"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın Meteor mektubu

Serdar AKTAŞ
26 Nisan 2016, Salı
Üstâd Hazretleri, Emirdağ Lâhikası’nın birinci bölümünde yer alan bir mektubunda1 Rusya’nın Vladivostok vilayetinde meydana gelen bir meteor hadisesi münasebetiyle yirmi beş sene süresince gazetede yer alan hiçbir haberi merak edip bakmadığı halde, âdetine muhalif olarak bu gökyüzü olayını araştırması için bir şakirdini özellikle görevlendirdiğini belirtiyor.

Bedîüzzamân bu, gözünde hikmet dürbünü olduğu için; Birinci ve İkinci Cihan Harpleri de dâhil dünyaca en büyük kabul edilen olaylara tenezzül edip bakmaz, lakin gökten birkaç taş yağar da Hazretin dikkatini celbeder. 

Bilahare olayı araştıran o şakirdi edindiği bilgileri üstâdına şöyle haber veriyor: “Bu baharda, Rusya’nın Vladivostok Ormanlarına, zemin yüzünde hiç emsali görülmeyen büyüklükte semadan taşlar düşmüş. Ve en büyüğü, yirmi beş metre uzunluğunda ve on metre boyundadır. Düştüğünde etrafındaki ağaçları devirmiş ve otuz kadar büyük çukurlar husule getirmiş. Tetkik edilen parçalarında demir, çelik ve başka maddeler, karışık olarak mizansız bulunmaktadır.”2

Mezkûr mektupta olayın tarihi verilmemiş ise de Emirdağ Lahikası’nın birinci bölümünün 1944 -1947 yılları arasında yazıldığı ve kayıtlarda böylesi büyük göktaşı vakıasının iki defa Rusya’da (ilki 1908 yılında Tunguska bölgesinde, ikincisinin ise 1947 yılında Vladivostok’ta) yaşandığı göz önüne alındığında mektupta bahsedilen olayın 1947 yılında Vladivostok’ta yaşanan meteor düşmesi olduğu anlaşılıyor.  Modern kaynaklarda bu olay; 12 Şubat 1947 tarihinde Rusya’nın güneydoğu bölgesinde Vladivostok şehri yakınlarında Sikhote-Alin Dağları’na demir meteoru düştüğü ve daha önce bu meteorların böylesi büyüğüne hiç tesadüf edilmediği şeklinde yer alıyor. 

Üstâd Hazretleri, aynı mektubunda bu olayla bağlantılı olarak Fîl Suresi’nin bir kısmına ait yaptığı işârî tefsirinde cifr hesabıyla “Onlara ateşte pişirilmiş taşlar attılar.” (Fil Sûresi:4) cümlesinin 1359 (M. 1939) tarihine işaret ettiğini, yani 1939 yılında başlayan 2. Dünya Savaşı esnasında insanların başına uçaklardan bombalar atılacağını haber verdiğini izah etmektedir ki bu bombaların en dehşetlileri 1945 yazında Hiroşima ve Nagasaki’ye uçaktan atılan atom bombalarıdır. Üstâd; uçaklardan atılan bu insanî bombaların, 1947’de Vladivostok örneğinde olduğu gibi melaike elleriyle atılacak olan semavî taşların öncüsü ve habercisi olduğunu beyan etmektedir. 

Üstâd, 1947’de yaşanan bu meteor olayını Hz. Peygamber’in (a.s.m) doğduğu yıl veya ondan biraz önce vuku bulan Fîl Vak’ası yani Kabe’yi yıkmaya gelen Ebrehe el-Eşrem ve ordusunun ebâbîl kuşlarının taşıdıkları siccîl denilen taşlarla helak edilmesiyle ilişkilendirerek dünyayı dine tercih eden ve dinsizliği esas tutan, bir nevî medeniyet (yani denîyet) hesabına beşeri yoldan çıkaranların akıbetlerinin hep benzer olacağı yönünde bir tehdid-i ilahî olduğunu anlatmaktadır.   

Ancak “dalâlet içinde” (Fil Sûresi:2) ifadesinin ise 1380 (M.1960) tarihini gösterdiğini söyleyen Üstâd Hazretleri, o an için ihbâr-ı gaybî olan mezkûr tarihte ve sonrasında göktaşlarının geleceğini haber vererek bu gelecek olayları ise kavm-i Lût’un başına gelen ahcâr-ı semâviye hadisesiyle ilişkilendirerek dalâletin bir cezası olarak aynı yolda yürümeye devam edenlerin de bu felâketlere dûçâr olacaklarını söylüyor. Malum olduğu üzere kavm-i Lût’un hak yolu kabul etmeyerek eşcinsellik gibi insan fıtratına aykırı bir dalâlet yoluna sapması, işledikleri kebâirin cezası olarak gazâb-ı ilâhîyi celbetmişti. 

Am’ma badü; Bedîüzzamân, bu felâket ve helâketlerden kurtulmanın çaresini de günah çukuruna batmış insanoğlunun derhal şirki bırakıp, şükre yönelmesi ve Kur’ân’ın hükümlerine bilâ-kayd ü şart rıza göstererek imtisal etmesi halinde mümkün olacağını söylüyor. Bazı müfessirlere göre Fîl Vak’ası’nda siccîl denilen taşların vurduğu yerlerden çiçek çıktığı rivâyet edilmektedir. Sahiden Cenâb-ı Hakk’ın, kalpleri taşlaşmış insanları gökten attığı bir taşla öldürerek onun yerine hayattâr bir çiçeği diriltmesi size de manîdâr gelmiyor mu?

Dipnot:          

1- Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, s.395

2- Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, s.396

Okunma Sayısı: 6581
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı