"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tevafuklu kop

Yasemin Dikici
25 Şubat 2018, Pazar 00:39
Başlık ilk etapta garip gelebilir belki, fakat ilerleyen satırlarda göreceksiniz ki, benim nazarımda “tevafuklar silsilesi” olan bir okuma programından bahsedeceğim size.

Kayseri Okuma Programı’nın, kızların tabiriyle KOP’un, ilk ilânını “Gençlerle Buluşuyoruz” whatsapp grubunda gördüğümde dedim ki, “Ah keşke ben de gidebilsem, ama iki çocukla nerdeee, üstelik çok uzak bir memlekette. Nasıl giderim ki oraya?” Programı düzenleyenleri ve katılımcıları tebrik edip bir daha gündemime almadım programı. Nasıl olsa gidemeyecektim, hem Kayseri mezunu da değildim, ama içten içe de çok hoşuma gitmiş, cazip gelmişti, İlânda, “Kayseri eski mezunu değil misiniz, olsun bu programda tanışırız” demeleri ne kadar samimî bir dâvetti. Belki de onların bu samimiyeti hürmetine böyle bol istifadeli ve çok şevkli bir program oldu, Elhamdülillah.

Velhasıl günler geçti, program tarihi geldi. Üç gün kala twitter da kızların KOP hakkında tweetlerini gördüm. “34 kişi olduk, bu kadarını beklemiyorduk, kontejanımız doldu, çok heyecanlıyız” v.s. yazmışlardı. O an, o heyecana ortak olmak istedim, içim şöyle bir cız etti. Sonrasında eşim geldi ve benim hâlimden anlamış olmalı ki, “Hayırdır, ne oldu bir şey düşünüyorsun?” dedi. Ben de programdan bahsettim, “Böyle bir program var, keşke gidebilseydim, ona içlendim” deyince, o da “Git tabiî ki, neden gitmeyesin, ben çocuklara bakarım” deyince dünyalar benim oldu. Kendi dünyamda olmaz nazarıyla bakarken, meğer Kader-i İlâhî bir meyle binaen nasip edecekmiş de benim haberim yokmuş. 

Olur mu, olmaz mı derken, inanır mısınız gece saat 3.23 idi ve ben o heyecanla Büşra Nur kardeşime KOP’mak istediğimi yazdım:) Sınav dönemi olduğundan uyumamış, bana hemen geri döndü. Aslen kontenjanlarının dolduğunu, ama istişare edeceklerini söyledi. Ben de “Nasılsa 34 kişi, gelin onu 35’e yuvarlayalım” diye hafiften ısrar ediyordum. Tabiî arka planda Büşra ve Lütfiye kardeşlerim de kabulüm için ısrarlarda bulununca, (kendileriyle daha evvel gazetecilik seminerlerinde tanışıp ebedî kardeşliklere yol almıştık) ertesi gün organizatörlerimizden Beyzanur kardeşim beni arayıp programa katılabileceğimi söyledi. Nasıl sevindim anlatamam. Ben 35. kişi olduğumu sanırken, meğer o arada başkaları da kabul edilmiş,  benimle beraber toplamda 38 kişi olmuşuz. İşte tam burada tevafuklar silsilesi başlıyor. Kayseri’nin plâkası 38 idi ve biz de tam 38 kişi idik. Bunu whatsapp grubumuzda yazdıklarında hepimizde büyük bir şevke medar olmuştu.

KOP’a katılan kardeşlerin bazılarıyla gazetecilik seminerlerinden, bazılarıyla da daha evvel gazetemizin düzenlediği Gençlerle Buluşuyoruz adlı programdan tanışıyorduk. Her iki programda da aynı dâvâya hizmet maksadının verdiği haz hepimizin yüzünden okunuyordu. Birbirimizden çok etkileniyorduk. 

O zamanlar yine içten içe şöyle bir hissiyatım olmuştu: “Ah keşke bir imkân olsa da bu kardeşlerle okuma programı yapsak, 3-5 gün beraber kalsak, bu aşkı, şevki, heyecanı bir de okuma programı ile taçlandırsak, kim bilir ne hakikatler ortaya çıkar?” Bir de ismini çok duyduğum, ama henüz tanışma imkânım olmayan bazı kardeşler vardı. Onları da o kadar merak ederdim ki, “Bir program olsa da birbirimizi tanısak” derdim. İnanır mısınız, kalbimden geçirdiğim bütün kardeşler oradaydı. Cennet misal bir haftaydı benim için. Aklımdan, kalbimden ne geçirsem oluyordu. Elhamdülillah, elhamdülillah binlerle elhamdülillah… Üstadımızdan aldığım ders ile, kalbimizden geçen en ince bir hatıratı dahi duyup, fiilen cevap veren bir Râb olduğunu bir kez daha hakkâlyakin derecesinde anladım. Hâlâ buna aklım ermiyor. Kader nasıl da hepimizi bir araya getirdi. Kalbimden geçirip, dilime dökmediğim duâları duyup, fiilen cevap veren nasıl yüksek bir kader programı, nasıl güzel bir tevafuktu bu böyle! Şu satırları yazarken riyaya girmesinden korkarak, bir nevi şükür olmasını diliyorum Rabbimden. 

“Gençlerle Buluşuyoruz” programından bahis açılmışken, orada her cihetten öyle paylaşımlar yapıldı ki, hepimiz adeta coşmuştuk. “Gazetemiz ve hizmetlerimiz için ne yapabiliriz”e cevap arayan gençlere,  Kâzım Güleçyüz Ağabey şöyle bir teklifte de bulunmuştu: “50. yılımız yaklaşıyor, zaman çok çabuk geçiyor, 50. yılımız için de projeler, fikirler üretelim inşallah, şimdiden aklımızda bulunsun.” İşte tam o an, birden 50. yıl çikolataları hayalimde canlanmıştı. Copy Center işletmemizden ve grafik tasarım, organizasyon işlerine v.s. olan ilgimden, sanırım kalpten hayale giden yol üzerinde hep bu minvalde şeyler vardı. Hemen aklıma böyle şeyler geliyor, aslen getiriliyordu. Sonrasında gazetemize bir toplantıya gittiğimde, ağabeylerimize küçük bir sürpriz olarak, hem şevke medar olması açısından, hem de henüz 49. yıla girecek olmamıza rağmen, 50. yıla erişebilmeye bir nevi duâ ve temenni olarak, Yeni Asya 50. yıl temalı çikolatalar hazırlayıp götürmüştüm. Çok beğenildi ve karşılıklı şevke vesile oldu. 

Oradan yayılan şevk dalgası KOP programına katılacak bazı kardeşlere de vurmuştu. Maddeten küçük bir çikolataydı, ama üzerindeki yazı manen değerli ve özel kılmıştı çikolataları. “Kayseri’ye gelirken bize de 50. yıl çikolatası getirecek misin?” diye sordular. Seve seve yapar götürürdüm, fakat gel gör ki nerdeyse bütün Gebze çarşıyı dolaştım, madlen çikolata bulamadım. Meğer yaşı küçük, hizmeti büyük dava adamlarına daha büyük çikolatalar nasip edecekmiş Rabbim:) Madlen bulamayınca baton çikolata aldım kızlarımıza. Büyük boy için hazırladık bu sefer 50. yıl baskılarımızı. Bir de forex (dekota) yemek duâları hediye götürmek istedim kardeşlerime. Onları da hazırladık eşimle. Bir kaç sene evvel Mevlüd Kandili’nde dersanede dağıtılmak üzere, Sünnet-i Seniyye ile ilgili vecizeli kitap ayracı hazırlamıştım. Fazla fazla basmıştık ki, kalanları eve getirip evde gelen giden arkadaşlara, misafirlerimize de veriyordum. Çikolata ve yemek duâlarını alıp eve gelince, birden Cenâb-ı Hak aklıma getirdi, lastiklenmiş halde duran bir tomar ayracımız da vardı. Onları da götürmeliydim. Aldım elime başladım saymaya. Eşim, “Onları da götürecek misin? Akşam ben içinden bir kaç tane alıp, kitaplarımın arasına koymuştum, yetmezse onlardan da alabilirsin” dedi. “Tamam” deyip saymaya devam ettim. Kaç adet çıktı dersiniz? Tam 38 adet. Kader programı yine yıllar öncesinden KOP için ayraç hazırlatmıştı bana. 

Ertesi gün Kayseri için yola çıktım, tabiî programa üç gün kala katılma kararı alınca, hediyelerin baskılarını hazırlayıp ancak bitirdik, kalan kısmını orada tamamlamak üzere yola çıktım. Yoldayken aklıma Mustafa Döküler Ağabeyin bir lâtifesi geldi. Yeni Asya’lı madlen çikolataları çok sevmiş, ama takılmadan da edememişti. “Yasemin kardeşim az daha büyük mü olsaydı acaba çikolatalar?”:) Trende bir yandan çikolataları Yeni Asya paketlerine sararken, bir yandan da “Tam onun istediği gibi büyük oldu çikolatalar bu sefer” diye aklımdan geçti. Dayanamayıp, kendisine çikolataların resmini attım ve programa gittiğimi, kitap ayraçlarıyla, kişi sayısının ve Kayseri plâkasının tevafukunu söyledim. “Bunun üzerine, bir tevafuk da ben söyleyeyim o halde” diyerek, “Sen bilmiyorsun, ama ben Kayseri damadıyım ve sen Kayseri’ye giderken bana bunları anlatıyorsun” dedi. Allâh û Ekber. Hayret içinde hayrette kaldım. Tevafuk üzerine tevafuk. Bunlar, ancak inayet-i İlâhiye ve şükür sebebi olabilirdi. Peki, tevafuklar burada bitti mi? Tabiî ki bitmedi. 

Program esnasında ise derslerle ve konularla alâkalı öyle tevafukatlar yaşadım ki tarif edemem. Tam kalbime merhem oluyordu her bir mesele. Bolca istifade ettim, elhamdülillah. Ve bakıyordum ki, başkalarının da kalbine merhem oluyordu, aklındaki suallere tam tevafuk ediyordu konular. Kimisi bunu dile getiriyor, kimisi ise hal diliyle ifade ediyordu.  

