24 Ağustos 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Başbuğ iyi sınav veremedi

BİLGİ Üniversitesi Öğretim Üyesi Önder Aytaç, 27 Ağustos günü görevi Orgeneral Işık Koşaner’e devredecek olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un iki yıllık görev süresinde iyi sınav veremediğini söyledi.

Aytaç, Başbuğ için, ‘’Görev süresince hep tartışıldı, tartışılmaya da devam edecek’’ dedi.

Başbuğ’un iki yıllık görev süresinin çok tartışmalı geçtiğini aktaran Aytaç, bu süre zarfında Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı makamında iyi bir sınav veremediğini söyledi. Başbuğ’un yaptığı açıklamaların hep kamuoyunda tartışma konusu olduğunu bildiren Aytaç, ‘Tartışılmasını istediği konular yerine basında hep yaptığı açıklamalar tartışıldı’’ diyerek Başbuğ’un görevdeyken iletişim konusunda sıkıntı yaşadığını öne sürdü.

Aytaç, kamuoyunun Law silâhları, ıslak imza, Heron, oğlunun PKK üyesiyle arkadaşlığı gibi konularda Başbuğ’dan ciddî açıklamalar beklediğini, ancak kendisinin kamuoyunu tatmin etmek yerine daha çok tartışılacak şekilde açıklamalarda bulunduğunu ileri sürdü. Aytaç, “Başbuğ Paşanın kamuoyu önünde açtığı konular değil hep beyanatları tartışıldı.” dedi. Aytaç, Başbuğ’un tartışılmasına sebep olan olayları ise şöyle sıraladı: ‘’Law silâhlarına boru, ıslak imzaya sahte diyerek basın toplantısı yaptı. Ancak daha sonra ıslak imzanın gerçek law silâhlarının mahiyeti de ortaya çıkınca sessizliğe büründü. Darbeci zihniyet TSK’da ba-rı-na-maz’ diyerek basın toplantısı yaptı. Kafes, ıslak imza, balyoz darbeleri ile ne oluyor diyebildi. Onca iddianameye rağmen...’’ Aytaç, Başbuğ’un göreve geldiği ilk günlerde akredite basından hep güncele ilişkin soru sorulmasını istediğini ancak son dönemde Genelkurmay Başkanı’nın özellikle heron gibi güncel meseleleri es geçerek, güncele ilişkin soru almadığını gözlemlediğini belirtti. Karargâhta basın toplantısı düzenleyen Başbuğ’un kendisine o günlerde çok konuşulan ‘dağda bırakılan muhabir’ konusu sorulmayınca kendisinin toplantıda bunu açtığını hatırlatan Aytaç, ‘’Ancak heron gibi toplumu derinden sarsan bir skandal karşısında hâlâ susabiliyor….’’ diye konuştu.

Aytaç, Başbuğ’un göreve gelirken ‘her şeye açığız’ imajı çizdiğini, ancak son dönemlerinde yapılan her eleştiriyi ‘ordu yıpratılıyor’ kolaycılığına sığınarak cevaplamaktan kaçındığını kaydetti. Aytaç, Başbuğ’a ilişkin şunları söyledi: “Tartışılan ve üzerinde Yaşar Büyükanıt’tan kalan sorunlu ve darbeci imajı olan bir ordu devraldı. Ordusunu tartışmaların ortasına koyan ve ‘Ergenekon’ tartışmaları içinde bırakan bir general oldu. Yabancı devlet adamları ve askerî erkânı ile resim çektirirken hep tebessüm eden bir Başbuğ varken, yerli ve sivil devlet adamlarından yalnızca ulusalcı olanlarla resim çektirirken tebessüm etti. Onun dışındakilerde ise hep somurtkan bir yüz ifadesi ile hayata baktı.”

24.08.2010


 

KPSS’yi savcı soruşturacak

TÜRK Eğitim Sen, KPSS’ye yönelik iddialarla ilgili, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında suç duyurusunda bulundu.

Türk Eğitim Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Ankara Adliyesi önünde yaptığı açıklamada, 2010 KPSS’nin şaibelerle dolu olduğunu savundu. Bu arada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, KPSS'de ''kopya çekildiği ve soruların çalındığı'' iddialarıyla ilgili soruşturma başlattı. Konuya ilişkin resen soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddialarla ilgili araştırmalar yapacak. Bazı sendikalar ile sınava giren adayların kişisel suç duyuruları da bu soruşturma dosyasıyla birleştirilecek. Memur Suçları Soruşturma Bürosu'nda görevli Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan tarafından yürütülecek soruşturma çerçevesinde, ilk olarak sınava ilişkin detaylı bilgilerin araştırılacağı ve toplanacağı öğrenildi. Bu kapsamda, önümüzdeki günlerde bazı yetkililerin de ifadelerine başvurulacağı belirtildi.

24.08.2010


 

YARGININ YAPISI DEĞİŞMELİ

Anayasa Mahkemesi’nin 1960 darbesinden sonra, Meclisi kontrol altında tutmak için kurulduğunu dile getiren Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Doç. Dr. Osman Can, Türkiye’de yargı hiyerarşisi olduğunu ve yüksek yargının alt yargıyı ezdiğini söyledi. Yargının yapısı değişmedikçe, Batı standartlarına getirilmedikçe anayasada yapılan değişikliklerin bir anlamının olmayacağını savunan Can, yapılan değişiklikle yüksek yargının adliyeler üzerindeki hegemonyasının sona ereceğini belirtti.

İDEOLOJİK YAPI YÜKSEK YARGIYA KÜMELENMİŞ VE ORADA HAKİM VE SAVCI YOK

Yüksek yargıda kümelenmiş olan ideolojik yapının varlığına dikkat çeken Doç. Dr. Can, HSYK’nın 5 tane yüksek mahkemelerden gelen üye, Adalet Bakanı ve bir de Adalet Bakanı Müsteşarından oluştuğunu, kararların kamuoyu denetimine açık olmadığını, yüksek mahkemelerden gelenlerin hakim ve savcı olmadığını, bu kurulun hakim ve savcılar hakkında karar verdiğini, onların kaderini belirlediğini dile getirdi.

Demokrasİ ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı) Başkanı Doç. Dr. Osman Can, yargının değiştirilmediği, batı standartlarına getirilmediği sürece Anayasa değişikliklerinin bir anlamının olmayacağını söyledi.

Stratejik Düşünce Enstitüsü ile Karabağlar Sanayici ve İşadamları Derneği’nin Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde ortaklaşa düzenlediği ‘’12 Eylül: Bu Sefer Demokrasi’’ konulu panelde konuşan Can, Anayasa paketinin ‘’AKP’nin mutfağında hazırlandığının’’ iddia edildiğini, oysa ki partiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan faktörlerin de devreye girdiğini, Demokrat Yargı olarak kendilerinin de pakete ‘Daha fazla demokratikleşme olmadığı’ gerekçesiyle kızgın olduklarını söyledi.

Doç. Dr. Can, Anayasa paketindeki bazı değişikliklerin istedikleri gibi olmadığını ancak bir adım daha ileride olduğunu, ‘Hayır’ denmesi halinde darbecilerin dayattığı Anayasa’ya mahkum kalınacağını ancak bunun kabul edilmesi halinde daha ileri noktaya gelineceğini belirtti.

BATI STANDARLARINDA YARGI

Sorunların ortaya çıkması sonucunda hep yargının gündeme geldiğini, bunun için yargının büyük önem taşıdığını dile getiren Can, şöyle devam etti:

‘’Peki yargı nasıl? Onun nasıl olduğunu çok iyi biliyoruz. Yargıyı değiştirmediğiniz sürece, yargıyı bu yapıdan kurtarıp Batı standartlarına çekmediğimiz sürece Anayasa değişikliklerinin anlamı yok. Anayasa’nın anlamı yok. Bu yüzden yargı çok önemli. Anayasa Mahkemesi 1960 darbesiyle kuruldu. Darbeyi yapanların Anayasa Mahkemesini getirmesinin amacı parlamentoyu kontrol etmekti. Anayasa’da Anayasa Mahkemesi üyelerinin 4-5 tanesini Cumhurbaşkanı doğrudan atayabiliyor, geri kalan yüksek mahkemenin gönderdiği adaylar arasından seçiliyor. 11 tane üyedir. 4 tane de yedeği vardır. Darbeciler bunu uygun gördü. Bugüne kadar da yaşadık. 367’yi, başörtüsü kararlarını yaşadık. Değişiklik ne şimdi. 11, 17’ye çıkarılıyor. Cumhurbaşkanı tek belirleyici olmaktan çıkıyor.’’

“YÜKSEK YARGI ALT YARGIYI EZİYOR”

Türkİye’de yargı hiyerarşisi olduğunu ve yüksek yargının alt yargıyı ezdiğini vurgulayan Can, yapılan değişiklikle yüksek yargının adliyeler üzerindeki hegemonyasının sona ereceğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Anayasa Mahkemesi üyelerinin 3 tanesi parlamento tarafından seçiliyor. Bu 3’ünü parlamento tek başına seçmiyor. 2 tanesini Sayıştay tarafından gönderilen, biri de Türkiye barolarının ortak gösterdiği adaylardan seçiliyor. Cumhurbaşkanının 4’ü dışında geri kalanların atama usulleri de aynı şekildedir. Bu yüksek yargıda kümelenmiş olan ideolojik yapının Anayasa Mahkemesini belirleme imkanını ortadan kaldırıyor. Onlar yine olacak ama öteki de beriki de olacak. Birkaç farklı görüş bir araya gelecek. O zaman ancak denge ortaya çıkabilir. O zaman biz güvenceye kavuşabiliriz. ‘Meclis karıştığı zaman siyasallaşır’ derler ya. Alman Anayasa Mahkemesinin tamamını meclisin iki kanadı seçiyor. Ama o dünyanın örnek aldığı bir Anayasa Mahkemesi haline geliyor. Çünkü o kanal üzerinden birbirini dengeliyor. Özgürlükçü ve demokratik kararlar ortaya çıkıyor. Türkiye’de toplumsal çoğulculuk hiçbir şekilde Anayasa Mahkemesine yansımadığı için Türkiye’de toplumun ancak yüzde 10’unu teskin eden yüzde 90’ının saçını başını yoldurtan kararlar çıkabilir ve o günkü hakimler vicdanları rahat olarak karar verdiklerine inanırlar. Bu bir problem.’’

24.08.2010


 

Allah bir daha bu millete 12 Eylül’ü yaşatmasın

Askerlik görevini, 12 Eylül 1980 darbesinin olduğu dönemde Diyarbakır 7. Kolordu Gözaltı ve Sorgu Merkezi’nde yapan Beşir Öztaş, akıl almaz işkencelere maruz kalan insanların yaşadıklarını anlattı.

İşkence odalarındaki çığlık seslerinin bir an olsun kulaklarından gitmediğini söyleyen Öztaş, “Allah bir daha bu millete 12 Eylül’ü yaşatmasın” dedi.

Askerlİk görevini, 12 Eylül 1980 darbesinin olduğu dönemde Diyarbakır 7. Kolordu Gözaltı ve Sorgu Merkezi’nde yapan Beşir Öztaş, kırılıp dökülen, hırpalanan, akıl almaz işkencelere maruz kalan insanların yaşadıklarını anlattı. İşkence odalarındaki çığlık seslerinin bir an olsun kulaklarından gitmediğini söyleyen Öztaş, “Allah bir daha bu millete 12 Eylül’ü yaşatmasın.” temennisinde bulundu.

Öztaş, şahitlik ettiği insanlık dışı işkencelerin bir an olsun gözlerinin önünden gitmediğini, o günleri unutamadığını gözleri dolarak anlatttı. Bir gece sirenle birlikte içtimaya çıktıklarını ifade eden Beşir Öztaş, farklı bir hava olduğunu sezdiklerini fakat ne olduğunu anlamadıklarını söyledi. Darbe olduğunu nöbette dinledikleri radyodan öğrendiklerini belirten Öztaş, bir süre sonra gözaltıların başladığını kadın erkek demeden kişilerin gece kıyafetleriyle gözaltına alındığını aktardı. Beşir Öztaş sonrasında yaşananları şöyle dile getirdi:

“Gözaltına alınanları gözleri siyah şeritlerle bağlanıyor ve Kolordu Kumutanlığı’nın arka tarafındaki bir binaya getiriliyordu. Ayakları kokmasın diye çorapları çıkartılıyor, soğuk olmasına rağmen çıplak ayakla bırakılıyordu. Getirilenler nereye geldiklerini bilmiyor. Sorgu süreci boyunca gözleri bağlı kalıyor. Bu da 90 günü bulabiliyordu. Komutanların ellerinde önceden yazılmış suç bildirileri vardı. Herkese aynı suçlama yapılıyordu. Bu bildiriler yüzlerine okunuyor ve imzalamaları isteniyordu. Gözaltına alınan kişinin hiçbir şeyden haberi yok. ‘Ya imzalarsın ya da seni işkenceden geçiririz.’ diyorlardı. Büyük suçlar okunuyordu, insanı idama götürebilirdi. İmzalamayacağını söyleyince birer birer işkence odasına alırlardı.”

Üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen yaşadıklarını unutamadığını söyleyen Öztaş, bir gün 60 yaşlarında birisini getirdiklerini, komutanların aynı suçları yüzüne okuduklarını anlattı. Suçlamaları kabul etmemesi üzerine yaşlı adamın ellerine 200 jop vurdukların, adamın ellerinde jopun oyuklar oluşturduğunu ifade etti.

Bunu yapanların insanlıktan çıkmış durumda olduklarına değinen Beşir Öztaş, “Bir insana böyle işkenceler yapılmaz, yapılamaz. Hâlâ suçlamayı kabul etmezse, ‘Asma işkencesi’ (askı) denilen bir yöntem deneniyordu. Haç şeklinde bir demir hazırlanmış, işkence yapacakları kişiyi sandalyeye çıkarıyorlardı. Kollarından demire bağlıyorlar, daha sonra sandalyeye tekme vuruyorlardı. Saatlerce orada asılı kalıyordu. ‘İmzala kurtul’ diye baskı yapıyorlar, olumsuz cevap alınırsa daha da bekletiyorlardı. Adam artık dayanamıyor bayılıyordu. Kollarını çözüyor bir masaya oturtuyorlar, hafiften kendine gelince bu sefer başka bir işkence yöntemini deniyorlardı. Jop sokmalar oluyordu. Anlatmaya bile utandığım daha çok şeyler var. İnsanlara dışkılarını yediriyorlar, idrarlarını içiriyorlardı. Bunları yaparken, kadın erkek ayırt etmiyorlardı. Kadınlara yapılanlar o kadar utanç verici ki anlatamam. İşkenceler insanlık dışıydı” diye konuştu.

Beşir Öztaş sözlerini şöyle tamamladı:

“Vicdan azabı çekiyorum. Rahmetli Mehmet Âkif Ersoy, ‘Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın’ demişti. Ben de ‘Allah bir daha bu vatana 12 Eylül’ü yaşatmasın’ diyorum. Bunları ancak gören bilir, dinlemekle, anlatmakla olmaz.”

24.08.2010


 

“Recep Bey” hitabına dâvâ

Sakarya’nIn Adapazarı ilçesinde bir kişi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ‘’Recep Bey’’ diye hitap ettiği gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu.

Son yerel seçimlerde AKP’den Dokurcun Belediye Başkan aday adayı olan Cengiz Yarımbaş (50), Kılıçdaroğlu’nun miting meydanlarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ‘’Recep Bey’’ diye hitap etmesinin Türk milletini aşağılayıcı bir tavır olduğu gerekçesiyle Sakarya Adliyesine dilekçeyle başvurdu. Yarımbaş’ın dilekçesinde, ‘’Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun miting meydanlarında Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ‘Recep Bey’ telâffuzunun bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak beni ziyadesiyle rahatsız ettiğini ve Türk milletini aşağılayıcı bir tavır sergilediğini üzülerek belirtmek isterim. Bu, başbakan Sayın Kılıçdaroğlu da olsa aynı tepkiyi koyacağımı bizzat belirtmek isterim’’ ifadeleri yer aldı. Yarımbaş, adliye çıkışında gazetecilere kişisel olarak suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, ‘’Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına ‘Recep Bey’ diye hitap edilmesi ağrıma gitti’’ dedi. Yarımbaş, Kılıçdaroğlu hakkında tazminat davası açacağını da sözlerine ekledi.

24.08.2010


 

“Bir numaralı sanıklar” akraba çıktı

Balyoz dâvâsının bir numaralı sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan ile sahte çürük raporu davasının bir numaralı sanığı Albay Ahmet Zeki Üçok akraba çıktı.

Doğan’ın tutuklu bulunan Üçok’un dayısı olduğu belirtildi. Türkiye’de gündemin ilk sıralarında yer alan iki önemli dâvânın bir numaralı sanıklarının akraba olduğu ortaya çıktı. Balyoz dâvâsının bir numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan ile sahte çürük raporu davasının bir numaralı sanığı Albay Ahmet Zeki Üçok yakın akraba. Üçok’un Doğan’ın kız kardeşinin oğlu olduğu öğrenildi. Doğan, yeğeni Üçok’u Hasdal Askeri Cezaevi’nde ziyarete de gitmiş. Doğan, Balyoz davasında 18 Haziran 2010 tarihinde ikinci kez tahliye edildikten sonra yeğeni Üçok’u ziyaret ettiği belirtildi. Sahte çürük raporu soruşturması kapsamında 26 Eylül 2009’da tutuklanan Üçok, 31 Mart 2010 tarihinde de Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanmış ancak bir süre sonra tahliye edilmişti. Üçok, tutuklanmadan önce TSK’ya sızma girişimi olarak belirtilen Karargah Evleri soruşturmasını da yürütmüştü. Emekli Orgeneral Çetin Doğan ise Balyoz soruşturması sürecinde iki kez cezaevine girmiş ancak tahliye edilerek çıkmıştı. Doğan hakkında son olarak çıkan yakalama kararı da itiraz üzerine kaldırılmıştı.

24.08.2010


 

Cenazede tahriklere kapılmış

Şehİt cenazesinde çelenk üzerindeki Başbakan’ın isminin bulunduğu yazıyı yırtan kişi gözaltına alındı.

Adana Emniyet Müdürü M. Salih Kesmez, gazetecilere yaptığı açıklamada, Adana Sabancı Merkez Camii’ndeki şehit cenaze töreni sırasında yaşanan olaylarla ilgili inceleme başlattıklarını, görüntülerden tesbit çalışması yürüttüklerini söyledi. Bir çelenkteki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın isminin yazılı olduğu kağıdı söken Serkan T’nin gözaltına alındığını belirten Kesmez, zanlıyı, yaptıkları işlemin ardından adliyeye sevk ettiklerini bildirdi. Zanlının ifadesinde, cenaze törenindeki genel tepkilerden tahrik olduğu için kağıt sökme olayını gerçekleştirdiğini söylediği öğrenildi. Serkan T, ifadesinin alınmasının ardından Cumhuriyet Savcısının talimatıyla serbest bırakıldı. Şehit jandarma Uzman Onbaşı Yalım’ın, Sabancı Merkez Camii’ndeki cenaze töreninde, hükümet aleyhine slogan atan grupla polis arasında tartışma yaşanmıştı. Bir kişi de bir çelenkte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın isminin yazılı olduğu kağıdı sökmüştü. Törenin ardından, MHP gençlik kollarından olduğu belirtilen bazı kişiler, törene katılan AKP milletvekillerini protesto etmiş ve bu kişilerle polis arasında kısa süre gerginlik yaşanmıştı.

24.08.2010


 

Nabucco’da 2 ikmal hattı onaylandı

Nabucco Doğalgaz Boru Hattı projesi kapsamında, Türkiye-Gürcistan ve Türkiye-Irak sınırlarına bir ikmal hattı inşa edilecek.

Konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre, Nabucco Doğalgaz Boru Hattı projesinde yeni bir gelişmeye daha imza atıldı. Proje hissedarları Ankara’daki son yönlendirme komitesinde ikmal hattı konseptiyle ilgili bir değişiklik üzerinde anlaşmaya vardı. Buna göre Gürcistan ve Irak’a uzanan iki ikmal hattı onaylandı ve bunların mühendislik çalışmalarının gerçekleştirilmesi yönünde karar alındı. Ancak Nabucco Gas Pipeline International, bölgedeki mevcut konjonktürden dolayı henüz Türk-İran sınırına yönelik üçüncü bir hat planlamadığını açıkladı. Son gelişmeye göre Türkiye-Gürcistan ve Türkiye-Irak sınırlarına bir ikmal hattı inşa edilecek. Planlanan güzergah Azerbaycan, Türkmenistan ve Irak’tan gaz alacak Nabucco doğalgaz boru hattı için gaz temininde alternatif tedarik kaynakları sağlıyor.

24.08.2010


 

Heron açıklaması kamuoyuna havale

Heron skandalı sonrasında Genelkurmay Başkanlığı’nın yapmış olduğu açıklama ile ilgili İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Ben bir şey söylemeyeyim. Daha önce onlar (Genelkurmay) açıklama yapacak diye söylemiştim. Açıklamayı yaptılar” şeklinde konuştu. Açıklama hakkında kamuoyundan tepkilerin geldiği hatırlatılması üzerine Atalay, “Onlar artık kamuoyunun takdiridir. Ben o konuda bir şey diyemem” cevabını verdi.

İçİşlerİ Bakanı Beşir Atalay, Heron skandalı ile ilgili olarak Genelkurmay tarafından yapılan açıklama hakkında, “Onlar artık kamuoyunun takdiridir. Ben o konuda bir şey demeyeyim” dedi. Başkent’te Altındağ Belediyesinin Ramazan etkinliklerine katılan Beşir Atalay, Tacettin Dergahı Camii’nde teravih namazı kıldı. Namaz sonrası Bakan Atalay, vatandaşların Ramazan ayını tebrik ederek bir süre onlarla sohbet etti. İçişleri Bakanı Atalay, yaptığı açıklamada, yaklaşan referandum öncesinde tüm tedbirlerin alındığını belirterek, şunları söyledi: “Halk oylaması için olanca tedbirler alınıyor, hem şehirlerde, hem de kırsal kesimlerde. Zaten her seçimde iç güvenlik ile ilgili tedbirler alınır. Şimdi de gene halk oylaması ile ilgili ülkemizin her köşesinde güvenlik tedbirleri aldık. Biliyorsunuz ben değişik illerde valilerimizle ve güvenlik görevlilerimizle toplantı yaptım. Yani şu anda kampanya süreci de gayet huzurlu geçiyor. Herkes mitinglerini yapıyor, toplantılarını yapıyor. Biz de çalışmalarımızı yapıyoruz, ben de bugün Altındağ’dayım. Gayet iyi gidiyor. Yani vatandaşlarımız hür iradelerini gidip sandığa yansıtacaklar. Hiçbir endişeye mahal yok. Hiçbir yerde vatandaşlarımıza baskı söz konusu olamaz.” Heron skandalı sonrasında Genelkurmay Başkanlığı’nın yapmış olduğu açıklama ile ilgili Bakan Atalay, “Ben bir şey söylemeyeyim. Daha önce ‘onlar (Genelkurmay) açıklama yapacak’ diye söylemiştim. Açıklamayı yaptılar” diye konuştu. Açıklama hakkında kamuoyundan tepkilerin geldiği hatırlatılması üzerine Atalay, “Onlar artık kamuoyunun takdiridir. Ben o konuda bir şey diyemem” cevabını verdi.

24.08.2010


 

KKTC için e-Devlet protokolü imzalandı

KKTC’de e-Devlet uygulamasına geçişi sağlayacak protokol, Kıbrıs’la ilgili koordinasyondan sorumlu Devlet Bakanı Cemil Çiçek ile Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım arasında imzalandı.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Bakanlıkta gerçekleştirilen imza töreninde yaptığı konuşmada, protokolün amacının e-Devlet uygulamalarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaygınlaştırmak olduğunu belirtti. Yıldırım, protokolle e-Devlet hizmetlerinin TÜRKSAT vasıtasıyla Kıbrıs’ta da gerçekleştirilmesinin hedeflendiğini kaydetti. Türkiye’de internet kullanımının nüfusun yüzde 42’sine ulaştığını belirten Yıldırım, bunun da e-Devlet uygulamalarının ne kadar önemli hale geleceğini gösterdiğini söyledi. Cemil Çiçek ise Kıbrıs meselesinin Türkiye’nin millî meselesi olduğunu belirterek, ‘’Baştan beri Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetleri olarak Kıbrıs’a her türlü desteği veriyoruz. Özellikle iktidarımız döneminde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yapılan destek her yıl artarak devam etmektedir. Bir önceki yıl katkımız 400 milyon dolar civarındaydı. Bu yılki katkımız yaklaşık 600 milyon dolar civarında’’ diye konuştu. Çiçek, e-Devlet projesiyle Kıbrıs’ta daha etkin, verimli ve çağdaş bir devlet hizmetinin gerçekleşmesinin sağlayacağını belirterek, böylece vatandaş ve yatırımcı memnuniyetinin artacağını söyledi. Konuşmaların ardından Cemil Çiçek ile Binali Yıldırım, protokolü imzaladı.

24.08.2010


 

Ergenekon’da şahitler dinlenmeye başlandı

DanIştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılarla ilgili davayla birleştirilen birinci ‘’Ergenekon’’ dâvâsının 153. duruşmasında şahitlerin dinlenmesine başlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki duruşmaya emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 25 tutuklu sanık katıldı. Tutuksuz sanıklardan Emin Caner Yiğit, Murat Özkan, Zeki Yurdakul Çağman, Mete Yalazangil, İbrahim Benli ve gazeteci Güler Kömürcü Öztürk de duruşmada hazır bulundu. Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz ise duruşmaya gelmedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün yıllık izne ayrıldığı için heyete başkanlık eden üye hakim Hasan Hüseyin Özese, şahit Orhan Kadı’yı kürsüye çağırdı. Duruşma, ifade veren Kadı, tutuklu sanıklardan Alparslan Arslan ile 2 yıl aynı evde kaldıklarını belirterek, Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atılması ve Danıştay saldırısına ilişkin yargılanan 8 sanık ile haklarındaki suçlamaları basından takip ettiği kadarıyla bildiğini söyledi. Başkan Özese, 1995 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdiğini belirten Kadı’nın, daha önceden ifadesinin alınmış olduğunu hatırlatarak bu ifadesini okudu. Bu arada, mahkeme salonundaki izleyici yoğunluğu sebebiyle, duruşmayı takip eden gazeteciler, avukatların oturduğu bölüme alındı.

24.08.2010


 

Ankara’ya 32 banliyö treni

Kayaş ile Sincan arasında sefer yapacak 32 banliyö treni, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın katılımıyla Ankara Garı’nda düzenlenen törenle hizmete alındı.

Binali Yıldırım, törendeki konuşmasında, trenlerin Kayaş-Sincan hattında 10 binlerce Ankaralıya hizmet vereceğini söyledi. Trenlerde her türlü konforun bulunduğunu belirten Yıldırım, ‘’Artık Ankara’da seyahat, bir çile olmaktan bir zevke dönüştü. Hep bir şey söylüyoruz, insanı yücelt ki devlet yücelsin. Ne yapıyorsak vatandaşlarımız, insanımız için yapıyoruz’’ dedi. Yeni hatlar da yaptıklarını belirten Binali Yıldırım, demiryollarında devam eden projelerin yaklaşık 15 milyar dolar tutarında olduğunu belirtti. Yıldırım, ‘’Türkiye Cumhuriyeti tarihinin son 60 yılında ilk defa yatırım ödeneği, demiryollarına karayollarından daha fazla konulmuştur. Bu da demiryollarına verdiğimiz önemin bir başka göstergesidir. Bu sene demiryollarının 3 milyar TL tutarında bir yatırım ödeneği var. Yetmezse buna daha da ilave edeceğiz’’ diye konuştu.Bakan Yıldırım, bir yandan yeni hatlar yaparken, diğer yandan eski hatları yenilediklerini belirtti. Bugüne kadar 4 bin kilometre demiryolu hattını yenilediklerini söyleyen Yıldırım, yeni hat yapımı için ise en az 1 milyar lira harcama yapıldığını ifade etti.

24.08.2010


 

Pozyazköy savcılarına tazminat davası

Pozyazköy’de ele geçirilen mühimmata ilişkin açılan davanın tutuklu sanığı emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan 2 savcı aleyhine toplam 40 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Emekli Binbaşı Bektaş’ın avukatları Celal Ülgen ile Hüseyin Ersöz, Cumhuriyet savcıları Ercan Şafak ile Murat Yönder’den 20 bin’er TL manevi tazminat talebini içeren dava dilekçesini İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Kartal nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verdi. Avukat Hüseyin Ersöz tarafından yapılan yazılı açıklamada da, Bektaş’ın, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde süren yargılama kapsamında Silivri 5 Nolu L Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 16 aydır tutuklu olduğu hatırlatılarak, şöyle denildi: ‘’Bu süreçte Cumhuriyet savcıları Ercan Şafak ve Murat Yönder, Hukukun Temel İlkeleri, CMK, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği ve 22 Nisan 2009 tarihli Savcılık talimatına aykırı olarak yapılan arama ve el koyma işlemlerinde ele geçtiği iddia olunan dokümanlara dayanarak, müvekkilimiz hakkında yakalama ve tutuklama tedbirlerinin devamına karar verilmesini talep etmiş, yine aynı hukuka aykırı dokümanlara dayanarak iddianame hazırlamış ve müvekkilimizin özel hayatına ilişkin hususlara iddianame ve ek delil klasörlerinde yer vermiştir.’’

Savcıların yakalama tedbirinin şartları oluşmadığı halde bu tedbire başvurarak hukuka aykırı hareket ettikleri öne sürülen açıklamada, ‘’Bu nedenle haklarında dava açılması ve uğranılan manevi zararın tazminini talep etme gereği doğmuştur’’ denildi.

24.08.2010


 

Almanya Türk Toplumu: “Opsiyon modeli” kaldırılsın

Almanya Türk Toplumu (TGD) derneğinin başkanı Kenan Kolat, Almanya’da doğan ve çifte vatandaşlık alan göçmenlerin 18-23 yaşları arasında, iki vatandaşlıktan birini seçmek zorunda bırakılmasına ilişkin “opsiyon modelinin” kaldırılmasını istedi.

