"Gerçekten" haber verir 17 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Basından Seçmeler

Ergenekon-PKK stratejik işbirliği

Öcalan’ın “devletin adamı” olduğu, PKK’nın derin devlet tarafından yönlendirildiği söylentisini yıllardır, belki kuruluşundan beri duyarız.

İddia uzun süre, herhangi bir somut delile dayanmayan bir şayia olarak dolaştı durdu ortalıkta. Kimileri, örgütün eylemlerinin kimi ya da neyi güçlendirdiğine işaret edip mantıken böyle olması gerektiğini düşünüyor, kimisi eski karısının ailesi dolayısıyla MİT bağlantısı kuruyordu.

Bu arada Öcalan’ın MİT kartını gördüğünü söyleyenler bile oldu. O yıllarda bu bağlantıyı araştıran bazı araştırmacı- yazarların başına gelenler içimizdeki kuşkuyu ciddi biçimde çoğalttı. Ama hâlâ, bu bağlantıyı bir şayia olmaktan ciddi bir iddia olmaya taşıyacak somut veriler yoktu elimizde...

Bugün artık var. Dün akşam İskele Sancak programını izlerken nereden nereye geldik diye düşündüm.

Eski PKK yöneticilerinden, şu anda Almanya’da kaçak olarak yaşayan Selim Çürükkaya’nın söyledikleri; araştırmacı yazar Ümit Fırat’ın, Yeni Şafak istihbarat şefi Şaban Arslan’ın aylardır anlattıkları; Tuncay Güney’in ifadeleri, Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek yorumları...

Ve tabii Ergenekon iddianamesinde ortaya konanlar... Bundan üç beş yıl önce, bütün bu dudak uçuklatacak ilişkilerin televizyon kanallarından bangır bangır açıklanacağını söyleseler kulaklarımıza inanamazdık.

Evet, şükürler olsun ki artık bu noktaya geldik. Artık Türkiye’nin iki yeminli düşmanının “stratejik bir işbirliği” içinde olduklarını; varlıklarını birbirlerinin varoluşuna borçlu olduklarını nasıl derinden kavradıklarını ve bu işbirliğine uygun olarak terörün sürmesi için en hain planları bile gözlerini kırpmadan yaptıklarını - en şüphecilerimiz dahil - biliyoruz.

Derin devletin- bugünkü adıyla Ergenekon’un - savaşın bitme ihtimali ortaya çıktığı her durumda bu ilişkiyi kullanarak terörü azdırdığını gün gün, olay olay öğreniyoruz.

Silahları susturacak bir affın siyasetin gündemine geldiği anda, derin devlet PKK’yı provoke ederek tezkere almış evine dönen 33 askere karşı katliam düzenletiyor ve böylece bütün barış umutlarını berhava ediyor. Dört yıldızlı paşaların İmralı’ya gidip geldiklerini bizzat Öcalan’ın ağzından öğreniyoruz.

Bu paşalardan biri, Öcalan’a PKK militanlarının hepsinin ülke dışına gönderilmesinden rahatsız olduklarını söylüyor; bir kısmını içerde tutmalarını istiyor!

Çünkü derin devlet, PKK’nın silahlı gücünü kendi yedek ordusu olarak görüyor. Artık eminiz ki devlet içindeki kimi odaklar Öcalan’ı İmralı’da kontrol ediyor, onu savaşı istedikleri zaman tırmandırmak için maniple ediyor, Kürt sorununun siyasi çözümü için umutların belirdiği her noktada, bu yedek orduyu harekete geçirerek şiddet ortamının sürmesini sağlıyor.

Şiddet ortamının sürmesi demek, Güneydoğu’daki hukuksuzluğun, faili meçhullerin, uyuşturucu trafiğinden gelen payın sürmesi demek... Bölünme korkusunun sürmesi, bölünme korkusu temelinde köpürtülen Türk milliyetçiliğinin güçlenmesi demek...

Derin devletin nihai hedefi bir iç savaştır. Onun derinden yüzeye çıkmasını, ikili devlet yapısını yok edip tek devlet olmasını sağlayacak olan tek şey; tek umut budur; bir kardeş kavgası...

O, bu hedefine ulaşmak için PKK’yı yaşatmaya ve onun liderini kontrol etmeye devam etmek zorundadır. Derin devletin planı, bizim ne yapmamız gerektiğini de ortaya koyuyor: PKK derin devlet bağlantısını bütün boyutlarıyla deşifre etmek için yargı olarak, basın olarak, kamuoyu olarak elimizden gelen her şeyi yapmak; deşifre etmekle yetinmeyip bu bağlantıyı koparmak...

Yapacak çok şey var; ama ilk işlerden biri -belki de en kolayıÖcalan’ı İmralı’dan bir başka yere, sivil bir cezaevine taşımak gibi görünüyor. Bu önlemin bir boyutu çağdaş infaz koşulları gerçekleştirmekse bir boyutu da budur işte: Onu derin devletin avucunun içinden alıp çıkarmak...

Gülay Göktürk / Bugün, 16.11.2008

17.11.2008


Partiye gönül verenler

Salonda, kongreye gelenleri bile şaşırtan türden kalabalık ve coşku vardı. Teşkilatları diri partiler için salonları doldurmak zor değil, iyi bir organizasyonla binlerce kişiyi toplayabilirsiniz. Doğrusu Demokrat Parti’den bu ka-darını beklemiyordum. Salonun bu kadar dolacağına, he-yecan ve coşkunun bu denli yüksek olacağına ihtimal vermiyordum. İki seçimdir barajın altında, iktidardan uzaklaşalı yıllar olmuş.

Yarınlara umutla bakmalarına neden olacak çarpıcı gelişme de söz konusu değil. Soylu’nun gelişinin partiye his-sedilir biçimde heyecan getirdiği ortada, ancak daha yo-lun da başında. Benim için en dikkat çekici olan, salonun partililer tarafından doldurulmasıydı. Duruşlarından,yüzlerinden anlıyorsunuz, tribündekiler çokça yapıldığı gibi ‘bindirilmiş kıtalar değil’ partiye gönül veren insanlar. Kadın oranı yüksek. Yarısına yakını başörtülü. Soylu ile beraber yaş ortalaması da epey gençleşmiş. Kırsaldan gelen yüzü kavruk ve kasketlilerin sayısı çok azalmış.

Mustafa Ünal / Zaman, 16.11.2008

17.11.2008


ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ NE DEMEK?

Sorun Atatürkçülük ya da kemalizm ve esas sorunumuz bu ideolojinin, yani başka ideolojiler gibi siyasi yaşamda rekabete açılması gereken bir ideolojinin eleştirilmesinin dahi çok zor olması ve bir zırh altında resmi ideolojinin özünü oluşturması.

Anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ikinci maddesinde artık sadece ve sadece anayasal yurttaşlık çerçevesinde anlaşılması gereken yurttaşlık kavramı ne anlama geldiğini kimsenin bilmediği bir ‘Atatürk milliyetçiliği’ başlığı altında sunuluyor; şayet bazı arkadaşların iddia ettiği gibi ‘Atatürk milliyetçiliği’ zaten anayasal yurttaşlık demek ise bu tabire öyleyse ne gerek var diye düşünmeden edemiyorum.

Çağdaş demokratik bir hukuk devletinde milletvekillerinin göreve başlarken Atatürk ilke ve inkılapları üzerine yemin etmesi, yükseköğretim kanununun dördüncü maddesinde yükseköğretimin Atatürk ilke ve inkılapları çerçevesinde yapılacağının yazılması, Siyasi Partiler Kanunu’nda tüm partilerin Atatürk ilke ve inkılaplarından ayrılamayacağının yazılması doğrusu 2008 senesinde, AB ile katılım müzakereleri yürüten bir ülkede kabul edilebilir şeyler değil.

(...)

YÖK kanunu dördüncü maddede yazan Atatürk ilke ve inkılapları ‘bilimsellik’ anlamına geliyorsa zaten yine böyle bir yazılıma gerek yok; futbolu nasıl Atatürk ilke ve inkılaplarına göre oynamak anlamsız ise matematik, felsefe ya da ekonomi öğretimini de Atatürk ilke ve inkılaplarına göre yapmak o kadar anlamsız.

Ha, birileri ekonomi ya da felsefe öğretimini belirli bir kalıp içine almak istiyorsa, o zaman ortaya büyük bir sorun çıkar ve esas mesele de burada.

Eser Karakaş

Star, 16.11.2008

17.11.2008


İPEK YOLU FİLM FESTİVALİ TANITILDI

BU yıl 28 Kasım-4 Aralık 2008 tarihleri arasında üçüncüsü düzenlenecek olan Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali, Çırağan Sarayı’nda yapılan bir basın toplantısı ile tanıtıldı. Sunuculuğunu Güner Özkul’un yaptığı basın toplantısında, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ve Festival Onursal Başkanı Hikmet Şahin’in yanı sıra, Festival Yönetmeni Ali Çalışır, Festival Danışma Kurulu Üyeleri oyuncu İzzet Günay, sinema yazarı Sevin Okyay, SİYAD Üyesi Fırat Yücel, yönetmen Semir Aslanyürek ve bu yıl festivalin “Engelsiz Filmler Kuşağı”nda gösterilecek filmlerin, görme engelliler için betimleme çalışmasını yapan ve kendisi de bir görme engelli olan Boğaziçi Üniversitesi Sesli Betimleme Grubu üyelerinden Kenan Önalan’da konuşmacı olarak yer aldı .

Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali’nin basın toplantısı Hikmet Şahin’in konuşması ile başladı. Hikmet Şahin konuşmasında, “İpek Yolu, tarihsel, kültürel ve ticarî işlevleriyle birlikte kültürler arası diyalogun ve barışın simgesidir. Bu duygularla; 3 yıl önce medeniyetler beşiği Bursa’nın tarihî misyonuna uygun olarak özgün evrensel değerlerle yola çıktık. Amacı ve içeriği ile sinema dünyasını yakından ilgilendiren bir festival konumuna ulaştık ve gelenekselleşme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz” dedi.

Festival Başkanı Ali Çalışır ise, “Festivalimiz bu yıl; Brezilya’dan Kanada’ya, Mozambik’ten Norveç’e, Filistin’den Japonya’ya kadar uzanan, geniş bir film seçkisiyle, Tarihî İpek Yolu rotasını da aşıp, kendi kültürel rotasını belirleyerek, 14 başlık altında, dünyanın 40 ülkesinden 115 filmi Bursalı sinemaseverlere taşıyacak” dedi.

İstanbul / Yeni asya

17.11.2008


Siyasetin yeni alternatifi DP mi?

Siyasetin geleneksel merkezinde yer alan Demokrat Parti’nin, 9’uncu Olağan Büyük Kongresi’ndeyiz.

22 Temmuz seçimlerinde yüzde 5’lere düşen, sonrasında iç gerginliklerle çalkantı yaşayan bir partinin kongresine giderken, siyaset adına fazla bir beklentimiz yoktu.

Nihayetinde bu kongre; küçülen, küçüldükçe rotası kayan bir partinin ayakta kalıp kalmama kongresi olacaktı.

Ama yanıldığımızı daha kongrenin yapıldığı Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu’na yaklaştığımızda fark ettik. Dışarıda çok büyük bir kalabalık vardı. 8 bin 500 kişilik salonun içinde ise adım atacak yer yoktu. Saha da merdiven aralıkları da tıklım tıklımdı.

Bu manzarayı gören eski bir siyasetçi şöyle diyordu:

“Bu kalabalıklar toplumun yeni bir arayış içinde olduğunu gösteriyor.”

Mahmut Övür

Sabah, 16.11.2008

17.11.2008


Soylu “Statüko DP’yi terbiye edemez” diyor

DÜNKÜ Büyük Kongre, DP’nin ayağa kalkmasına yol açar mı?

Bunun işaretleri dün başlayan Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda bir ölçüde alındı ve Süleyman Soylu, 993 oyun 922’sini alarak ’kırat’ın böğrüne mührü vurdu.

11 ay önce göreve gelen DP Genel Başkanı Soylu, önceden “Muhteşem bir kongre olacak” demişti. Kendisi açısından oldu; ama önünde zorlu bir süreç var; ’seçim’ ve ’liderlik’ sınavı bu.

Sabahtan gelen 1200 delegenin dışındakiler salona sığmadı. (...)

Süleyman Soylu, 11 ayda 111 bin kilometre gezmiş; örgüte yeni ’tohum’ atmış. Bu kadar sürede Türkiye’yi dolaşan başka bir lider var mıdır diye düşünmek lazım. Tanımadığı il, ilçe başkanı ve delege yok gibi... Bu süreçte ilk önce kendisini tanıtarak, yeni ’liberal-demokrat’ siyasi çizgi üzerinde bir yapılandırmayı amaçlıyor inatla... Bundan sonra statükonun eskisi gibi DP’yi ’terbiye’ edemeyeceğini söylüyor.

Yalçın Bayer

Hürriyet, 16.11.2008

17.11.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır