"Gerçekten" haber verir 10 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Görüş

BİR TASVİR SADECE

Akarken dünyada zaman ve insanoğlu zamanın gafletindeyken, damlayan gözyaşları soğuyor.

Ve bir değil binler hıçkırık sesleri yankılanıyor yeryüzünde ve duymak isteyen kulaklar duyuyor sadece. Bir babanın çocukları ölmüş, ya da bir anne evlâtlarını arıyor. Hayat nedir bilmeyen, hayalleri çalınmış nice çocuklar ve nice yağmalanmış kalpler… Sessizce feryatları dinliyor dağlar ve taşlar, bir cevap verememenin üzüntüsüyle. Her seher vaktinde ve her güneşin doğmasıyla yeni bir umut doğuyor, yeni bekleyişler ve yeni hayat tasvirleri. Ve her akşam sönüyor o güne ilişkin beklenenler. Ve umutlar bir sonraki sabaha damlıyor çaresiz. Bir ev sahibi olmak ya da bir yeni araba almak hayalinin sönmesi değil bu, hayatın ve hayallerin sönmesi, umutların sönmesi, her biten günle. Zaman şahitlik ediyor ama bunlara ve bir gün hesabı sorulacak bunların...

Bir baba olsaydınız veya bir anne, bir kardeş, bir çocuk, bir bebek… Ne fark ederdi ki, ne değişirdi? Zaman hepsi için aynı şeyi söylüyordu…

Bu serzenişi duyan kulaklar, bu vahşetin şahitleri ve hıçkırıkları hissedenler; sizler, bizler… Sadece ellerimizi değil, gönüllerimizi de açtık mı? Ellerimize baktığımız gibi gönüllerimize de baktık mı? Ve sizler ve bizler ve zamanın şahitleri, neler yaptık, neler yapacağız ya da kimleyiz, farkında mıyız?

Duvarlar örmüş kimisi yüreğine, kimisi koltuk arkasında sırıtıyor, kimileri de ne yaptığını bilmiyor. Ben de böyle miyim acaba, acaba ruhumda bir taşlaşma mı var? Acaba ben kimleyim?

Damla damla akarken kardeşimin gözyaşı, annesinin son bakışları geliyor gözlerinin önüne ve babası ellerini gözlerine koyuyor, kızım beni de böyle görmesin diye. Bir fırtına koparken baba yüreğinde, bir can daha son nefesini veriyor. Ve ıssız zamanların ve kimsesiz feryatların eşliğinde bir genç şahitlik ediyor yaşananlara…

Sokaklar ve bombalanmış meskenler ve bağıran bir yalnızlık, tüketilen ve çalınan ufuk çizgileri. Titreyen topraklar ve bağıran bir gökyüzü. Kararmış bulutlar ve yarım kalan çocuk oyunları, anne çığlıkları, insan yığınları…

Zalim bir sen mi varsın

Bir sen mi kaldın geride

Ölüm haberi versen de

Yağmalansa da yürekler

Ve çalınan kalpler de olsa

Umut ışıkları kapıda

Ve yalnız değil hayaller

Kış yaşansa da bahardır beklenen

Ve gelecektir mutlaka…

Zaman bizimle akar

Akan kanlar sonsuza damlarken

Açacak çiçekleri muştular bana…

Sen ki bir canavarsın

Ve her an hazır bir mezarsın

Gökleri inleten hıçkırıklar

Seni susturacak,

Bir gün geldiğinde elbet

Bunu da anlarsın…

Kalkmak için hazırlanıyor birileri fark ediyorum ve farkındayım. Farkındayım bir taşan bardağın ve gönüllere çevrilmiş eller, umut ışıkları yanıyor uzaklarda. Bir yağmur, bir rahmet çalacak kapıları, bir damla huzur ve hediye edilmiş çocuk hatıraları, anne şefkati ve daha neler… Yakındır, görüyorum…

OSMAN KANAT

10.01.2009


FİLİSTİN!

Günlerden hicrî bir gündü

Nice ocaklar söndü

Boyadılar Filistin’i kana

Kıydılar yüzlerce cana

Bombalar durmadan yağdı

Kimi şehit, kimi sağdı

Virane oldu haneler

Kana boyanmıştı bebekler

Yığılmıştı cansız cesetler

Bunun adı dehşetti

Kanlı bir vahşetti

Arşa yükseldi feryatlar

Paramparça el kol ve bacaklar

Nerde İslâm âlemi

Görmez mi bu elemi

Bitsin artık bu zulüm

Bu katliâm, bu ölüm

Şehitlere rahmet

Kalanlara selâmet

Medet ya İlâhî medet!

([email protected])

İ. MÜSLİM DEMİRTOY

10.01.2009


İŞTE İSRAİL

İşte bir katliâm daha,

Dinlemedi, biçti, masum, evlât, baba

Yükseliyor duymasak da eninler arşa,

Bitmedi, bitmiyor bu ıztırap hâlâ.

Bütün zerratımla haykırmak isterim,

Zalimler, katiller, vicdansızlar, siz,

Yine o kapanmamış yarayı deştiniz,

Yine zulümde firavunu geçtiniz.

Sanırım toplansa ahu-zarı mü'minlerin,

Doğmaz, o güneş size bir daha,

O zaman buna paha biçemezdiniz,

Biçtiğiniz gibi o masum canlara.

Zalimler, katiller, vicdansızlar,

Nasıl hâlâ dersiniz, “onlar haksızlar”

Zulmü yapıp mazlûmu suçlayana ne demeli ey ehl-i akıl

Kasem ederim, bunlar Nemrutlardan farksızlar.

Öyle bir kin ki, tasvir edemiyorum,

Gönderiyor, tonlarca bombalar silâhsızlara,

Elbet buğz ediyor şimdi,

Ölüler, diriler, melekler bunlara.

Elimden gelmez, bu keneyi söküp atmak bu diyardan,

Ancak, kalemim olsun bir atom bombası,

İnsin o zalim kavmin üzerine ansızın,

Kahrolsun, o zalimler, evet, onlar kahrolası.

İşte size düşen ey mü'minler,

Yoksa elinizden gelen bir şey,

Kaldırın ellerinizi semâya,

Ol sahib-i Kâinat sizi dinler.

Ümidim kavi, zira Kahhar-ı Zülcelal

Kahreyledi, nice zalimler, yapacak tekrar,

Yoksa burada, hakkı gözeten mahkemeler,

Titreyin ey zalimler, makkeme-i Kübra var.

Ali Güner

10.01.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır