen, istenilen
fley, var›lmak istenen nokta,
niyet, meram.
manevî:
madde d›fl› olan,
maddî olmayan, manaya ait.
mecbur:
icbar edilmifl, zorla
bir ifle giriflmifl, bir ifli yapmak
zorunda kalm›fl.
muvazene:
ölçü, k›yas, mu-
kayese.
nam:
ad, isim.
s›rr-› azîm-i inayet:
Cenab-›
Allah’›n inayetinin, ihsan›n›n,
iyili¤inin ihsanlar›n›n, insanlar
taraf›ndan akledilmeyen bü-
yük hikmeti.
suret:
biçim, görünüfl, k›l›k,
k›yafet.
tabaka:
topluluk, s›n›f, zümre.
tabaka-i avam:
avam taba-
kas›, halktan ilmi irfan› k›t
olanlar›n tabakas›, halk.
tabakat-› nâs:
insan s›n›flar›,
insan katmanlar›.
tabir:
ifade, söz.
tevafukat:
tevafuklar, uy-
gunluklar, raslant›lar, birbirine
uygun gelifller.
umumî:
umuma ait, umumla
ilgili, herkesle alâkal›, herkese
ait.
zahirî:
görünen, görünürdeki,
görünüflteki.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1...,310,311,312,313,314,315,316,317,318,319 321,322,323,324,325,326,327,328,329,330,...1390
Powered by FlippingBook