Kolat, yaptığı yazılı açıklamada, uygulamanın 2000 yılından sonra Almanya’da doğan göçmen çocuklar için geçerli olduğunu, 1990-1999 yılları arasında doğan çocukların da özel bir uygulamayla çifte vatandaş olabildiğini ancak yeni uygulamanın ne gibi etkileri olacağını bekleyip görmek istediği için çoğu göçmen gencin henüz bir karar vermediğini, bunun da bürokratik sıkışmaların yaşanmasına yol açacağını kaydetti. Kenan Kolat, “Bu uygulama sadece daha fazla bürokrasi yaratmakla kalmayacak. Bu ayrıca uyum politikası açısından da yapıcı değil. Başkaları karar vermek zorunda değilken, sözkonusu gençler iki vatandaşlıktan birini seçmek zorunda bırakılıyor” yönünde görüş belirtti. Bürokratik sıkışıklığın, Alman vatandaşlığına geçmek isteyen diğer insanların işlemlerini geciktireceğine ve böylece Alman vatandaşlığına geçenlerin sayısının da azalacağına dikkati çeken Kolat, “Eğer böyle bir durumun yaşanması istenmiyorsa hükümet daha fazla beklememeli ve hemen harekete geçmeli” dedi.

24.08.2010


 

Bayar mezarı başında anıldı

Türkıye Cumhuriyeti’nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, vefatının 24. yılında Bursa’nın Gemlik ilçesine bağlı Umurbey beldesindeki anıt mezarı başında törenle anıldı.

Anma törenine, Devlet Bakanı Faruk Çelik, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Bursa Valisi Şahabettin Harput, Gemlik Kaymakamı Bilal Çelik, Gemlik Belediye Başkanı Fatih Mehmet Güler, DP İl Başkanı Abdullah Biçer, Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy, torunlarının çocukları Ali İhsan İzbur ve Osman Bayar Naskali, siyasî parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile vatandaşlar katıldı. Anıt mezara çelenklerin sunulması ve saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayan törende Nilüfer Gürsoy, taziyeleri kabul etti. Daha sonra protokol üyeleri ve dâvetliler, Celal Bayar Vakfı Müzesi’ni gezdi.

24.08.2010


 

2 ilde silâh operasyonu

Siirt ve Bitlis’te eş zamanlı olarak düzenlenen operasyonda bir uzun namlulu silâh, 4 tabanca ile 2 av tüfeği ele geçirildi.

İl Emniyet Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, Şirvan ve köylerinde silâh kaçakçılığı ve ticareti suçuna karışan şebekeye yönelik 6 ay devam eden çalışma sonucunda, Şirvan ile Bitlis’in Hizan ilçesinde 13 adrese operasyon yapıldığı belirtildi. Operasyonda bir uzun namlulu silah, 4 tabanca ve 2 av tüfeği ile 532 fişek ele geçirildi, S.Ç, N.Y, F.Ç, Y.T. ve C.E. yakalandı. Sorgularının ardından mahkemeye sevk edilen zanlılardan F.Ç. ve Y.T. serbest bırakılırken, S.Ç, N.Y. ve C.E. tutuklandı.

24.08.2010


 

KCK/TM dâvâsı için özel duruşma salonu

Diyarbakir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek ‘’KCK/TM Dâvâsında’’ sanık sayısının fazlalığı sebebiyle adliye binasında özel bir salon oluşturuluyor.

Edinilen bilgiye göre, terör örgütü PKK’nın ‘’KCK/Türkiye Meclisi (KCK/TM)’’ yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında haklarında dava açılan 103’ü tutuklu 151 sanığın yargılanması için adliye binasındaki mevcut salonların yetersiz kalması üzerine adliye binasının orta kısmındaki boş alanda salon oluşturulması için çalışma başlatıldı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, bir süre önce, 18 Ekim 2010 tarihinde görülecek ilk duruşma sebebiyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından yargılama için uygun bir salon temin edilmesini istemişti.

24.08.2010


 

Başbuğ, Erdoğan’a veda etti

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a veda ziyaretinde bulundu.

Başbakanlık Merkez Bina’da basına kapalı gerçekleşen görüşme, 1.5 saat sürdü. Başbakan Erdoğan, görüşme bitiminde Orgeneral Başbuğ’u binanın çıkış kapısına kadar eşlik ederek uğurladı. Bu arada, Yüksek Askerî Şûrâ kararıyla 30 Ağustos tarihinde emekliye ayrılacak olan Orgeneral Hasan Iğsız, 1. Ordu Komutanlığı görevini Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu’na törenle teslim etti. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner’in de katıldığı devir teslim töreni, 1. Ordu Komutanlığının Selimiye Kışlası’nda gerçekleştirildi.

24.08.2010


 

Ahmet Türk: Ateşkes süreci heba edilmemeli

Demokratık Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Ahmet Türk, terör örgütünün ateşkes ilan etmesiyle yakalanan sürecin heba edilmemesi gerektiğini söyledi.

Diyarbakır’da düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplantısı sona erdi. DTK Başkanı Ahmet Türk, Cigerhun Kültür Merkezinde sona eren toplantının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Kongre olarak sivil toplum kuruluşlarının, BDP’nin ve demokratik kamuoyunun çağrısı üzerine PKK’nın ilan ettiği eylemsizlik kararını cesurca nitelendirdiklerini, bunun toplumsal barışa tarihi bir fırsat sunduğunu kaydetti. Türk, “Çağrımıza yanıt verilmesi memnuniyet verici olmakla birlikte şuandan itibaren eylemsizlik halinin karşılık bulması ve barışçıl bir sürece evrilmesinin vicdani, ahlâkî ve siyasî sorumluluğu biz çağrıda bulunanlara aittir. Bundan sonra taleplerimizi hükümete ve devlete yöneltmek durumundayız” diye konuştu. Kardeş kanının dökülmemesi için Türkiye ve Kürt halkını savaşa karşı çıkmaya çağıran Türk, “Hükümeti, devleti ve tüm kamu otoritelerini bir kez daha askeri ve siyasi operasyonları fiilî olarak durdurmaya çağırıyoruz. Geçmişte kaçırılmış fırsatların bir kez daha tekerrür etmemesi için tüm sivil toplum kuruluşlarının devlet ve hükümeti adım atmaya zorlayacak bir yol izlemeleri gerektiği açıktır” dedi.

24.08.2010


 

Olaylı iftarla ilgili 18 kişinin ifadesi alındı

Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığınca düzenlenen iftar yemeğinde çıkan olaylara ilişkin 18 kişinin Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğünde ifadesine başvuruldu.

Alınan bilgiye göre, 21 Ağustos Cumartesi günü WOW Otel’de düzenlenen iftarda çıkan olayların ardından soruşturma başlatan Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı, otelin güvenlik kameralarının görüntüleri ile diğer bazı görüntüleri inceleyerek, olaylara karışan 18 kişiyi tesbit etti. Savcılığın talimatıyla ifadelerine başvurulmak üzere Bakırköy İlçe Emniyet Müdürlüğüne getirilen bu kişiler, İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğü Siyasî Büro ekiplerinin katılımıyla sorgulandı. İfade alma işlemi tamamlanan kişiler daha sonra serbest bırakıldı. Yetkililer, alınan ifadeler doğrultusunda ve görüntülerde yapılacak yeni tesbitlerle, protesto olayına karışan diğer kişilerin de ifadelerine başvurulacağını kaydettiler.

24.08.2010


 

Baydemir hakkında 10 yıl hapis istendi

Dİyarbakir Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında terör örgütü PKK’ya katılan 16 yaşındaki D.K.’ya para yardımında bulunduğu iddiasıyla 10 yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı.

Bir süre önce terör örgütü PKK’dan kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan 16 yaşındaki D. K’nin örgüte katılmak için Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’den para yardımı aldıklarını ifade etmesi üzerine, Baydemir hakkında başlatılan soruşturma tamamlandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Baydemir hakkında, TCK’nın ‘’Örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suretiyle örgüt üyesi olmak’’ suçunu kapsayan 314/2. maddesi uyarınca 10 yıla kadar hapis cezası istendi. Baydemir’in yargılanmasına önümüzdeki günlerde Ağır Ceza Mahkemesinde başlanacak.

24.08.2010


 

İmama silâhlı saldırı

HakkÂrı’de sabah ezanını okuduktan sonra evine giden imam, sokakta uğradığı silâhlı saldırı sonucu vefat etti.

Alınan bilgiye göre, Pehlivan Mahallesi’ndeki Hacı Sait Camisi imamı Aziz Tan, sabah ezanını okuduktan kısa süre sonra evine gitmek üzere camiden çıktı. Tan, sokakta yürüdüğü sırada kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerin silâhlı saldırısına uğradı. Vücuduna isabet eden kurşunlarla olay yerinde vefat eden Tan’ın cenazesi, işlemlerin ardından Hakkâri Devlet Hastanesine kaldırıldı. Cenazenin, otopsi için Van Adlî Tıp Merkezine gönderileceği bildirildi. Bölgede incelemelerde bulunan polis ekipleri, olayın çok yönlü araştırıldığını belirterek, saldırganların yakalanması için geniş çaplı soruşturma başlatıldığını kaydetti.

24.08.2010


 

Angusların kesimine başlandı

URUGUAY’DAN ithal edilen hayvanların kesimine başlandı.

Alınan bilgiye göre, Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) yaptığı ihale kapsamında Uruguay’dan getirilen ngus ve Hereford cinsi ağırlıkta olmak üzere toplam 12 bin 500 adet dananın bir bölümü Bursa’ya gönderildi. TIR’larla Bursa’ya şu ana kadar bin 700 adet hayvan getirildiği, toplamda 3 bine yakın dana geleceği öğrenildi. Danaların, Et Balık Kurumunun Bursa’daki eski kombinasında kesimine başlandı. Yetkililer, danaların İstanbul, Ankara, Sakarya ve Eskişehir’e de gönderildiğini ve kesimlerinin sürdüğünü belirterek, 12 bin 500 hayvanın tamamının 10 gün içinde kesilerek dağıtılacağını söylediler. Sakarya’ya getirilen yaklaşık 3 bin Angus cinsi büyükbaş hayvanın kesimine başlandı. Uruguay’dan Derince Limanı’na yanaşan ve içinde Angus cinsi 12 bin 500 büyükbaş canlı hayvan taşıyan Ürdün bandıralı ‘’Almawashi’’ adlı gemiden EBK Sakarya Kombinası’na yaklaşık 3 bin hayvan sevk edildi.

24.08.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.