"Gerçekten" haber verir 31 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kültür-Sanat

 

Hanımlar Bediüzzaman’ı andı

ANKARALI hanımlar, Bediüzzaman Said Nursî’yi, vefatının 49. yıl dönümünde Cebeci Kültür Merkezi’nde düzenlenen bir programla andı. Cumartesi günü düzenlenen törende seminerler, ilâhiler ve şiirler yer aldı.

Betül Güntay’ın sunuculuğunda gelişen program, Zekiye Binnar’ın Kur’ân tilâvetiyle başladı, Nuray Yıldız’ın “Said Nur ve Talebeleri” isimli metni okumasıyla devam etti. Ardından Melek Soylu’nun yönettiği koro ekibiyle söylenen ilâhiler, dinleyicilere keyifli anlar yaşattı. Üstadı anma programı kapsamında “Bediüzzaman Said Nursî’nin ulvî şahsiyeti” ile “Cumhuriyet ve demokrasiye bakış” konulu iki de seminer düzenlendi.

Bediüzzaman farklı bir hocaydı

Bediüzzaman’ın dâvâsına nasıl sahip çıktığını anlatan Şerife Hakan, “82 yıllık ömründe başına gelen bütün olumsuzluklara rağmen ümitvar olmuş, Osmanlı Devleti çatırdarken ve yeni kurulan rejimin sıkıntılarını yaşarken bile insanlara müjdeler vermiş. Bu sayede bizlere hediye ettiği Risâle-i Nurları ile zamana ve asra damgasını vurmuş bir idealistti Said Nursî...” sözleriyle konuşmasına başladı.

Bediüzzaman’ın çocukluk yıllarından beri sürekli ders alıp kendini geliştirdiğini belirten Hakan, “Demek ki imana ve İslâm’a hizmet edecek zat, önce kendisi donanımlı olmalıdır. İçinde yaşadığı dönemde normal olan medrese talebelerini ve hocaların zekâtla geçinmesi olayını fiilen reddetmişti. Yani imana ve İslâm’a hizmet Allah’tan başka kimsenin minnetini almamayı gerektirir” dedi.

Bediüzzaman Said Nursî’nin Cumhuriyet ve demokrasiye bakışını anlatan Nurdan Özel ise, onun “anarşi” kavramı daha ortada yokken bu kelimeyi telâffuz edip çıkacağına değinmesinden bahsederek “Üstada göre anarşi; sosyal hayatı düzene sokan kanunları ve nizamı sabote ederek, bozgunculuk çıkararak ihtilâle sebep olmaktadır. Demokrasilerin tahribine sebep olmuş, ihtilâle kadar gelip dayanmıştır” diye konuştu. Türkiye’de yapılan ihtilâllerin faturasının hâlâ ödendiğini belirten Özel; “60 ihtilâlinin bu ülke insanına öğrettiği en acı tecrübe kanaatimce şu olmuştur ‘darağaçlarının altında ot bittiği görülmemiştir’ tarih boyunca yaşanan tecrübelerle en mükemmel devlet idaresinin demokrasi ve Cumhuriyet olduğu görülmüştür” dedi.

“Ömrünü verdiği Risâle-i Nur dâvâsında iman kurtarmaya ve özgürlüklerin savunulmasına baş koymuş Üstadımız, yarım asır öncesinden ‘Ben dindar bir Cumhuriyetçiyim’ diye haykırabilen bir İslâm âlimidir” diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bediüzzaman Asr-ı Saadet modelini günümüze taşıyabilen Resul-i Ekrem’in günümüzdeki bir temsilcisidir. Asr-ı Saadetten sonra en büyük manevî inkılâp onun sayesinde gerçekleştirilmiştir. Bu inkılâp, bu değişim ülkeler fethetmekten daha zor olan ruh ve kalplerin fethine yönelik bir inkılâptır.”

ELİF NUR KURTOĞLU / ANKARA

31.03.2009


 

Kendisi muhtac-ı himmet bir dede Nerde kaldı gayrıya himmet ede…

Geçtiğimiz hafta Üsküdar da öğle vakti bir camide namazımızı eda ettikten sonra cami cemaati olarak dışarı çıktığımızda içimizi burkan bir görüntü ile karşılaştık. Orta yaşlı bir anne ve baba ile dört küçük çocuk avluda idi. Yaşları 5 - 8 civarındaki üç çocuk elbiseleriyle banklara uzanmış üstlerine küçük bir battaniye çekmiş soğuktan korunup uyumaya çalışırken, henüz 1-2 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim küçük yavrucak ise yaptığı muzipliklerle hiçbir şeyden habersiz çocukluğunun gereğini yerine getiriyordu. Çocukların üzerlerinde kendilerini soğuktan koruyacak ne yazık ki pek bir şey yoktu. Cemaatin yardım tekliflerine ise anne baba ilgisizdi. Çocukların o hali herkesi üzmüştü. Bu aile ve özellikle çocuklar için bir şeyler yapılmalıydı. “Devletimiz bu konuya elbette ilgisiz kalmayacaktır?” gibi bir iyi niyet ve inançla telefona sarıldım. Önce Üsküdar Belediyesi beyaz masasını aradım. Olayı anlattım. Aldığım cevap, “ne yazık ki belediye olarak dışarıda kalan böylesi ailelere yapabilecekleri bir şey olmadığı” idi. Kadıköy Belediyesini aradım. Aldığım cevap: “Efendim aslında bizim böyle bir hizmetimiz var ama orası bizim belediyemiz sınırları dışında, Üsküdar Belediyesini arayın oldu lütfen” oldu. Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa’yı (alo 153) aradım bu defa. Aldığım cevap farklı değildi, “Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünü aramamı” tavsiye ettiler. Aradım. Görüştüğüm uzman, “ne yazık ki yardımcı olamayacağız. Siz bir de polisi arasanız.” Peki deyip 155’i aradım. Polis memuru “Biz en fazla olay yerine bir ekip gönderip baktırabiliriz ondan sonrasına karışamayız” dedi. “Tamam” dedim, “Ona da razıyım. Aile yardımı reddediyor, ama çocuklara yardımcı olmak zorundayız.” Devletimizin 5 ayrı kurumuyla yaptığım görüşmelerden çıkan sonuç koskoca bir hayal kırıklığıydı. İster istemez düşündüm “Devlet kimin için var? Devlet ne zaman devletliğini gösterir kendi vatandaşına” diye. Şu seçimlerde harcanan reklâm, afiş masrafları ile acaba soğukta titreyen o yavrular gibi kaç çocuğumuz, kaç aile ısınırdı? Seçimlerde başkan adaylarının söylediği onca gösterişli sözler, halk adamı, yardımsever başkan reklâmları demek sadece lâftan ibaretmiş. Tamam kötümser değilim. Elbette insanlık ölmedi, yaşıyor. Ehli hamiyet yardımsever pek çok insanımız şükürler olsun hâlâ var ama devlet ve belediye kurumları ne işe yarıyor? diye sorsam. Sayın yöneticiler, o soğukta banklarda yatan, ısınmaya çalışan sizin çocuğunuz olsa ne hissederdiniz acaba?

31.03.2009


 

Bir Şarkı (tefekküre dair)

YILDIZLI

SEMALAR

Güfte: Faik Ali OZANSOY

Beste: Sadi HOŞSES

Makam: Kürdilihicazkâr

Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şey

Mehtaba dalıp yar ile sohbet ne güzel şey

Dünyamızın üstünde bütün ruhlar uyurken

Dünyada senin aşıkın olmak ne saadet

Bir bitmeyecek aşk-ı muhabbet ne güzel şey

Yıldızların altında ibadet ne güzel şey.

31.03.2009


 

Nurdan Damlalar

“Gel, bugün Nevruz-u Sultanîdir. Haşiye Bir tebeddülât olacak, acîb işler çıkacak. Şu baharın şu güzel gününde, şu güzel çiçekli olan şu yeşil sahrâya gidip bir seyran ederiz.”

Haşiye: Bu Sûretin remzini Dokuzuncu Hakikatte göreceksin. Meselâ, Nevruz günü bahar mevsimine işarettir; çiçekli, yeşil sahrâ ise bahar mevsimindeki rûy-i zemindir. Değişen perdeler, manzaralar ise fasl-ı baharın ibtidâsından yazın intihâsına kadar, Sâni-i Kadîr-i Zülcelâlin, Fâtır-ı Hakîm-i Zülcemâlin kemâl-i intizam ile değiştirdiği ve kemâl-i rahmet ile tazelendirdiği ve birbiri arkasında gönderdiği mevcudât-ı bahariye tabakâtına ve masnuât-ı sayfiye tâifelerine ve erzak-ı hayvaniye ve insaniyeye medâr olan mat’umâta işarettir. ‘’ Sözler. 10. Söz. 10. Suret

31.03.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis