"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eyvah!.. Kaçırıyor muyuz?

Şükrü BULUT
10 Temmuz 2015, Cuma
Sekinet mevsiminin bizi teskin edeceğini bekliyorduk. İsyan halindeki ruh dünyamızın hiç olmazsa şu mevsimde kısmen sükûnete ulaşacağını umuyorduk.

Ramazan-ı Şerif’in teşrifiyle şu dehşetli dağınıklık ve kesretten bir nebze kurtulabileceğimizi düşünüyorduk. Müslümanların ekran tiryakiliğinden bir süre için de olsa uzaklaşabileceğini, sosyal medya kanalıyla kafalarımıza boca edilen müzahrefat bilgi sağanağının duracağını ve halkın önünde yürümesi gereken temsilci ve idarecilerimizin bu manaya yardımcı olabileceklerini boşu boşuna mı bekledik?

Halbuki önceki zamanlarda Kur’ân mevsiminde bakışlar Kur’ân’a kilitleniyordu. Zihin o dünya ve ahiret haritasının yollarını keşfetmekle meşguldü. Farkına varamadığımız yüzlerce duygumuz, nüzulünün sene-i devriyesi cihetiyle Kur’ân’ın yansımalarına ayna olmaya çalışıyordu. Fakat şu mevsimde, Hıristiyan Avrupa’nın noele teveccühü kadar da olsa İstanbul’un, Ankara ve İzmir’in sokakları Ramazan-ı Şerif’e müteveccih olamıyorlar. Bu ise bizi derin endişelere ve kaygılara düşürüyor.

Magazinleşen dinî hayat…

Birşeylerin ruhu kaçıyor… Öz akıntısına mı uğruyor değerlerimiz... Kalıplardan ve klişelerden ibaret kalıyor insanlar ve söyledikleri… Hayatlarının esas kahramanları gitmiş, yerlerine tiyatrocu ve oyuncular mı gelmiş? Konuşmalar, hareketler, gülüşmeler, jest ve mimikler; yalnızca sosyal hayata bakan yönleriyle değil, mahremiyeti ilgilendiren davranış ve sözlerimizde de… İnsanî değerlerimizin; ekranların, sosyal medyanın ve gazete manşetlerinin kirli ayakları altında çiğnendiğinin farkında değil miyiz?

Önceleri toplumun seviye kaybettiği konuşulurdu. Yollarımızı bugün magazin çukurları tutmuş. Düşünen, üreten ve insanî kökleriyle irtibatını sağlayan zihinlerde de çoraklaşma… Ve insanlar çoğunlukla “taşıyıcı” olmuşlar. Kimlerce üretildiğine, doğru olup olmadığına, haram ve helâlliğine bakmadan binlerce başkasına ait magazin bilgilerin hamallarıyla konuştukça ümidimiz azalıyor ve üzülüyoruz. Ramazan-ı Şerifin bu yanlış gidişata “dur” demesini bekliyorken, şu yazıyı kaleme alıyoruz. Henüz vakit geçmedi diyerek… Belki de beklediklerimiz son on günlerde gelecek diye şu satırları yazıyoruz. İnsanlar hayatın dehşetli labirentlerinden çıkıp, Kur’ân’ın muhteşem burçlarına tırmanacaklar, diye bekliyoruz.

Ramazan-ı Şerif hürriyete çağırıyor…

Ahir zamanın en dehşetli bir hastalığı da hakikatten kopmakmış. Sanal âlem kelimesi bu hastalığımızı güzel tarif ediyor. 24 saatlik günlük hayatımızın bütün karelerini gözden geçirdiğimizde boşa giden zamanlarımızın ne kadar fazla olduğunu irkilerek görüyoruz. Çocuklar gibi çizgi filmleri seyrediyoruz. Dindarı veya dünyalısı… Değişmiyor… İdeallerimiz, zevklerimiz, beklentilerimiz ve zamanımızın çoğunu alan meşguliyetlerimizin, Kaf Dağındaki Anka Kuşu olduğunun farkında değiliz. 24 saatlik günlük ömrümüzde ne bedenimize, ne ailemize, ne milletimize, ne dünyamıza faydalı olabilecek fazla birşey yapamıyoruz. Düşmanlarımızın bizi teknoloji harikası aletlerle uzak diyarlara kaçırıp tutsak ettiklerinin farkında olabilseydik, iki rekâtlık teravih aralarında bile ibtila makinalarına takılmazdı gözlerimiz. Doğrusu reel hayatı en dehşetli biçimde kaçıran milletlerin başında bizim geldiğimizi istatistikler söylüyor.

Doğrudur. Müslümanların acı ve elemlerini paylaşacağız. Taiz ve San’a’daki kardeş kavgasını bitirecek imkânımız, ittihad-ı İslâmın böğrüne saplanacak Kürt koridorunu durduduracak yaptırımımız, Mısır’daki kardeşlerimizi cuntanın zulmünden kurtaracak kuvvetimiz ve Nijerya’daki masumları Boko-Haram Troçkistlerinden kurtaracak çaremiz olmadığına göre… Ve bütün bu felâketlerin durmasını arzu ettiğimize göre… Önce fert olarak sanal diktasından hürriyetimizi Ramazan-ı Şerifi vesile kılarak kazanmamız gerekiyor. Hipnozla bizi mahkûm ettikleri oyuncaklardan ve o oyuncakların bizi uğrattığı hezeyanlardan kurtulup mü’min fert olarak hürriyetimize kavuşmamız hayatî önem kazandı bu günlerde…

Vakti kaçırmadan duaya kilitlenmek

Zamanların en dehşetlisi ahir zaman… Bizi tevhidden, ahirete hazırlanmaktan, kulluktan ve insan olarak kendimizi bulmaktan alıkoymak üzere mevcut hayat, dünyamızı kevgire çevirmiş. Sirkte dünyası garipliklerle çalınmış çocuklardan daha dehşetli bir dağınıklık ve teşettüt içindeyiz… Ve ahir zaman şerirleri, nefis ve şeytanın yardımlarıyla bizi bu halimizde tutmak için binlerce enstitü çalıştırıyorlar. Fırıldak ve hokkabazlıklar çevriyorlar.

İşte bu dehşetli zamanın, dünya ve ahiret hayatımıza kastetmeye çalışan çarklarını Ramazan-ı Şerif ile durdurabileceğimize inanıyoruz. Bize ait olmayan sirk, dolap ve labirentlerden Kur’ân gecelerinin kâinatı ışıtan aydınlığından istifade ile kurtulacağımıza inandığımızdan şu satırları yazıyoruz.

Çok basit… Kur’ân’ın hayatımıza akseden en küçük ışıltısını takip ederek… Nurun çoğaldığı yöne doğru yürüyerek… Her şeyin dizgini elinde ve her türlü ihtiyaçlarımızı giderecek hazinelerin anahtarı yanında olan, her şeyin Yaratıcısının dergâhına koşarak yöneleceğiz…

Bu günler olağanüstü günlerdir. Ona giden yollardaki tuzakların kaldırıldığı, yılan ve canavarların şeytanlarla birlikte hapsedildiği günler ve gecelerdir. Hayatımızı en güzel şekilde değiştirecek tılsımların fısıldandığı dergâha kaçmak için fazla zamanımız kalmadı.

O zaman… O zaman arzu ettiğimiz global kötülükler inşallah azalacak. Müslüman kardeşlerimizin feryat ve iniltileri bitecek. Bizi sevindirecek tebessüm ve güzel haberlerle karşılaşacağız. Fert dünyamızda başaramadıklarımızın kolaylıkla çözüm yoluna girdiğini göreceğiz. Gizli bir elin, menfîlikleri dünyamızdan çıkardığını görerek yaşayacağız.

Zor değil… Hiç olmazsa şu son günlerde kilitlenebiliriz duâya… Bütün sevdiklerimizi bu iklime dâvet ederken puslu dünyalarımızın Kur’ân güneşiyle ne denli berraklaştığını yaşayarak müşahede edeceğiz inşaallah…

Okunma Sayısı: 2904
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Dogu Bati

    10.7.2015 17:39:18

    Yemen`de müslümanlar birbirlerini öldürüyorlar. Müslüman olmayanlar araya girip ateskesi en azindan Ramazan`in sonuna kadar saglamaya calisiyorlar. Baska söze hacet var mi?

  • Demokrat Avrupa

    10.7.2015 14:02:09

    Kolay degil, ahirzamandayiz imtihan gittikce siddetleniyor. Allah yar ve yardimcimiz olsun.

  • Sultan selim

    10.7.2015 10:33:40

    Cografya yanıyor, insanlık yanıyor. Hani demişti ya siyasal islamcı kardeşine, karşımda bir çağ yangını var. Kardeşim yanıyor, evladım yanıyor. Hz İbrahimvari ya naru künü berden ve selamen demeli, temsildeki güvercin misali gagamızda su taşıyarak ateşe hissemizce sekinet verip duaya durmalıyız. Dua ve selamlarla...

  • Said

    10.7.2015 03:41:38

    Önce ameliyat-ı cerrahi nevinden sarsıcı gerçeklerle yüzleştirip, sonra da çareyi ve umudu göstererek yaraların merhemini işaret etmiş Sayın Yazarımız.. Bizi inhisarı altına alan medya afyonundan kurtulup Kuranın ışığıyla berrak görebilmek duasıyla, yazarımızın ve tüm İslam Aleminin Kadir gecesi hayırlara muştu, duaları mübarek olsun inşaallah..

  • Bir Garip

    10.7.2015 01:55:15

    Ramazanın son 10 gününe girdiğimiz şu kutlu vakitlerde, içinde bin aydan daha hayırlı kadir gecesini barındıran mübarek zamanlarda malesef toplumca atalete uğramış bir şekilde ramazanı yolcu etmeye hazırlanmak gerçekten çok üzücü... Cenab-ı Hakkın rahmetini, sıcak yaz günlerine denk gelen bu ayda hissetmeden oruç tutmayan insanlar sebebiyle, başımıza büyük belalar gelmediğine de şükretmek gerek... Fakat yeis müslüman yakışmadığı hasebiyle duaya hassaten bu vakitlerde çokça sarılmak icab ediyor... Allah'tan tuttuğumuz oruçları şefaatçi yapmasını dileyerek bu zaman dilimlerinde tüm ümmet adına afv ve mağfiret dilemek, bundan önce kaçan günler ve de ramazanı hakkıyla yaşayamayanlar adına yapabileceğimiz yegâne faaliyet olsa gerek...

  • hasan Muharrem okur

    10.7.2015 01:45:13

    Inşaallah. Şükrü abi,şikayet ettiğimiz hususlarda Yeni Asyacıların hissesine ne Düşüyor?

  • Sezai Mumcu

    10.7.2015 01:13:38

    2) Bu müthiş kuvvetin farkına varamıyoruz... Çünkü Kur'an la ve Risale-i Nurlarla hakiki enis/dost olamamış bu kuvvetin farkına varamamışız! O nur ve kuvvetten henüz nisbeten gafiliz... Sebebi de gayet basit Dünya sevgisi/muhabbeti Resulallah ASM mübarek sözleriyle/hadisiyle bizi uyarmış, mealen: ‘’bütün hataların başı, dünya sevgisidir.’’ Hata veren bir nazar bir idrak İmanın nur ve kuvvet olduğunun ne kadar farkında olabilir? Not: Risale i Nurların her cümlesi dikkatli okunup ruha, kalbe, akla ve sair latifelere - biiznillah takdir-i ilahinin tayinatıyla- sirayet edilebilecek tarzda hazmedilmeli, yoksa tuti kuşu denen papağandan ne farkımız olur ki?

  • Sezai Mumcu

    10.7.2015 01:13:12

    1) İman hem nurdur hem kuvvet! Bu izahi İslam tarihinde alimlerden sadece Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Kur'an'ın bir mu'cizesi olan hakikî tefsiri Risale-i Nur'da yapmıştır. İmanın bu iki mahiyetini idrak edip o pınardan içenler bizzat ne Dünya ne de Ahiret hayatına meftun olur bilakis Yunus Emre gibi sadece Allah'ı ve O'nun rızasını esas maksat yapar. Ne demiş koca Yunus: Cennet cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huri İsteyene ver Sen anı Bana Seni gerek Seni

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı