"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanlığın hali: İşte Somali!

Mikail YAPRAK
15 Ağustos 2011, Pazartesi
Aç olan insanın halini ancak aç olan bilir.

Sadece bu açıdan bakıldığı zaman bile Ramazan ayındaki farz orucun sayısız hikmetlerinden biri bedaheten anlaşılır.
Ki Somali’nin açlığı da ancak Ramazan ayında anlaşıldı..
Halbuki yoksulluğun, kıtlığın, açlığın, kuraklığın ve susuzluğun dünyanın birçok yerine “kor” gibi düşmesi hiç de yeni değildir. Afrika’yı ve bilhassa Somali’yi kasıp kavuran açlık ve susuzluk Ramazan’dan önce de mevcuttu.
Ama olsun. Bu acı hakikat varsın Ramazan’da anlaşılmış olsun. Hakikaten “insan” olanların nazarı, bu insanlık dramına varsın Ramazan’da odaklanmış olsun. Hem böylece, Rahmanürrahim olan Zülcelâl Hazretlerinin insanlığa büyük armağanı olan Ramazan’ın nelere kadir olduğu bir kere daha anlaşılmış olsun.
***
“İslâmiyet güneş gibidir” diyor Bediüzzaman.
Işık saçan, dünyamızı aydınlatan güneş, aynı zamanda yakıcıdır, yandırıcıdır. Öyleyse İslâmiyetin de yakıcı ve yandırıcı bir bir özelliği olmalıdır. Allah’ın rızasına, saadet-i ebediyeye talip olan ve cehennem azabından âzade kılınan hakikî bir Müslüman; bu zamanda, bu dünyada mânen yanmaya da razı olmuş demektir.
Somali Müslümanları ve mazlûm insanları; ebedî yanmaktan kurtuluşa kavuşurcasına, fani dünyanın imtihan kazanında yanıyor! Vicdan ve iman sahibi herkesi de yandırıyor! Bu imtihanın asıl yakıcı tarafı da bu olsa gerektir! Zira onlar bu halde iken bolluk içinde yüzenlerin, keyiflerince yaşayanların da bir imtihanı var. Hem de kaybetme riski büyük olan bir imtihan!
Zira Allah’ın sonsuz adalet ve hikmetine güvenip, ebedî saadet müjdesiyle ve cehennemden kurtulmak ümidiyle avunmak ve tesellî bulmak; böyle kuraklık ve kıtlık kazanlarında yananların hakkıdır..
Kuraklıktan ve kıtlıktan âzade, tokluk ve bolluk içinde yüzenlere ise, sadece o mahrum ve mazlûm insanların imdadına koşmak düşer..
Hem de küçük, münferit, sivil, geçici ve Ramazan ayına mahsus yardımlarla değil!
Devletler ve hükûmetler marifetiyle kalıcı, diplomatik, ekonomik ve siyasî yardımlar gerek.. Arazilerini verimlendirecek ve sulandıracak çalışmalarla, fabrika ve iş imkânlarıyla desteklemek gerek..
***
Ramazan’ın da yakıcı ve temizleyici özelliği vardır. Arapça olan bu kelimenin içinde yakıcılık ve temizleyicilik anlamları da barınır.
Evet, Ramazan temizliyor. Günahları yakarak, yandırarak, kül ederek temizliyor. Gafleti yandırıyor, kalbi uyandırıyor..
Uyanık kalbiyle ve açık duygularıyla iftar sofrasına oturan bir mü’min, Somali’yi düşünüyor!. Bir de açık ekrandan onların halini seyrediyor. Rahman ve Rahîm olan Allah’ın, onlar üzerindeki merhametinin izini, özünü ve yüzünü görmeye çalışıyor..
Yediklerini ve içtiklerini onlarla paylaşamamanın ıztırabını çekerken, onlara ulaşır ümidiyle bir iftarlık SMS çekiyor..
“Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını ve menbalarını göster!”
Cennet nimetlerinin nümunelerini ve gölgelerini bulmuşuz ki, asıllarına ve menbalarına talip oluyoruz. Somali’de ise nümûnelerinden ve gölgelerinden bile mahrum olanlar var!
Onları, asıllarına ve menbalarına kavuşturacak olan Rabb-ı Zülcelâl, belli ki nümunelerine ve gölgelerine kavuşturma görevini kullarına bırakıyor..
Ve imtihan çetin! Ve Ramazan yakıyor!
***
 “Tok açın halinden anlamaz” derler, doğrudur. Ama bu doğruluk madde ve mide planındadır..
Allah korusun, bir de mânen ve imanen aç olmak vardır ki, böyle açların halinden ancak mânen tok olanlar anlar. Buradaki “tokluk” ifadesi de mecazî ve nisbîdir, sadece bir hakikatı tarif içindir. Yoksa mânen ve imanen yükselişin doyulmazlığı vardır. Manevî bünye ve manevî duygular mânen gıdalandıkça, ihtiyaç artar ve iştah açılır. Bu hususta asıl tehlikeli olan da mânen açlık hissetmemektir, iştahsızlıktır.
 “Zaman gösterdi ki Cennet ucuz değil, Cehennem de lüzumsuz değil” diyen Said Nursî Hazretleri, hiç şüphesiz bu hakikatı bizzat görmüş ve yaşamıştır.
Ki: “Karşımda büyük bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor” feryâdıyla insanlığın kulaklarını çınlatmış, yüreklerini hoplatmıştır. İmanını ve evlâdını bu yangından kurtarmak uğruna cehenneme girmeye bile razı olmuştur. Zülcelâl Hazretleri, böyle bir kulunu cehenneme atmaktan elbetteki münezzehtir. Ama imanı kaybetmek, Allah’tan uzaklaşmak öyle dehşetli bir hâdisedir ki, ona nisbeten cehennem bile serin kalır.
Bazen verirken mahrum bırakan, bazen de mahrum bırakırken veren Rabbimiz ne büyüktür!

Okunma Sayısı: 1698
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı