Ba’de harabil basra…
İş işten geçtikten sonra…
İslâm yurdu ahirzaman fitnesinin işgaline uğradıktan sona…
Mü’minlerin basiretini körelten deccaliyet medyasının hipnozu, vatan bekçilerini esir aldıktan sonra…
Fitne; Bingazi’den San’a’ya, Kenya’ya, Nijerya’ya, Irak’a, Kandahar ve Pakistan’a girip, oralarda bağı birliklerini kurduktan sonra…
Siyasal İslâmın şuursuzca global fitneye alet olup, İslâm metropollerinin kapılarını düşman için sonuna dek açtıktan sonra…
Ahirzaman fitnesi; cami, cemaat, tekye, zaviye ve mahrem hiçbir köşemizi bırakmaksızın içimize girerek kardeşi kardeşe kanlı bıçaklı hale getirdikten sonra…
Müslümanların haksızca elde ettikleri dünyalıklar ve biriktirdiği zekâtlar yangınlara verildikten sonra…
Şimal cereyanının, akrepten zehirli ve engerekten öldürücü yumurtalarını “Baharın” rüzgârıyla tâ harim-i ismetimize kadar dağıttıktan sonra, baştan beri AKP kadrolarıyla BOP projesinde çalışan bir kardeşimiz nedametle itiraflarda bulunuyor.
İhvan’ın bahar fitnesinden uzak durduğunu, fakat Kemalizmi rehber edinmiş AKP kurmaylarının bu masum insanları ateşe attığını söylüyor. Mısır’ı Türkiye ile kıyas ederek düne kadar yalnızca iman ve güzel ahlâkla Mısır’da İslâma hizmet eden İhvan-ı Müslimin’i, en ücra köyden Kahire ve İskenderiyye’ye kadar organizeye AKP’nin sebep olduğunu söylüyor.
Yeni Asya’nın Wikileaks sızıntılarından bu yana söylediklerini, haberlerini, öngörü ve tavsiyelerinin tasdiki mânâsındaki bu itiraflar; hükümetin organize ettiği hayır kuruluşu olan İHH’nın idarecisi Bülent Yıldırım’a ait… Hadisenin mahiyetini araştırmaya vicdanım tahammül etmediğinden, söylenenleri, yani itirafları uzaktan duymayı tercih ettim. AKP projesinin kuruluşundan beri işin içinde olan birisinin, tam onüç sene sonra itiraflarda bulunması size de acı vermiyor mu?..
HAKİKATE YARDIM
Bu itiraf hakikatin biran önce herkese görünmesine yardımcı olacak… Siyasal İslâma nefis ve hissiyatının iğfaliyle kapılmış, oradan menfaat devşirenler, haram-helâl demeden hükümet üzerinden menfaat derenler ve bilinçsizce dinlerini dünyalarıyla değiştirenler, bu itiraflardan yararlanmayabilirler…
Fakat bu taraftan… Rotschildlerin Doha musluğu ile Bahar yangınının bütün yeşil kuşağı sarması için akıttığı paralarla hipnoz olmuş Müslümanların bir an önce uyanmalarını bekliyoruz. Kafalarını yirmiden fazla manyetik kutunun içine sokmuş, dış dünya ile alâkasını kesmiş ve kızıl alevleri yeşil bahçeler şeklinde görmeye başlamış kalabalıkların uyanmasına yarayacak her itirafı önemli buluyoruz.
Türkiye’deki kitleleri içeriden Kemalist, dışarda komünist ve farmasonların yardımıyla tenvim eden, uyutan, onları sağır ve dilsiz bırakan AKP kurmaylarının İstanbul ile yetinmeyip Kahire, Trablusgarp ve Bingazi’deki mazlûm ve mağdurları da meydanlardaki fitne ateşine dâvet etmesi, tarihin belki de çok az şahitlik edebileceği bir felâkettir. Bülent Yıldırım’ın itiraflarına birçok yeni itirafların eşlik edebileceğini umuyoruz. Yeryüzünün ve semanın kaldıramayacağı zulüm, haksızlık, İslâm’ın izzetini tepeleme ve Müslümanları tarih önünde suçlu duruma düşürmelerinin; hepimizi yakacağı musîbetlere kapıları açmaması için binlerce itirafçıya dünyamızın şiddetle ihtiyacı var. Nedametle, gözyaşıyla, istiğfar ve tövbe ile; hazırlanmakta olan tufan, deprem ve felâketleri Rabbimizin izniyle durdurabiliriz. Süfyanın şerrinin Deccalın şerrinden daha tahripkâr olduğunun manzaralarını maalesef Siyasal İslâmcılarımızın marifetiyle görüyoruz.
DÜN BAHAR DEDİLER, BUGÜN İSE IŞİD DİYORLAR…
IŞİD taununun yalancı bahardan doğduğunu AKP kurmayları anlamayadursunlar. Troçkistlerin devrimini İslâm devrimi olarak Afrika’ya pazarlayan pazarlamacı da, IŞİD fitnesinin mahiyetini hâlâ anlayabilmiş değil… Tahripkârların global projesindeki Türkiye labirentine hapsolmuş bir zihniyetten hayır bekleyenlere yazıklar olsun... Milyonları bulan şehidlerin ardı sıra, Tahrir’e konan baykuşları hâlâ güvercinlerden ayıramayanlara veyl olsun. Elli senelik hayal, yalan, heyula ve yanlış söylemleriyle hâlâ Müslümanları yanıltmak isteyenlere yuh olsun, demezler mi?
Artık farz-ı ayn oldu. Dini, geleneği, tarihi ve milliyeti haris menfaatleri uğruna kullananları anlatmak artık farz oldu. Varlıklarını millet varlığının merkezine yerleştirerek, her şeyin ucunu kendi menfaatlerine bağlayanların mahiyeti halka izah edilmediği takdirde, Allah korusun ne miilet kalır, ne devlet kalır, ne vatan kalır, ne de mukaddesat… İslâmiyet ise; Asya dinsizleriyle Avrupa münafıklarının maskarası durumuna düşer. İnanmıyorsanız matematiksel düşünelim. İstatistiklerle geldiğimiz yere bakalım… Mısır’ı yakan ateşin bizi yakmayacağını kimse iddia edebilir mi?