Günümüzde aniden oluşan hadiseleri doğru tahlil edip okuyabilmek için; zamana, tarihe, coğrafyalara ve sınıflara dağılmış parçaları özenle, bilimsel metodolojiye uygun ve sabırla toplayıp yerlerine yerleştirmek gerekiyor.
Bazen zamanı, çoğu hadiseleri ve bazı önemli kaideleri acelecilik veya imkânsızlıktan dolayı anlatmaya mecbur kaldığınızda „komplo teorisyeni„ olarak da suçlanabilirsiniz. Önemli olan doğru bilgilerden ve kalıcı hakikatlerden kopmamak, burada...
Yunanistan’daki komünistlerin seçim başarısı Avrupa Solunda sevince yol açarken, karşıtlarında derin tedirginlikler uyandırdı. Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi Güney Ülkelerinin geçen krizdeki ekonomi hikâyelerini doğru anlayabilmek için, Neoliberallerin söz konusu devletlere musallat ettiği bankaların, çekirge ve köpekbalıklarının buralardaki icraatlarını detaylıca incelemek gerekiyor. Sarkozy, Merkel ve Rasmussen dönemlerinde Berlusconi’nin bilgisi dahilinde tamamen israf ve tüketimde kullanılmak üzere kredi verenlerin beklentileri de burada önemlidir. Şeffaflık, prensipler ve malî disiplinler diyarı AB’nin banka ve fonlara peşkeş çekilmesinin, bugünkü neticeler için olduğundan çok az kişi şüphe ediyor.
ZAVALLI SOROS
Avrupalılar tecrübe ve akıl ile yürüyorlar. Menfî şeyleri fani bir veya birkaç kişiye yükleyerek devlet ve toplumlarını kurtarıyorlar. Bazen de millî siyasetleri rehin almış yüzlerce kişi adına, yalnızca Georg Soros’u alarak, diğerlerin rahat hareketini sağlıyorlar. Davos’ta Türkiye Başbakan’ı ile saatlerce görüşen Rothschild ve Rockefeller gibi neocon’ların finansörlerinden medya bahsetmez. Uzakdoğu kaplanlarını, Rusya’yı ve hatta İngiltere Merkez Bankasını batırırlarken yalnızca Soroz görünür, arena da... Dünyanın ihtilale hazırlanacak coğrafyalartındaki sivil toplumları Açık Toplum Enstitülerinin kurslarında hazırlayan da, Türkiye sivil devrimcilerini TESEV çatısı altında Can Paker’in yönetiminde eğiten de Soros’dur. Yedi başlı ejderhadan daha kuvvetli, Avrupa ve Asya siyasetçilerinin önlerinde el pençe durdukları bu adamı, insan üstü formatına sokmasını beceren enstitüleri tebrik etmemek mümkün mü?
İşte bugünlerde Brooking Enstitüsünde Georg Soros ve Zbigniew Brzeziński’lerin sahne almaları, Avrupa’daki PEGIDA, CHARLIE HEPTO VE ATİNA’YI değerlendirmeleri elbette tesadüfî değildi. Hele Merkozy’lerle yaktıkları Kiev ateşiyle ilgili beyanları... Düşman başına... Georg Soros’un intikam almak istediği Rusya ve İran’a Allah yardım etsin... Dünyanın diğer taraflarını „açık pazar„ olarak kullanan ve kapital ile siyasetleri yönlendiren bu meşhur teorisyen ve sermayedarlar (efkar-ı âmme sihirbaz diyor) Rusya ve İran’ın içişlerine karışamamalarının ıstırabını çekiyorlar. AB’nin Kiev’e aktardığı paraları çatışmacı sermayedarlar gönderirken, bilhassa BOP’un önünü tıkayan İran’dan intikam almak istediklerini biliyoruz.
TURUNCUCULAR SONRADAN KIZILLAŞIYOR...
Troçki’yi techiz edip Moskova’ya göndererek meşhur kominist ihtilalini gerçekleştiren sermayedarlar, bugün PUTIN ile mücadele ediyorlar. PKK’yı, İŞİD’i, BOKO HARAM’ı, EL-KAİDE ve EŞ-ŞEBAB’ı finanse ederlerken, Atina ve Madrid’teki çocuklarını da unutmuyorlar. Troçkist’lerin kanlı devrimleri ve tedhiş hareketlerini finanse edenlerle, Turuncu Devrimlere malî destek sağlayanların aynı kaynak olması şart mıdır? Burada dikkat edilmesi gereken husus; sermayenin millî siyasetlere tasallutudur. Yani halkların iradelerini kapital ve rüşvetle elde eden meşhur global sermayedarlar, avuçlarındaki tetikçi politikacıları kullanarak sermayelerine bin katıyorlar.
Alexis Tsipras’ın komünist olduğunu yazan medyanın hali biraz bizi şaşırtıyor. Düne kadar komünizm öldü diyenlerin, bugün karşımıza Soros’un NLP tezgâhlarında yetişmiş Tsipras’ı karşımıza dikmesi, pişkinlikten de öteye geçmiyor mu? Onlarca senedir, neoliberal denilen, global sermayeyi etkileyen ve bu paralarla sivil devrimler hazırlayanların esasta kızıl bolşevik olduklarını söylediğimizde bizi komploculukla itham edenlere hem Yanis Yarofakis’i, hem de komünist başbakanı yeniden takdim etmek gerekiyor. Dinsizlikleriyle iftihar eden bu iki isyankâr siyasetçinin AB’de geliştireceği dalganın büyüklüğüne inanmıyoruz. Bu arada toçkistlerin sıklıkla Paul Wolfowitz, Gene Sarp ve Yanis Varofakis gibi matematikçi prof.ları kullanması da nazarsan kaçıyor, değil. Sarkozy, Rasmus ve Merkel’in ortak meyveleri olan bu komünistlerle neoliberal ve neocon ihtilalcilerine nefes aldırmak istedikleri bir vakıa... Devamlı bir şekilde okuyucularımızın dikkatlerini çekmeye çalıştığımız bir hususu tekrar vurgulayalım. Neoliberal denilen; ahlâksızlığa, cehaletten faydalanmağa, otorite düşmanlığına, kaos ve israfa dayanan bu hareketin çoğu yerde silhlı mücadeleyi prensip edinmiş neocon’a dönüşmesi tesadüfî değildir. Önden cemiyeti sefahet, fitne ve isyanla kaosa götürenleri, silahlı troçkistler takip edecektir. Turuncu ile başlayan renklenmenin nasıl kızıla döndüğünü anlamamak için hipnoz olmak gerekir... Kiev’de olduğu gibi...
NETİCE:
Yunanistan’ı Berlin’den önce Paris’e gönderenlerin niyetleri fitne olsa da, Greek’i temsil eden Fransa ile Roma’yı yaşatan Almanya’nın 60 küsür sene önce vardıkları “Demir Çelik Anlaşması” dünyanın en büyük barış projesi AB olarak artık bir “barış ağacına” döndü. Dünyaya hukukunun üstünlüğü, demokrasi, insanî temel değerler ve dinsizlerin esas aldıkları “insan yığınları psikolojisini” rehabiliteyi sunduğu, için komünistlerin bir iki fiskesiyle sarsılacak değil. Yalnız burada, Amerika’nın Georg W. Bush ile kaybettiğini, Almanya Angela Merkel ile kaybediyor, dememizin sebebi; Güney Avrupa’daki Hıristiyan ülkelerinin birkaç yahudî sermayedar elinde maskaralaşmasının arkasında, yine 11 Eylül’ü Avrupa’da temsil eden Merkel ve ekibi olduğunu iddiaya devam ediyoruz. Doğrusu dünya barışını bir asırdan fazladır ,kundaklayan troçkistler, 11 Eylül ihtilaliyle dünyanın demokrasiye çalışan iki hükümetin bu iki lider kadrosuyla sekteye uğratabilmiştir.