20 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

Gazetem

Gazetemi 1981 yılında tanıdığımda adı Tasvir’di. Malûm, ihtilâl hükümeti Yeni Asya‘yı kapatmıştı. Yeni Asya aynı muhteva ile Tasvir olarak yayın hayatına devam ediyordu. İlk tanışmamız o zamanlara dayanıyor. Gazetemizin o zamandan beri takipçisiyim. O günden bu güne gazetemle olan ilişkimi üç döneme ayırıyorum:

1980‘lı yıllara kadar gazetem benim için altın mı desem, pırlanta mı desem insan için en değerli mücevher neyse oydu. Güne onunla başlıyordum. Satır satır okuyup bütün gün onları tefekküre dalıyordum. Bu arada çocuklarım dünyaya geldi. Hepsi küçüktü. Benim için çok zor günlerdi. Bu zor günlerde en yakın arkadaşım, dert ortağım, bilgi ağacım gazetemdi. Bu gazete çok başkaydı. Çocukluğumdan itibaren evimize gazete girerdi. Onlarda okuduğum yerler hep magazinsel yerlerdi. Ama bu gazetede başka bir tılsım, başka bir büyü vardı. İhtiyacımın şiddetinden olacak ki benim ayrılmaz bir parçam olmuştu. Bu büyü herkesin tahmin edebileceği gibi Risâle-i Nur‘un büyüsüydü. Gazetede okuduğum her risâle satırı beni şiddetle kendisine celbedip, cezbediyordu. Gazete ile beraber Köprü ve Can Kardeş dergilerinin de sadık bir takipçisiydim. O yıllar gerçekten çok hasret ve acı dolu yıllardı. Bu hasret ve acı hakikate susamış Rabbinin marifetine aç, muhabbetine muhtaç bir kalbin feryatlarıydı.

1990’lı yıllara geldiğimizde ben artık bir risâle okuyucusuydum. Herkesin bir risâle okuma macerası vardır. Benim de bu konuda epeyce hatıralarım var. Önceleri hep yarım kalan okumalarım vardı. Bi nalından bi mıhından tabir edebileceğimiz bir okuyucuydum. Ama artık heyecan ve şevk dolu bir okuyucu olmuştum. Hiç unutmuyorum her gün sabah namazından sonra okumalarıma başlar; eşimi işe, çocukları okula gönderdikten sonra gene okumaya devam ederdim. Yine günlerden bir gün eşim işe gittikten sonra kitap okumaya başladım. Dalıp gitmişim. Başımı kaldırdığımda saat 9‘du. Ve ben çocukları okula göndermek için kaldıramamıştım. Allah‘tan, servisleri geç kalmıştı da yine okula gidebilmişlerdi. Derken okuduklarımı başkaları da duysun istemeye başladım. Başkalarıyla da okumaya başladık. Bir ders halkamız oluştu zamanla. Ama gazetem yine yanı başımdaydı. Bu arada Bizim Aile Dergimiz çıktı. Onun da sıkı takipçisiydim. Okuduklarımı hep arkadaşlarımla da paylaşıyordum. Hayatında ilk defa Bediüzzaman adını duyan, ilk defa Risâle-i Nur‘u gören kişilerle çok nurlu, çok ender anlar yaşıyorduk. Belki hayatımızın tek ve biricik rengi bu derslerimizdi artık. Çok acemice ama bir o kadar ihlâslı derslerdi ki anlatılmaz, ancak yaşanır. Bu aşk ve heyecanla 90‘ların sonlarına kadar geldik. O güne kadar Beykoz dışında kimseyle tanışmamıştım. Bu dönemde zaman zaman aklıma takılan bazı sorular olduğunda gazeteyi aramış ve rastgele biriyle görüşmek istemiştim. Lâtif Ağabeyi bağlamışlardı. O günden sonra bir sorum olduğunda hep Lâtif Ağabeyi rahatsız ettim. Allah razı olsun bana çok yardımcı oldu. Bana neler oluyor Allah‘ım! Yazmak istiyorum! Hiç böyle bir tarafım olduğunu bilmiyordum. İlk olarak GAZETEM diye bir yazı yazdım. Lâtif Ağabey‘e yayınlanıp yayınlanamayacağını sordum. “Yayın ilkelerine uyarsa neden olmasın?” dedi. O günden sonra birçok yazım gazete ve dergimizde “Meymune İslamoğlu” adıyla yayınlandı. Bu arada Beykoz dışında birçok kardeşimle çeşitli vesilelerle tanıştık. Programlara katıldık.

2000‘li yıllar artık farklı yıllar oldu. Derslerimiz, okumalarımız, hizmetlerimiz, neşriyatımızı tanıtımlarımız belli bir disiplin ve program dahilinde olmaya başladı. Bu hizmete, o değerli hazine sandığının altına omuz veren hizmet erleri var artık. Üstadımızın “En az onbeş günde bir İhlâs Risâlesini okuyun” tavsiyesinin sırrını keşfetmeye başladım. Bundan sonra Allah (c.c.) ömür verirse daha neler öğreneceğim İnşallah, bilmiyorum.

30 yıla yakın gazetemle olan serencamım böyle. Bugüne baktığımda ne görüyorum? Kendi halinde, sıradan, çoluk–çocuğuyla haşır neşir bir ev hanımı iken; risâleleri okuyan, okuduklarını yaşamaya çalışan, hatta artık gazetesinde “secde çiçekleri“ adıyla yazıları yayınlanan bir insan olmuşum. Yeni Asya bir insanın hayatını nasıl değiştirip dönüştürmüş, kendime baksam yeterli. Bir insana bu kadar getirisi olan bir yayın organı neşredilme amacına yalnız bana faydası olsa bile ulaşmıştır denilebilir. Çünkü hakikat kemiyete değil keyfiyete bakar.

Neşredilme hengâmında çok sancı, çok sıkıntı ve çileler çekildiğini bizzat yaşamasam da biliyorum. Ama sizler için dua eden hiç tanımadığınız, bilmediğiniz nice kalbi kırıklar, garipler, adsız kahramanlar hürmetine Cenâb-ı Allah (c.c.) bu hizmeti payidar edecektir İnşallah. Ne kadar kusurlu da olsak bu yolda zerre miskal hizmeti, emeği olanların niyetleri hürmetine hizmetimizi daim, kabul ve makbul eyle Yarabbi! Şeriat-i Kübra‘nın geniş caddesinden sırat- ı müstakimden ayırma. Bu yolda canımızı vermeyi nasip eyle. Amin.

ESİN FİŞEK [email protected]

20.02.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl