Meşhur Dört Komutan
Said Nursî Hazretleri Emirdağ Lahikasında der ki: “Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, birçok hadiselerle sabit olmuş. Meselâ, Rusya’da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfîde idam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım, tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor.”1
1-) 31 Mart’ı bastıran Hareket Ordusu Başkomutanı Mahmut Şevket Paşa ve mahkeme safahatında, Mahkeme Reisi Hurşit Paşa.
2-) Rusya’da esirler kampında iken, kampı teftişe gelen Çar’ın dayısı Rus Başkomutanı Nikola Nikolaviç.
3-) İstanbul’u işgal eden İngilizlerin desiselerini anlattığı Hutuvat-ı Sitte eserini halka ücretsiz dağıtarak halkı İngilizler aleyhine kışkırttığı gerekçesiyle İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington.2
4-) Mustafa Kemal tarafından ısrarla ve şifreyle Ankara’ya çağırılan Bediüzzaman, Ankara günlerinde Mustafa Kemal’e boyun eğmemiştir.
Bu komutanlarla ilgili kısaca anekdotlar aktaralım:
Hurşit Paşa
31 Mart 1909 vakasından sonra kurulan Divan-ı Harb-i Örfî mahkemesinde Bediüzzaman Said Nursî tahrikçi olduğu suçlamasıyla hâkim karşısına çıktı. Mahkeme Reisi Hurşit Paşa, ona: “Sen de şeriat istemişsin!” diye sordu.
Bediüzzaman tarihlere geçen bir savunma yaptı. Savunmasında geri adım atmadı:
“Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira, şeriat sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.” dedi.
Bu mahkemeye düşen idam edilirdi. Bediüzzaman’ın mahkemesi, mahkeme bahçesinde idam edilenlerin sallandığı bir sırada yapıldı. Fakat uzun sorgular ve Bediüzzaman’ın verdiği doyurucu cevaplardan sonra, Bediüzzaman beraat aldı.
Bediüzzaman’ın verdiği bu cevaplar, bir demokrasi ve hürriyet manifestosu hüviyetinde, sonradan “Divan-ı Harb-i Örfî” adıyla neşredilmiştir.
Sonrasında Bediüzzaman mahkemeye teşekkür dahi etmeyerek, Bayezid'den Sultanahmet'e kadar kalabalık bir toplulukla, “Zalimler için yaşasın Cehennem!” diye bağırarak yürüdü.3
Rus Komutanı Nikola Nikolaviç
Rus Çar’ının dayısıdır. İçinde Bediüzzaman’ın da bulunduğu esirler Kostroma’ya getirildiği zaman, komutan esirler kampını ziyaret eder. Bediüzzaman komutan için ayağa kalkmaz ve komutanı selamlamaz. Komutan kızar; ama “Belki tanımadılar” diyerek tekrar önünden geçer. Bediüzzaman yine kalkmayınca:
“Beni tanımadılar mı?” der. Bediüzzaman:
“Tanıyorum. Nikola Nikolaviçtir.” der. Komutan:
“Şu hâlde Rus ordusuna ve Rus Çar’ına hakaret ediyorlar” der. Bediüzzaman:
“Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim. İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem!” der.
Bediüzzaman divan-ı harbe sevk edilir. Arkadaşları Bediüzzaman’a özür dilemesini rica ederlerse de, Bediüzzaman, “Bunların idam kararı benim ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir.” der ve özür dilemez.
İdamına karar verilir. Bediüzzaman iki rek’at namaz kılmak için izin ister. Tam bu sırada, namazını eda ederken Nikola Nikolaviç gelir ve Bediüzzaman'dan özür diler, affını rica eder. İdam hükmünü de geri aldırır.4
Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası-II, s. 575
2- Murat Duman, Bir Fikir ve Aksiyon İnsanı Bediüzzaman, s. 137
3- Tarihçe-i Hayat, s. 70; Emirdağ Lahikası, s. 283
4- Tarihçe-i Hayat, s. 128