Millet olarak garip bir labirentin dolambaçlı ve daracık sokaklarına yolumuz düşürülmüş.
Bu fevkalâde sıkıntılı süreci yürürken; hep bize güzel tablolar gösterildi ve kulağımıza, hoşumuza gidecek hayalî hedefler fısıldandı. Bahar denildi, nehar denildi… Soğuk ve karanlıklı zamanlarda gafletle cehalet tuzaklarına yakalanmış yığınların ümitleri sıra dağlar iken, bugün eriyerek tepeciklere dönüverdi. Yürünen yollar ve geçen zamanlar, milletin ümidini bitiriyor. Yolun mahiyetini bilmeyenler, yeise çarçabuk mağlûp olup istikameti kaybetme tehlikesiyle karşılaşıyorlar.
Yarın ne olacak… Belki de kısa bir müddet sonra sisler dağılacak, etraf aydınlanacak ve sıkıntılı yolculuk da bitecek… Ama yolcunun sabrı tükenmişse… Azık torbasının dibi görünüyorsa… İşte o zaman dayanma gücü azalır ve beyabanlara sapabilir yolcu.
Şu fani dünyada elini attığı her yerde süfyaniyetin rüşvetkâr eliyle karşılaşınca, izzetiyle geri çekilen aziz insanlaradır sözümüz. Bir nifak hareketi haricî mülhidleri de yanına alarak, resmî ve gayrı resmî memleketimizin çoğu imkânlarına el koyarak; demokrat, dindar ve insaniyetperverleri sofrasına dâvet ettiği halde, izzetli duruşunu bozmadan elinin tersiyle rüşveti reddeden kahramanlara şairin mısralarıyla sesleniyoruz:
Vur kazmayı dağa Ferhat Çoğu gitti azı kaldı.
Kaç kazmalık iş kalmıştı ki Şirin’ine kavuşmaya… Ferhat’ın düşmanları ise “ Şirin öldü!” yalanıyla âşığın kolunu-kanadını kırmışlardı. Halbuki su tünelinin ucu görünmüştü ve Şirin de yaşıyordu.
Bizlerin de ahir zaman fitnesinin mahiyetini kitaplarda tekrar tekrar okumamız lâzım ki ümitsizlik dizlerimizin bağını çözmesin.
Âdem babamızdan kıyamete kadarki insanlığın en büyük nifak imtihanlarından birini yaşıyoruz. Efendimizin biricik kerimesi annemiz Fatıma’ya, sabah ve akşam tesbihatlarında okumasını tavsiye ettiği duâyı elbette biliyorsunuz.
Sırtımızda yamalı bir elbise, midemizde bir lokma ekmek bizi izzetimizle o nurlu kafileye yetiştiremez mi? Bunca zamandan sonra, süfyanizmin elinde kukla olmuşların uzattığı zehirli rüşvetlere dönüp bakacak inşaallah hiçbir kardeşimiz yoktur.
Kemalistlere rağmen sırat-ı müstakimde yürüyen Müslümanlara Allah’ın izniyle kimse birşey yapamayacaktır. Global sermayenin yardımıyla medya desteğine rağmen her gün hedeflerinden biraz daha uzaklaşanları yarınlarda daha perişan günler bekliyor.
Bilinçli bir şekilde vatana, millete ve İslâmiyete hücum edenlere korku, tama, hırs, haset ve menfaat için yardım edenlerin akıbetlerini, yaşayanlar görecek. Bunca çile, sıkıntı boğuşma ve itibarsızlaştırılma operasyonlarından sonra, bu sürecin daha çok devam edeceği vehmine kapılıp doğru duruşlarından vazgeçmeye niyeti olanlar varsa, onlara da halk şairinin mısralarıyla sesleniyoruz:
Geçme namert köprüsünden, koy aparsın sel seni,
Yatma tilki gölgesinde koy arslanlar yesin seni.