10 Kasım 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Yurt Haber

 

Yalova’da neler oluyor?

Yalova’da Temmuz ayından bu yana enteresan ve bir o kadar da hızlı gelişmeler yaşanıyor. Yalovalıların bir kısmı bu hareketliliğe büyük ölçüde tepki gösterirken diğer bir kısmı ise sessizliğini korumaya devam ediyor.

Sonuç ne olacak bunu hepimiz ilerleyen günlerde göreceğiz, fakat konuyu ya da konuları olabildiğince sizlerle paylaşalım.

23 Temmuz 2010

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bingöl’de referandum startını vermeden bir gün önce Yalova’da bir takım açılışlar gerçekleştirdi. Bunlardan bir tanesi Koç grubuna bağlı Setur Marinas tarafından işletilecek olan ve temelleri dönemin DYP milletvekili Cevdet Aydın zamanında atılan yat limanının faaliyete geçmesi için düzenlenen törendi–ki kimsenin buna bir şey dediği yoktu. Fakat ikinci açılış bir kısım Yalovalıları harekete geçirdi. O da Türkiye’nin büyük sanayi devlerinden AKKÖK Grubuna bağlı AKSA tesislerinde karbon elyaf üretim tesislerinin açılış töreniydi. (Karbon elyaf, çeliğin yerini alacak, fakat çelikten daha hafif bir madde ve dünyada sadece iki yerde üretiliyor. Bunlardan biri de AKSA’nın Yalova fabrikası. Başbakan’ın ifadesiyle üçüncü boğaz köprüsünde çelik halatlar yerine karbon elyaf kullanılabilir.) Buraya kadar her şey normal, fakat AKSA’nın bu üretimi kârlı bir şekilde yapabilmesi için elektriğini kendisi üretmek istiyor. Üretmek istediği enerjiyi de kendi bünyesinde kuracağı termik santral ile karşılamayı amaçlıyor ve bütün kavgalar da bu sebeple çıkıyor.

Yeşili ve mavisiyle öne çıkmış Yalova’da termik santral istemezük (!)

Yalovalıların karşı çıktığı nokta tam da burası. Termik santral bacalarından çıkan duman Yalovamızı duman altı yapacak ve Yalova, Yatağan’a dönecek. Şimdi burada birtakım bilgileri vermek sanırım en doğrusu olacak. Bir işletme ve/veya sanayici, yeni yatırımlara girişeceği zaman bildiğiniz üzere ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Raporu almak zorunda. Bunu alamayan bir işletmeci, yatırımını gerçekleştiremiyor. İsterse Türkiye’deki işsizlik sayısını 0’a indirecek bir yatırım dahi söz konusu olsa. Lâkin burada şöyle bir sorun ortaya çıkıyor. İnsanlar bir şeylere karşı çıkarken altını doldurmakta güçlük çekiyorlar. Niye mi? Çünkü itiraz eden her kime sorsam; “Yalova, Yatağan olacak” diyorlar. Ben de Yatağan’a hiç gittin mi diye soruyorum. Cevap “ama öyle diyorlar” oluyor. Tabiî ben bu sorularıma cevap ararken Cumhuriyet gazetesinin Yalova temsilcisi ve yılların gazetecisi Faruk Ağabey (Kırtay), Yatağan’a gidiyor. Fotoğraflıyor, gözlemlerini aktarıyor ve Muğlalı bir teyzenin, “Beri bak oğlan. Yatağan duman oldu, Yalova duman olmasın!” deyişini kendi web sitesinden haber yapıyor ve konu Yalova’nın gündemine düşüyor. Tabiî, hiçbir zaman risk almayan siyasîler de bu haber sonrası “karşıyız” açıklamalarını peşpeşe yapıyor. Lâkin burada benim aklıma da şu soru takılıyor. Yatağan santrali 1975 yılında kurulmadı mı? Evet, kuruldu. Peki 1975 model otomobilin yaktığı yakıtla 2011 model aracın yaktığı yakıt aynı mı? Her şey bir yana yakın bir gelecekte çevreye etkisi sıfır olan elektrikli araçlara binmeyecek miyiz? Pekalâ teknoloji bu kadar hızlı ilerliyor, çevreye duyarlı sanayi bu kadar gelişiyorsa ve yatırımcı ÇED Raporunu da alıyorsa bu yatırıma niye karşı çıkıyoruz? Aldığım cevap, “E canım gece filtreleri çalıştırmayacaklar. Duman altı olacağız!” oluyor. Delil soruyorum delil yok. “O zaman böyle bir şey olursa hep birlikte Çevre Bakanlığına başvurur denetimlerin arttırılmasını isteriz” diyorum. O zaman karşı taraf susuyor. Lâkin bu süreçte Yalova’nın bütün siyasîleri de bu işin üstüne atlamış oldu ve hepsi de Ankara’da olduğu gibi ağız birliği etmişcesine “İstemezük!” dedi. Biri hariç. İktidar siyasî partisinin il başkanı. (Bu arada iktidar vekili de istemezük diyenler arasında) İktidar partisinin il başkanı (bu olaylardan 2 ay önce atandı) diyor ki: “Bir bekleyelim bakalım. ÇED Raporlarında ne çıkacak? Şirket yetkilileri bir konuşsunlar. Bizi tatmin edebilecekler mi? Bırakın adamlar bir konuşsunlar. Tatmin olmazsak ben de istemezük diyeceğim” diyor. Lâkin ben de öyle düşünüyorum. Çünkü insanlar karşı çıkıyor, ama gerekçeleri beni tatmin etmiyor. Gerekçeler ise filtreleri kapatabilir, filtreleri çalıştırmayabilir, çevreye zarar verebilir. Yani hepinizin de yakından bildiği bir örnek misali Haliç’teki bin kayıktan senede bir veya iki tane batabileceği gibi hiç batmayabilir de. Nasıl ama? Bu arada Yalovaspor’un AKSA ile yaptığı toplantıdan maddî destek taleplerine red cevabı geldikten sonra da termik santrale istemezük dediğini, ama “maddî talebe olumlu cevap gelseydi böyle çıkış yapabilecekler miydi?” sorusunun halk arasında dolaştığını üstüne üstlük bir yöneticinin de bu sebeple geçtiğimiz günlerde yönetimden istifa ettiğini de benden duymuş olmayın.

İkinci olay: Yalova kaymakamını kimse takmasa da Yalova Valisi takılıyor (!)

Hepinizin de bildiği üzere, “Kim takar Yalova kaymakamını?” meşhur sözü yıllardan bu yana dilden dile dolaşa gelmiştir. Hatta Yalova il olduğunda üzülenler bile olmuştur. Çünkü artık Yalova’nın kaymakamı olmayacaktır. Her neyse. Yalova’da –dile kolay–7 senedir valilik yapan Doç Dr. Yusuf Erbay, yeniden merkeze alınıyor ve yerine Bakırköy Kaymakamı Dursun Ali Şahin atanıyor. (Bundan önce Erbay, iktidar tarafından bir kez daha merkeze alınmış ve yerine Sarıyer Kaymakamı Mehmet Ersoy atanmıştı. Mahkemeye başvuran Erbay, yine mahkeme kararıyla Yalova’ya vali olarak geri dönmüştü.) Yalova’daki muhalif seslerden bir nida daha yükseliyor: “Devletin valisi gitti, hükümetin valisi geldi!” Hatta konu Yılmaz Özdil’in köşe yazısına kadar da taşınıyor. Fakat Yalovalı, yeni valisine çabuk alışıyor. Ramazan ayında atanan Şahin’in ilk işi Sosyal Yardımlaşma Vakfı’nın yardımda bulunduğu aileleri iftarda ve iftar sonrası ziyaret etmesi oluyor. Dertlerini dinliyor, gerekirse daha fazla yardım edilmesi için talimatlar veriyor. Kurumlar arası irtibat kopuklukları olduğunu, kurum müdürlerinin kaymakamları tanımadığını ve bunun önüne geçmek için sık sık toplantılar organize edeceklerini ifade ediyor. Köyleri tek tek ziyaret edip köylerin sorunlarına eğiliyor. Engelli vatandaşların diş sağlığı ile ilgili problemin üzerine giderek problemin çözümünü hızlandırıp sonuca ulaştırıyor. Cep telefonu numarasını yerel basına verdiği röportajlarda ve valiliğin sitesinde yayınlatıyor. Halkın 24 saat kendisiyle irtibat kurmasının kendisini mutlu ettiğini söylüyor. Minibüs şoförlerinin eğitilmesi gerektiğini dile getirip, şehir içine şehirler arası çalışan otobüslerin girmemesini söylüyor ve daha bir çok fiiliyatıyla Yalovalıların sevgilisi haline geliyor. Hatta bu konuda DP il başkanı Muhammet Sarıoğlu bile, “Erbay, artık mahkeme açıp geri gelmesin” diye açıklama yapıyor. Yani Yalova halkı valisinden şimdilik memnun, ama olur da mahkeme kararıyla Erbay, geri gelirse kabak tadını verecek gibi gözüküyor. Çünkü Erbay’ın halkla olan diyaloğu daha zayıftı.

Üçüncü olay: VOPAK kimyasal depolama tesisi (!)

Bütün bu gelişmeler yaşanırken bir de –Yalova’dan geçenler bilir- Elyaf fabrikasının yerine yabancı bir firma olan VOPAK tarafından kurulacak kimyasal depolama tesisi. Yine bir ÇED toplantısı ve yine Yalovalıların toplantıya aşırı ilgisi. Lâfım aşırı ilgiye değil, hatta sosyal sorumluluk anlamında önemli de bir adım, fakat insanları dinlemeden konuşturmamak çok da doğru değil diye düşünüyorum. Neyse ki bu konu da sıcaklığını korurken, Kent Konseyi’nden önemli bir hamle geldi. Kent Konseyi Başkanı Şükrü Önder (bir önceki dönem AKP Yalova milletvekili), AKP Yalova milletvekili İlhan Evcin, CHP milletvekili Muharrem İnce, siyasî partiler ve STK’ların katılımıyla bir toplantı düzenleyip bu yatırımları istemezük dediler. İşin ilginç yanı bu toplantıya AKP dışında bütün siyasî partilerin il başkanları katılırken, AKP Yalova Belediye eski Başkanı Barbaros Binicioğlu da istemezük dedi. Benim en çok üzüldüğüm konu ise şu: İstemezük diyenlerin hiçbiri ortaya bilimsel bir şey koymuyorlar. En son Kent Konseyi Başkanı Şükrü Önder’in itiraz gerekçesi ise, güler misin ağlar mısın dedirtecek cinsten: “Bu tesislerin üzerine askerî eğitim alanından havalanan eğitim uçaklarından biri düşerse!” Varın gerisini siz düşünün.

Neyse ki, konuyla ilgili olması bakımından Kent Konseyi’nin toplantısına katılmayan AKP il başkanlığının basın toplantısına katılma imkânım oldu. Dolayısıyla yerel basın temsilcileri de konuyu VOPAK’a getirdiler. “Zararlı bir şeye karşı çıkmıyor musunuz?” sorusuna il başkanının verdiği cevap beni tatmin etti: “Değerli basın mensupları gelin yerleri değiştirelim ve ben size soru sorayım. Kimyasal depolama hakkında ne biliyorsunuz? Çevre Bakanlığının bu konuda hazırladığı raporları incelediniz mi? Dünyanın kaç noktasında kimyasal depolama alanı var ve bugüne kadar çevreye nasıl bir zarar vermiş?” Tabiî ki istemezük diyen basın mensubu sus pus, çünkü karşı çıktığı şeye niye karşı çıktığını bilmiyor. İl başkanından bir hamle daha: “Yalova Üniversitesi’nden rapor istedik gelen rapor doğrultusunda biz de Yalova’nın lehine olan tarafta duracağız!”

SONUÇ: Yalova’da gündem çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Neyin ne olacağını kestirmek güç. Yalova siyasî faaliyetini Tansu Çiller döneminde milletvekili olan Cevdet Aydın’ın yokluğunu çok arıyor. Çünkü o günden sonra Yalova, Ankara’dan istediğini ve kendisine faydalı olan şeyi alamadı. Bir dönem Yaşar Okuyan ile elle tutulur bir hastanesi oldu. AKP döneminde ise vekilleri, halkın gözünde sınıfta kaldı. Halkın gözüne de gerek yok, çünkü Halep ordaysa arşın Yalova’da. Şu an herkes son gardını almış durumda. Bir tarafta ortaya gerekçe koyamadan duygusal bir şekilde yaklaşan siyasî partilerin Yalova temsilcileri ve özellikle CHP milletvekili ve aynı zamanda grup başkanvekili Muharrem İnce ile il başkanı Ertan Şener ve Kent Konseyi. Diğer tarafta ise, daha temkinli, daha sağduyulu ve daha mantıklı yaklaşan Yalova Valisi Dursun Ali Şahin, Belediye Başkanı Yakup Koçal ve iktidarın Yalova temsilcisi Temel Coşkun. Ben ikinci tarafa güveniyorum, çünkü somut bir şeyleri görmeden duyguları ile hareket etmiyorlar. Bakalım gelecek günler neyi gösterecek? Hep birlikte izleyip göreceğiz. Ama halkın arasında dolaşan, perde arkası diye nitelendirilen söylentilerin aslı varsa, menfaatin esiri olmuş bir zihniyetin, bundan önce olduğu gibi, ülkenin kalkınmasına bu şekilde karşı çıktıklarını görmek gerçekten mide bulandırıcı oluyor. Eski bir siyasînin söylediği gibi, “İzzetli insanlar, Menderes’in idamıyla siyaseti bıraktı!” Yolun açık olsun Türkiye!

IN: Yaklaşan seçimler öncesi Yalova’da ismini duyurup öne çıkmak istiyorsan çevreye duyarlı birkaç söz ettin mi vitrinlerdeki yerini alırsın belki Ankara’dakilerin kulağına ismim gider diye. (AKP eski il başkanı, AKP eski milletvekili, AKP’nin hali hazırdaki milletvekili, AKP eski belediye başkanı, CHP milletvekili ve grup başkanvekili, CHP il başkanı vs?)

OUT: Her ne olursa olsun somut şeyleri görmeden hareket etmemek ve meseleleri soğukkanlılıkla duyarlı bir şekilde ele almak. (Yalova valisi, Yalova belediye başkanı, AKP il başkanı vs)

NOT: Bu arada AKP ve DP’de çok seslilik yaşanıyor. AKP’de eskiler baştan istemezük diyor, mevcutlar sağduyulu yaklaşıyor. DP’de de il başkanı baştan istemezük derken, DP’li belediye başkanı meseleleri dışarıdan gözlemleyip sağduyulu yaklaşıyor. Sonuç? Bekleyip göreceğiz.

YAVUZ TOPALCI

YALOVA

[email protected]

10.11.2010


 

Kuzey Ege Kalkınma Ajansı'nın ismi değişti

Merkezı Kütahya’da bulunan ve bu ilin yanı sıra Afyonkarahisar, Manisa, Uşak illerini kapsayan Kuzey Ege Kalkınma Ajansı’nın (KEKA) ismi, Zafer Kalkınma Ajansı olarak değiştirildi. Ajanstan yapılan yazılı açıklamada, isim değişikliğine ilişkin 21 Ekimde alınan yönetim kurulu kararının Devlet Planlama Teşkilâtınca (DPT) onaylandığı bildirildi.

Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde ‘’zafer’’ kelimesinin anlamının, ‘’bir yarışma veya uğraşıda çaba harcayarak elde edilen başarı’’ diye ifade edildiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:’’Ajansımız, ulusal ve uluslar arası düzeyde önem kazanmış sürdürülebilir kalkınma ve rekabet gücünün arttırılması maratonunda TR 33 bölgesini en ön sıralara taşımayı kendine amaç edinmiştir. Ayrıca, TR 33 Bölgesi, ulusal Kurtuluş Savaşımızın vuku bulduğu en önemli illeri kapsamaktadır. Bu anlamda, ülkemizin geçmişinde zafere öncülük etmiş olan bölgemiz, gelecekte de ülkemizin kalkınmasında öncü bir rol oynayacaktır.’’ Zafer Kalkınma Ajansı’nın yeni ambleminde ‘’martı’’ simgesinin kullanıldığı duyuruldu.

10.11.2010


 

Ankara’da fidan dikim seferberliği

Ankara Valisi Alâaddin Yüksel “Kamu Ağaçlandırma Seferberliği” kapsamında 25 ilçede aynı anda düzenlenen törenlerle Ankara ilinde fidan dikim seferberliğinin startını verdi.

Ankara İlinde kamu ağaçlandırmaları kapsamında 25 ilçede gerçekleştirilen eşzamanlı ağaç dikimi törenlerine 10 bin üzerinde vatandaşımız katılarak 46 bin 300 hektarlık alana 45 bin fidan dikildi. Ankara Valisi Alâaddin Yüksel, Ankara’nın 25 ilçesinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen ağaçlandırma seferberliğini başlatarak Batıkent Çakırlar mevkiindeki Atatürk Orman Çiftliği’ne ait 340 dekarlık arazide düzenlenen 2 bin fidanın dikim törenine katıldı. Yüksel, “insanoğlunun yüzyılın başından itibaren başlattığı teknoloji yarışını şimdilerde tam bir teknoloji çılgınlığına dönüştürdüğünü” belirterek, “Herkesin bu teknoloji çılgınlığına ne zaman ‘dur’ diyeceğini ve bu dünyayı çocuklarımıza nasıl bırakacağımızın cevabını elbette vermesi gerekiyor. Eğer bunların cevabı verilmese bu gök kubbe hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki bir gün başımıza inecektir” dedi. Vali Yüksel yaptığı konuşmada, çevre duyarlılığı konusunda herkesin üstüne düşen görevleri samimiyetle yapması gerektiğini belirtti.

Ahmet TERZİ / Ankara

10.11.2010


 

Belediyelere bedelsiz çınar fidanı dağıtılacak

Çevre ve Orman Bakanlığı, İstanbul’un yeniden çınar ağaçları ile donatılması yönünde bir çalışma başlatıldığını, ülke genelinde yetiştirilen 1 milyon 300 bin adet çınar fidanının başta İstanbul belediyeleri olmak üzere diğer belediyelere de ücretsiz dağıtılacağını bildirdi.

Çevre ve Orman Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, geçmişte İstanbul ile anılan çınar ağaçlarını şehre yeniden kazandırmak için başlatılan çalışma ile ülke genelinde 1 milyon 300 bin adet çınar fidanı üretildiği belirtilerek, ‘’Başta İstanbul Belediyeleri olmak üzere, diğer belediyelerin çınar fidanı talepleri Çevre ve Orman Bakanlığı’nca bedelsiz olarak karşılanacak. Bu çalışmayla geçmişte çınar ağaçlarıyla bütünleşen İstanbul’un eski günlerine kavuşturularak, tekrar çınarlarıyla anılan bir şehir haline getirilmesi hedefleniyor’’ denildi.

10.11.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.