"Gerçekten" haber verir 20 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Görüş

SESSİZ DÜNYA

Boş gözlerle onlara baktım. Israrla anlamaya çalıştığım halde anlayamadım. Önüme konulan boş bir kâğıttı sanki. Ne tek bir kelime yazılı ne de virgül, nokta var. Hiçbir şey. Peki, kusur kimdeydi? Onların duymamış olması mı benim el ve mimik hareketlerini anlayamamış olmam mı?

Bugün hava güneşli. Bir kere güneş başını çıkardı mı; ışıklarını ağaçların üzerlerine, evlerin balkonlarına, gelip geçen insanların yüzlerine vuruyor. Otobüsteyim. Güneş ışıklarının cama vurduğu yönde oturuyorum. Elimle güneşin yüzüme gelmesini engellemeye çalışıyorum. O sırada önümdeki boş koltuğa lise öğrencisi bir genç oturdu. Onunla beraber dört arkadaşı daha vardı. Oturan arkadaş el hareketiyle tam kapının yanında duran arkadaşına bir şey anlatmaya çalışıyordu. O da el ve mimik hareketiyle karşılık veriyordu. Sadece oturan gencin kulakları duymuyor zannettim. Diğer arkadaşı da onun dilini anlıyor öyle cevap veriyor diye düşünürken onun da duymuyor olduğunu fark ettim. Birkaç saniye sonra diğer üç arkadaşında aynı el hareketleriyle konuşmaya başladıklarını görünce beş gencin de sağır olduğunu anladım. Beş lise öğrencisi. Onları seyre daldım.

Onların sessiz dünyası benim sesli dünyama ne kadar yabancıydı. Ben siren seslerini, kuş seslerini, insanların bağırıp çağırmalarını, gülmelerini duyarken duymayan gençlerin arasında aslında duymayan bendim. Ne diyorlardı? Bazen gülüyorlar bazen de derin mevzularda konuşuyor gibi yüzleri ciddî bir görünüme bürünüyordu. Arada bir yüzümü cama çevirip dışarıya baksam da gözlerimi onlardan ayıramıyordum. Sanki sessiz sinema seyrediyordum. Onların nazarında boş kâğıtta kelime var; noktada virgülde. Hatta ahenkle kurulmuş cümlelerde. Ama benim nazarımda yok. Cümlelerini okuyamıyorum. Küçücük olan noktayı bile anlayamıyorum. Onlar tam yanımda olsa da uzaktım. Dikenli bir tek yoldu önümde. Geçmemi engelleyen bir duvarda. O beş gencin dünyasına girmeme geçit vermeyen başka şeylerdi.

Bir yanlışlık var ortada. İnce dal hangi ağaca takılı belli değil. Görünen ama görünmeyen ne? Sessiz sinema seyreden ben gizemli bir hale giriyordum. Başkalık vardı bu gidişatta. Önüne geçilemeyen merak bu kibar gençlerin hal diline karışıp gidiyordu. O kadarki, gözlerimi anlamayan aklıma mahkûm ediyordum. İnce dalın hangi ağaca takılı olduğunu, yanlışlığın nerede olduğunu anlamaya çalışırken aslında ortada bir yanlışlık yoktu. Sesli dünyayla sessiz dünya sadece on beş dakikalık bir zaman diliminde birbirine tükenmiş bu hayatın tükenmeyen cihetini göstermişti. Var olmakla beraber varlığın içinde saklı olanı ifşa etmişti. Otobüsten indiğimde sessizliğin ritmine hangi sesi dahil edeceğimi bilemeden şehrin gürültüsüne karıştım.

FADİME KAYA

20.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır