"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mahalli seçimlerde 12 Eylülcü partilerin garip ittifakları…

Şükrü BULUT
14 Şubat 2024, Çarşamba
Demokrasinin sandığa indirgendiği Türkiye’mizde, “ciddi yazıların” sıkıntıya sebep olduğunu bilerek yazıyoruz.

Yarım yamalak Türkiye demokrasimizin, global sivil Marksistlerce 12 Eylül darbesiyle birlikte idam edildiğine inanmıyorsanız, yazdıklarımız sizde komplo teorisi etkisi yapabilir.

Kimine göre bin sene, kimine göre yüz sene ve bazılarına göre dünya durdukça değişmeyecek 12 Eylül rejiminin kırk dördüncü senesinden geriye bakarak, bu istibdadın nasıl inşa edildiğini de anlamaya çalışıyoruz. Dövize muhtaç ülkemizin vitrinlerinin, dindar Özal ile birlikte ithallerle nasıl doldurulduğunu ve daha sonra; Özal’ın ülkeyi, tasfiye memuru gibi, milli serveti küresel sermayeye hangi usullerle devrettiğini de az-çok anlayabiliyoruz.

Bu yazımızda, 12 Eylül’cülerin önemli ikinci dönemi olan AKP günlerine giden süreçten bahsedeceğiz. Yani siyasetçilerin elini kolunu bağlayan sivil global Marksistlerin, hem demokrasiyi hem de İstanbul’un belediye başkanını maskaralaştırdıkları dönemden sonra, parlattıkları REFAH’ın mahallî seçimlerdeki zaferini yeniden mercek altına alınmasını, demokrasi iddiasındaki muhalefet liderlerinden isteyeceğiz. Milli Görüş çizgisinden gelen mevcut AKP’lilerin “zafer günü” kabul ettikleri o günlerden, merhum Erbakan, -vefatından bir müddet önce- “ihanet” ve “dış müdahale” olarak bahsedecekti. Faturasını Ergun Köknel’e (zamanın İSKİ genel müdürü) yükledikleri perişan İstanbul’dan Tayyip’li İstanbul’a nasıl gelindiğini araştırmadan 2024 seçimlerine girecek vatanperver siyasilerin, çok şeyleri kaybedecekleri kanaatindeyiz.

1994 mahallî seçimlerinin rüzgârı, oy oranı yüzde on civarında seyreden Milli Görüş’ü ülke idaresine taşımıştı. Refah-Yol iktidarına, haricî bir el tarafından itilerek paramparça hâle getirilen Milli Görüş’ün gelecekteki hâlini, merhum Hoca önceden görmüştü. 31 Mart seçimlerinde dokuz farklı partinin, Milli Görüş çizgisinden gelenlerce temsil edildiğini düşündüğümüzde, parçalanmanın boyutlarını da görebiliyoruz. Dinde hassas, fakat muhakeme-i akliyede nakıs olanlar, bu bölünmüşlüğü de hayra yorarak, dindarların devlet idaresine geldiklerini iddia edecekler. Peki, manzara neyi gösteriyor?

12 Eylül’cülerin amiral gemisi ve Neoliberallerin Asya temsilcisi AKP’nin otuz sene sonra (1994-2024) yeni bir zafer kazanması için yapılan desteklere yukarıdan baktığımızda, dindar siyasetçilerimizin yalnızca kullanıldıklarını göreceğiz. Zira program onlara (global sivil Marksistlere veya Neoliberallere) ait olduğu gibi, sermaye de onlara ait… Harcanacak sıcak paraları da onlar gönderiyorlar. Bürokraside veya bazı özel alanlarda ihtiyaç duyulan donanımlı elemanları da yine küresel sivil Marksistler temin ediyorlar. Projenin bu ülkenin insanına ait olmadığını; İslâmiyet, vatan, millet ve gelenek zararına olduğunu, sıradan araştırmacılar da ortaya koyabiliyorlar. Yani AKP’nin başarısı, 12 Eylül sürecinin devamı anlamına geliyor. Ve Neoliberallerin Özal ile başlattıkları programın salimen ilerlediğini ortaya koyuyor.

Öyle olmasaydı; Avrupalı “Yeşil Kızıllar”ın ( Bu tarif meşhur Alman politikacısı Straus’a ait… Karpuz partisi derdi) buradaki eş partisi olan DEM, mahallî seçimlere tek başına gider miydi?

12 Eylül’cüler bu defa işe, daha sıkıca sarılmışlar. Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı, bu müstebitlerin yüreklerini ağızlarına getirmiş görünüyor. Hele helalleşme, milli birlik-beraberlik projeleri ve yakın tarihin siyasi hatalarıyla yüzleşme gayretleri, 12 Eylül’cü neoliberallerimizi panikletmiş olmalı ki; hem Millet İttifakı’nı dağıttılar hem milliyetçi-muhafazakâr geçinenleri rüşvetlerle yanlarına aldılar, hem Erbakan’ın oğluna birçok siyasi rüşvetler vererek, (TBMM’de vekillik) en ince hesaplara kadar programlarını hazırladılar.

Masonlarla militan Kemalistlerin dümen suyuna girmiş görünen şimdiki CHP idaresinin başarısızlığı için bu kadar önlem almalarının önemli bir sebebi de, liberal görünümlü bu küresel Marksistlerin mahiyetlerinin açığa çıkmaya başlaması olmalı… Bediüzzaman’ın ifadesiyle, bir sineği şu millete uzun zaman kartal olarak kabul ettirmezsiniz. Zira zamanımızın en belirgin özelliği, hürriyetçiliğidir. İğfal edilse de milletimiz, belli bir zaman için… Uyutulsa da, milletin arasındaki birkaç müteyakkız, insanları inşaallah uyandırır.

Cumhur İttifakı’na açıktan veya gizli destek veren siyasi partileri burada ismen yazmamıza gerek var mı? Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “milli bütünlüğü” dağıtan her organizasyonun veya teşekkülün, 12 Eylül’cülere veya demokrasi düşmanlarına yardım ettiğini söylemekte beis var mı?

İnşaallah devam edeceğiz.

Okunma Sayısı: 1400
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa coban

    15.2.2024 07:12:03

    Demokrasi bir agac gibidir.bakima ve suya ihtiyaci vardir.halk özgürlükleri talep etmeli ve adalet icin mücadele etmelidir.bizim halkimiz yalniz maiṣet peṣinde koṣmaktadir.az bir azinlik demokrasi ve özgürlük demektedir.böyle bir demokrasi yaṣamaz.

  • S.topuz

    15.2.2024 02:54:56

    ..." -Dinsizliği görmüyorsun, meydan alıyor. Din namına meydana çıkmak lâzım. -Evet lâzımdır. Fakat kat'î bir şart ile ki, muharrik aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik (Harekete getiren) veya müreccih (Tercih eden, üstün tutan) , siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hata da etse, belki ma'fuvdur (Affedilmiş). İkincisi isabet de etse, mes'uldür. Denildi: -Nasıl anlarız? Dedim: -Kim fâsık siyasetdaşını, mütedeyyin muhalifine, sû'-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir. Hem umumun mal-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslekdaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhtarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki (Hareket ettiren) tarafgirliktir."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Sünuhat - 53

  • S.topuz

    15.2.2024 02:45:54

    ..."Dünyevîler dediler: -Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?Dedim: اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ Evet İstanbul siyaseti, İspanyol gibi bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz müteharrik-i bizzât değiliz. Bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile telkin eder. Biz kendimizden hayal edip, esammane tahribimizde eser-i telkini icra ederiz. Gelen cereyan, ya menfî veya müsbettir. Menfîye kapılan, harf gibi دَلَّ عَلٰى مَعْنًى ف۪ى نَفْسِ غَيْرِه۪ yahut لَا يَدُلُّ عَلٰى مَعْنًى ف۪ى نَفْسِه۪ tarif edilir. Demek bütün harekâtı, bizzât haric hesabına geçer. Çünki iradesi hükümsüzdür. Hulus-u niyeti faide vermez. Bâhusus menfî iki cihet-i za'fla, haric cereyanın kuvvetine bir âlet-i lâya'kıl (Ne yaptığını bilmeyen bir alet, oyuncak) olur."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Sünuhat - 51

  • Yaşar

    15.2.2024 00:04:54

    12 eylül anlaşılmadan, demokrasiye ihanet eden çetenin cemazye-i evveli bilinmez.

  • Ömer

    14.2.2024 12:17:49

    Cumhur İttifakı’na açıktan veya gizli destek veren siyasi partileri burada ismen yazmamıza gerek var mı? Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “milli bütünlüğü” dağıtan her organizasyonun veya teşekkülün, 12 Eylül’cülere veya demokrasi düşmanlarına yardım ettiğini söylemekte beis var mı? Ee hangi kıstası alalım sayın yazar,Ahrar, demokrat, Adalet,Hak, Hukuk bunları öyle, böyle savunanlar .🤔🤔?.

  • Rauf Hakan

    14.2.2024 09:23:12

    Günübirlik yaşayan bir toplumda, kırk dört senelik bir gelişmeyi dikkate alarak hareket etmesi beklenir mi? Zamanında 12 Eylülün destekleyiciliğini yapan, sonradan yargılanması için çaba gösteren bir toplum

  • Semanur Tunoğlu

    14.2.2024 07:28:26

    Hürriyet ve demokrasi için dünya genelindeki diğer bir tehlike ise liberal ekonomidir. Şeriat kurallarının aakıya alındığı, faiz sisteminin temelini oluşturduğu bu ekonomi sistemi şirketlerin dünyayı yönetmesini doğuruyor. İnsanlar bir çeşit köleleştiriliyor. Gerçek hürriyet isteniyorsa sistemin Allahın emrettiği şeriat üzerine temelleri atılması elzemdir. Yoksa dünyaya saf demokrasi de huzur ve mutluluk getirmekten uzak bir sistem olarak kalıyor.

  • Semanur Tunoğlu

    14.2.2024 07:24:24

    Türkiye de esas sorun iktidarın değişmesi değil. Bu parti gitse halk partisi gelse bundan iyi olmayacağını tek parti döneminde tecrübe etti bu ülke. Bu ülkede asıl sorun Kemalizm sorunu. Rejim kemalist temellere dayandıkça gerçek hürriyet ve demokrasi mümkün değil.

  • Mustafa

    14.2.2024 01:11:02

    Şükrü bey mükemmel bir makale...Kalemine yüreğine sağlık...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı