"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tatilde tefekkür okumaları

ŞAKİR ARGIN
23 Temmuz 2011, Cumartesi
Şehir hayatının getirdiği o hızlı ve telâşlı koşuşturmalar sırasında fark edemediğimiz ve bazen düşünsek de, vakit bulamadığımız tefekkürlerimizi; bazen de bir hafta sonu fırsat buldukça, sun’î oluşturulmuş parklara gidip, hayranlık makamına geçemeden, mangal keyfine feda ettiğimiz çok olmuştur.

Senede bir yapabildiğimiz kısa tatillerimiz, bu fark edemediğimiz, ama fark etmeyi arzu ettiğimiz derin tefekkürler için iyi bir fırsattır. Dünya memleketine ve misafirhanesine gelen bir misafir olarak gözümüzü açıp, “kâinattan Hâlık’ını soran bir seyyahın müşahedatı” misüllü düştük yollara...
İzmir’in şirin bir semti, ikamet ettiğimiz Pınarbaşı’ndan ailecek ve kardeşim Aydın’ın şoförlüğü eşliğinde verdik kendimizi yollara. İlk olarak Bursa M. K. Paşa ilçesinde Emrullah Ağabeylerin botanik bahçesini andıran salon çiçekleri arasında yaptığımız kahvaltıyla tefekkürümüz başlamış oldu.
“Günlük lâhika” hükmünde olan gazetemiz Yeni Asya’daki ilânlar sayesinde öğrendiğimiz, Bursa okuyucularının düzenlemiş olduğu Uludağ mezunları pikniğine katılmak üzere hiç vakit kaybetmeden yola koyulduk. Nuru yüzlerine aksetmiş o güzel insanlarla görüşme arzusu ve heyecanıyla tırmandığımız Uludağ eteklerinde kıvrıla kıvrıla yol alırken, çeşit çeşit ağaç ve çiçeklerin kokusunu ciğerlerimize doldurup, ilâhiler eşliğinde piknik alanına vardık. Mehter konseri bizi şaşırttı. Sanki Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kuruluş yıllarını andıran bir duygu ile Uludağ’ın tepesinde kâinata seslenircesine güçlü sesi, bizleri büyüledi adeta.
Elinde çanta, kapı kapı dolaşıp iman hakikatlerini gazetesi, dergi ve kitapları ile insanlara ulaştırma gayreti içerisinde olan, günümüz “nur postacılığı” görevini ifa eden, soyadı gibi eren bir kardeşim, Hüseyin Eren ile karşılaşmak ve hasbihâl etmek daha bir başka mutluluktu. Bugünün modern diliyle “pazarlamacılık” diye adlandırılan fakat özde “nur postacılığı” olan bu görev tanımı, İzmir’de Hasan Şen Ağabeyimizin evinde yaptığımız mutat neşriyat komisyonu toplantılarımızın birinde, pazarlamanın öneminden bahsederken ortaya çıktı. İnşâallah bu konuyu başka bir yazıda teferruâtıyla işlemek nasip olur.
Yeşilin her tonunu temaşa ettiğimiz bu güzel beldeden ayrıldıktan sonra tatilimizi tamamlamak için gideceğimiz Biga’nın Kepekli Köyü’ne doğru yola çıktık. Bir kardeşimizin “Anne babayı bir sevindiriverelim” diye espri ile ifade ettiği memleket ziyareti, insanın doğduğu yer olması hasebiyle mi, yoksa akrabaları ziyaret edip duâlarını alma arzusu mu nedir bilmem, ama çok hoş bir duygu... Bir misafirin geldiğini duyan yakın uzak akraba ve komşular toplanır, bir arada eski günler, çocuklukta yaşananlar yâd edilir. Bir geçmiş tefekkürüdür, alır gider insanı. Ve ne kadar yaşımızın ilerlediğinden söz edilir, evlâtlar konuşulur, duâlar edilir, “Rabbim Kendi yolundan ayırmasın” diye, “Cemi cümlemize inşâallah” diyerek devam edilir, âminlerle tamamlanır sohbetler. Bu düşünceler sevk etti bizleri memleket yollarına, bu duygularla buluştuk, hasretini çektiğimiz ve çektirdiklerimizle kucaklaştık, özlemler giderdik. Gündüzün kuş cıvıltıları arasında bahçeler, gecenin siyah örtüsü arasından bizlere göz kırpan yıldızlar ve ay ışığı, çeşmelerden duyulan kurbağa sesleri süsledi dünyamızı ve bizi bizden aldı adeta.
Her bir yaratılmışın Allah’ı tesbih ederken bizim bu dünyaya gönderiliş gayemize göre hayatımızı düzenlememiz gerektiğini düşünmek ve bu düşünceleri karşılaştığımız insanlarla paylaşmak ibadetini bizlere nasip eden Rabbimize hamdü senalar olsun.
Birgün şirin ilçemiz Biga’nın pazar yerine, sabah erkenden, büyük bir toplu alan üzerinde bulunan alışık olduğumuz bağrışmalardan ziyade, kalabalık, ama bir o kadar da sakin bir tablacı hükmündeki o pazarlamacıların “buyurun” dâvetlerine mukabil, pazar ola dileklerimizle temaşa âlemine dalıyoruz. Kısa bir turdan sonra alış verişimizi yapıp, şehir içindeki Nur kardeşlerimizle görüşmeye gidiyoruz. Öğlen namazına müteakip buluştuğumuz temsilcimiz Sadi Karamık Ağabey ile güvenlik ve otomasyon işleri yapan Yaşar Yıldırım kardeşimizle kısa bir sohbetten sonra Kasap İbrahim kardeşimizi ziyaret ediyoruz. Hayat şartlarının zorluklarını paylaşarak aşmaya çalışırken, Risâle-i Nur hizmetlerini de aksatmayan İbrahim kardeşimizin eşi de bizim ailelerimizle kırk yıllık bir tanışmışlık gibi hemencik kaynaşıveriyorlar. Başka bir gece için, ders için yapılan dâvete hayır diyemiyor ve “Dâvete icabet sünnettir” diyerek, iştirak ediyor ve karşılıklı sevgi ve muhabbetler eşliğinde sohbetlerimizi sürdürüp, hayır duâlarla gazetemizi alıp ayrılıyoruz.
Yazmadan geçemeyeceğim, Aydın Argın kardeşimden nakil ile: Üç günlük gazetemiz Yeni Asya’yı köy kahvesine bırakmıştı. Bir çok kişinin okumalarından sonra, dost bir kardeşimiz “Said Nursî ne zor ve dolu dolu bir hayat yaşamış” diye ifadelerde bulunurken, bir başka muarız biri de “Bu köye yeni biri mi geldi?” diye dikkat çekici bir söz sarf ediyor. Garip bir tevafuk, dost ve muarız Yeni Asya’nın farkını aynı anda teyit ediyor. O dost şefik kardeşimize gazetemizin Ramazan’da vereceği Kur’ân-ı Kerim hediyesinden bahsedince hemen talip oluyor.
Aynı gün Sıdkı amcam, sohbetimiz sırasında “Ben de almak istiyorum” dediğinde başka bir gazeteye abone olan oğlu “Bizim gazete hiç böyle şeyler vermiyor” diyor. Biz de “Yağlanan tavuk yumurtadan kesilirmiş” esprisiyle mukabele ediyoruz. Her Ramazan, gazetemiz böyle hediye verdiği gibi, diğer zamanlarda da gündeme uygun faydalı eserler vermeyi, kendine görev kabul etmesi hasebiyle Yeni Asya’nın farkını bir defa daha teyid etmiş bulunuyoruz.
Sevgili dostlar, bu benim ilk deneme yazım. İçimden geçenleri olduğu gibi yansıtabildiysem ne mutlu bana. Rabbim devamını getirir inşâallah. Duâ ve muhabbetlerinizi beklerim...

Okunma Sayısı: 1149
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı