Tarihçe-i Hayat - page 804

gibi toplamak, acaba dünyada hangi kanun müsaade
eder?
Alt›nc›s›:
Bundan otuz sene evvel, Cenab-› Hakk›n
inayetiyle, dünyan›n muvakkat flanüflerefinin ve enani-
yetli hodfüruflluk ve flöhretperestli¤in ne kadar zararl› ve
ne kadar faydas›z ve manas›z oldu¤unu hadsiz flükür ol-
sun ki, Kur’ân’›n feyziyle anlam›fl bir adam, o zamandan
beri bütün kuvvetiyle nefs-i emmaresiyle mücadele edip,
mahviyetle benli¤i b›rakmak ve tasannu ve riyakârl›k
yapmamak için, elden geldi¤i kadar çal›flt›¤›na ona hiz-
met veya arkadafll›k edenler kat’î bildikleri hâlde ve yir-
mi seneden beri herkes kendi hakk›nda hoflland›¤› ziya-
de hüsnüzan ve teveccüh-i nâs ve flahs›n› medih ve sena-
dan ve kendini manevî makam sahibi oldu¤unu bilmek-
ten, herkese muhâlif olarak bütün kuvvetiyle kaçmas›,
hem has kardefllerinin, onun hakk›ndaki hüsnüzanlar›n›
reddedip, o halis kardefllerinin hat›rlar›n› k›rmas› ve yaz-
d›¤› cevâbî mektuplar›nda onlar›n onun hakk›nda medih-
lerini ve ziyâde hüsnüzanlar›n› k›rmas› ve kendini fazîlet-
ten mahrum gösterip, bütün fazîleti Kur’ân’›n tefsiri olan
Risale-i Nur’a ve dolay›s›yla Nur fiakirtlerinin flahs-› ma-
nevîsine verip, kendini adî bir hizmetkâr bilmesi, kat’î is-
pat ediyor ki, flahs›n› be¤endirmeye çal›flmad›¤› ve iste-
medi¤i ve reddetti¤i hâlde, onun r›zas› olmadan bâz›
dostlar› uzak bir yerden, onun hakk›nda ziyade hüsnüzan
edip methetmederek bir makam vermesi ve Kütahya ha-
valisinde tan›mad›¤› bir vaizin baz› sözleriyle acaba han-
gi kanunla medar-› mes’uliyet olur ki, o bîçare ve hasta
adî:
basit, baya¤›, s›radan.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
cevabî:
cevap, karfl›l›k, cevaba
ait, cevap mahiyetinde.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
evvel:
önce.
faide:
fayda.
fazilet:
de¤er, meziyet, iman ve
irfan itibariyle olan yüksek dere-
ce.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan, ba-
¤›fl.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
halis:
samimî, her amelini yaln›z
Allah r›zas› için iflleyen.
havali:
bölge, etraf, çevre, civar.
hizmetkâr:
hizmet yapan kimse,
hizmetçi.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çal›flan, övünen.
hüsn-i zan:
bir kimsenin veya bir
hâdisenin iyili¤i hakk›ndaki vicda-
nî ve iyi kanaat.
inayet:
yard›m, ihsan, lütuf.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
kat’î:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal b›rakmayan.
mahrum:
bir fleye sahip olama-
yan, yoksun.
mahviyet:
alçak gönüllülük, ken-
804 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
M‹RDA/
H
AYATI
dini de¤ersiz gösterme.
makam:
yer, mevki.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
medar-› mes’uliyet:
sorum-
luluk sebebi.
medih:
övmek.
medih:
övmek.
muhalif:
z›t, karfl›t, ayk›r›.
muvakkat:
geçici.
mücadele:
savaflma, çat›flma,
kavga.
müsaade:
izin.
nefs-i emmare:
insana kötü
ve günah ifllerin yap›lmas›n›
emreden nefis.
r›za:
raz› olma, hoflnutluk.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
riyakâr:
riya eden, iki yüzlü,
sahtekâr.
sena:
methetme, övme.
flahs-› manevî:
manevî flah›s,
belli bir kifli olmay›p bir ce-
maatte meydana gelen ma-
nevî flah›s.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flan ü fleref:
flan ve fleref.
flöhretperest:
flöhret düflkü-
nü.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hâl ile
Allah’› hamd etme.
tasannu:
yapmac›k.
tefsir:
Kur’ân’›n mana bak›-
m›ndan izah›, aç›klamas›.
teveccüh-i nâs:
insanlar›n il-
gisi, insanlar›n insana vermifl
olduklar› de¤er.
ziyade:
fazla, fazlas›yla
1...,794,795,796,797,798,799,800,801,802,803 805,806,807,808,809,810,811,812,813,814,...1390
Powered by FlippingBook