Çoğunluğunu üniversiteliler ve yeni mezunlar oluşturmuş olsa da, büyük ablalarımız da vardı programda. Kayseri’den katılan ablalarla birlikte, gençler ve ablaların sayısı bir nevi eşitleniyor ve böyle değişik yaş gruplarına rağmen harika bir enerji ve etkileşim ortaya çıkıyordu. Ne gençler sadece yaşıtlarıyla takılıyordu, ne de büyükler sadece yaşıtlarıyla beraberdi, herkes birbiriyle sürekli iç içeydi. Sanki yaş mevhumu yoktu ortada. Herkes çok enerjik ve çok şevkliydi. Hatta 64 ve 69 yaşında Maraş’tan gelen Fatma ve Sema ablalarımız da, Üstadımızın gençlere ithafen söylediği “İhtiyare hükmünde masumâne genç hanımlar” ifadesini farklı bir cihette onlarda gördüm. 70’e merdiven dayamış bu ablalarımız, bizlere adeta taş çıkartıyordu. İhtiyare hükmünde olsalar da sanki bizden daha genç, dinamik ve bir o kadar da masumdular. Enerjilerine, teknolojik olmalarına, bizlere ayak uydurmalarına, gençlik heyecanıyla durmadan bıdır bıdır konuşan gençlerle 4-5 gün aynı evin içinde olmaya cesaret edip gelmelerine, en önemlisi de ikisinin birbirine, yine Üstadımızın tabiriyle, en civanmert kardeş olmalarına hayran kaldım. Maşallah, barekallah. 

Program organizatörü arkadaşlar daha net anlatır aslında, ama bize söyledikleri kadarını aktarayım, programı yapmaya karar verdiklerinde öyle bolluk bereket olmuş ki, her yerden yardım elini uzatmış adeta Rabbim, ihtiyaçlar için bizlerden neredeyse bir şey almadılar desem yeridir. Üstelik bizlere sertifikalar yaptırmışlar ve de Kayseri hatırası hediyeler de almışlar. Ayrıca program sadece okuma programı olmamış, aynı zamanda gezi programı da olmuştu diyebiliriz. Her gün iki, iki buçuk saat kadar da Kayseri içinde tarihî mekânları gezdik. Şebnem kardeşimiz dersine o kadar iyi çalışmış ki, en ince ayrıntısına kadar bütün mekânların tarihini ve hadiseleri, yaşanmışlıkları anlattı bize. Çoğu zaman bunun eğitimini aldığını sandım. O kadar iyi hazırlanmış. Son günse tabiî ki karla kaplı Erciyes’e ziyaret hislerimizi doruğa taşımıştı. Her cihetten dolu dolu bir programdı yani anlayacağınız. 

İlginç bir hatıra daha. Dershanemiz tek katlı normal bir dersaneydi. Yani dubleks falan değildi. Bu kadar kalabalığı o dershane nasıl kaldırdı, hâlâ şaşıyorum. Gündüzleri Kayseri’den programa katılan abla ve kardeşlerle 45’i geçen sayılara ulaşıyorduk. Gece kalanlara bakıyorum, sanki biraz daha olsa o kadar kişiyi daha kaldıracak dershane. Hatta bir sabah namazında dikkatimizi çekti, 30’u aşkın kişiyle yarım saat gibi bir zamanda abdest namaz tesbihat tamamlanmıştı. Adetâ orada bast-ı zaman hakikatini yaşadık. Aynı zamanda mekân da genişlendirilmişti.

İşte benim bir haftam böyle nurlu ve güzel geçti elhamdülillah. Programın organizatörlüğünü yapan Büşra, Lütfiye ve Beyzanur kardeşlerime ekstradan teşekkür ediyorum. En ince ayrıntısına kadar düşünmüşler, program boyunca çok iyi ev sahipliği yaptılar. Şebnem kardeşimize bu kadar iyi hazırlanıp bize Kayseri tarihini anlattığı için teşekkür ederiz. Kayseri cemaatine bizi o güzel yemekleriyle ağırladıkları için teşekkür ederiz. 

Arabaşılar, yağlamalar, mantılar ve yöresel Kayseri yemekleriyle bizi çok memnun ettiler. Hususan Kayseri cemaati namına bizi hiç yalnız bırakmayan Zeliha ve Leyla Ablalarımıza çok teşekkür ederiz. Her nöbetçiyle birlikte mutfaktaydılar. Programda ders yapan, sunum hazırlayan kardeşlerden Allah razı olsun çok istifade ettik. Programa uzaktan yakından katılan bütün kardeşlerime ve ablalarıma tekrar ve tekrar teşekkür ediyorum. İyi ki geldiniz, iyi ki gittik, beraber olduk, bir olduk. İnanılmaz bir şevk verdiniz. 

Cenâb-ı Hak bizleri bu hizmet-i imaniyeden ayırmasın, Cennetinde de bizleri beraber eylesin inşallah amiiinn. 

Okunma Sayısı: 3302
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı