Peygamberimiz’in (asm) konuştuğu, yaptığı hal ve hareketlerinin tamamına sünnet deniliyor.
O’nun (asm) söz, hal ve tavırları sosyal hayatımıza yön veren bir mürşittir. Sözler Efendimize (asm) ait olunca mü’minler arasında teveccüh ve teslimiyette mazhar olur. Cenâb-ı Allah şöyle emrediyor: “De ki, Allahı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve esirgeyendir.” 1
Efendimiz (asm), Allah’ın sevdiği ve razı olduğu mümtaz bir şahsiyettir. O’na (asm), uymayan Allah sevgisinden de uzak kalır. Sadece âyet ile amel ederek sünnetten yüz çevirenler, Allah’ın sevdiği o mahbubuna sırt çevirmiş olurlar.
Zaman zaman meslek ve meşrepleri ne olduğu bilinmeyen bazı bid’a ehli ortaya çıkıyor. Bilerek veya bilmeyerek “Kur’ân gibi, Allah’ın bir kelâmı varken; vefat etmiş peygamberlere, evliya ve müçtehitlere, hadis ve sünnetlere ihtiyaç yok,” diyorlar. Oysa Kur’ân’ı anlamaktan maksat, yaşamak ve yaşatmaktır. Meselâ: Ben Allah’ımı da, Kur’ân’ı mı da; Bediüzzaman Hazretleri gibi bir müceddidin vasıtasıyla hakkalyakin derecede tanımışım. Yoksa büyüklerimden nakli olarak aldığım bilgilerle kalacaktım. Bu da her esen rüzgâra doğru beni yöneltebilirdi. O zaman ben Bediüzzaman’ı nasıl sevmeyeyim. “Dar düşünceler, dar görüşler…
O, Yüce Peygamber’in (asm) mahiyetini bizzat Kur’ân âyetlerinden dinleyelim:
“Peygamber size neyi verdiyse onu alın Ve size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı çetindir.” 2
Bediüzzaman: “Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın”3, diyerek, sünnetin mahiyetini ve önemini beyan etmiştir.
Akvali, ef’ali ve ahvali olmak üzere Sünnet-i Seniyye üçtür.
Akval: Peygamber Efendimiz’in (asm) kavil ve sözleridir.
Ef’al: Peygamber Efendimiz’in (asm) fiil ve davranışlarıdır.
Ahval: Peygamber Efendimiz’in (asm) hâl ve durumlarıdır. Yani lisan-i hal ile durumu ifade etmektir.
Feraiz, nevafil ve âdat-ı hasene, bunlar da sünnetin hükümleri ifade ediyor. Farz, terk edilmesi haram olan sünnetlerdir ki beş vakit namaz hem farz, hem de sünnettir. Nafile ise, farz ve vacip dışında kalan ibadetler anlaşılır. Namazların sünnetleri nafile ibadet gurubuna girdiği gibi, kuşluk namazı, tahiyye-i mescit namazı, evvabin namazı, gece namazı gibi nafile ibadetler vardır.
Âdât-ı hasene ise, Allah Resulünün (asm) yeme, içme ve oturma gibi işleridir. Her bir fiili insanlara birer güzel örnektir. Bir mü’min, âdet olarak her gün yaptığı işleri, Allah Resülünün (asm) yaptığı şekilde yaparsa, “adatını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevaptar yapabilir.”4 Hem dünya hem ahireti mamur olur. Zaten sünnetin asıl hedefi; “huzur-u İlâhiyi temin etmek ve ömür sermayesini ibadete dönüştürmektir.”
Dipnotlar:
1- Al-i İmran Sûresi, 31.
2- Haşir, 7.
3- Lem’alar, On birinci Lem’a.
4- Lem’alar, On birinci Lem’a.