BİRİNCİ KELİME
        
        
          *G s
        
        
          ’p
        
        
          G n
        
        
          ¬'
        
        
          dp
        
        
          G n
        
        
          B’
        
        
          ’ta şöyle bir müjde var ki:
        
        
          Hadsiz hacata müptelâ, nihayetsiz a’dânın hücumuna
        
        
          hedef olan ruh-i insanî şu kelimede öyle bir nokta-i istim-
        
        
          dat bulur ki, bütün hacatını temin edecek bir hazine-i rah-
        
        
          met kapısını ona açar. Ve öyle bir nokta-i istinat bulur
        
        
          ki, bütün a’dâsının şerrinden emin edecek bir kudret-i
        
        
          mutlakanın sahibi olan kendi Ma’budunu ve Hâlık’ını bil-
        
        
          dirir ve tanıttırır, sahibini gösterir, maliki kim olduğunu
        
        
          irae eder. Ve o irae ile, kalbi vahşet-i mutlakadan ve ru-
        
        
          hu hüzn-i elîmden kurtarıp, ebedî bir ferahı, daimî bir sü-
        
        
          ruru temin eder.
        
        
          İKİNCİ KELİME
        
        
          o
        
        
          ?n
        
        
          ór
        
        
          Mn
        
        
          h
        
        
          : Şu kelimede şifalı, saadetli bir müjde vardır.
        
        
          Şöyle ki:
        
        
          kâinatın ekser envaıyla alâkadar ve o alâkadarlık yü-
        
        
          zünden perişan ve keşmekeş içinde boğulmak derecesi-
        
        
          ne gelen ruh-i beşer ve kalb-i insan,
        
        
          o
        
        
          ?n
        
        
          ór
        
        
          Mn
        
        
          h
        
        
          kelimesinde
        
        
          bir melce, bir halâskâr bulur ki, onu bütün o keşmekeş-
        
        
          ten, o perişaniyetten kurtarır. Yani,
        
        
          o
        
        
          ?n
        
        
          ór
        
        
          Mn
        
        
          h
        
        
          manen der:
        
        
          Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma,
        
        
          onlara tezellül edip minnet çekme, onlara temelluk edip
        
        
          boyun eğme, onların arkasına düşüp zahmet çekme,
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            o
          
        
        
          
            nuncu
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            | 369 |
          
        
        
          yirminCi mekTup
        
        
          tası.
        
        
          
            perişaniyet:
          
        
        
          perişanlık.
        
        
          
            ruh-i beşer:
          
        
        
          insan ruhu.
        
        
          
            ruh-i insanî:
          
        
        
          insan ruhu.
        
        
          
            saadet:
          
        
        
          mutluluk.
        
        
          
            sürur:
          
        
        
          sevinç.
        
        
          
            şer:
          
        
        
          kötülük, fenalık.
        
        
          
            şifa:
          
        
        
          şifa bulma, iyileşme.
        
        
          
            temelluk:
          
        
        
          yalakalık, dalkavukluk,
        
        
          yaltaklanma.
        
        
          
            temin etme:
          
        
        
          sağlama, elde etme.
        
        
          
            tezellül etme:
          
        
        
          alçalma, hor ve ha-
        
        
          kir duruma düşme.
        
        
          
            vahşet-i mutlaka:
          
        
        
          sınırsız ve tam
        
        
          bir yalnızlık.
        
        
          
            zahmet:
          
        
        
          sıkıntı, meşakkat.
        
        
          
            a’dâ:
          
        
        
          düşmanlar.
        
        
          
            alâkadar:
          
        
        
          alâkalı, ilgili.
        
        
          
            daimî:
          
        
        
          sürekli, devamlı.
        
        
          
            ebedî:
          
        
        
          sonu olmayan, sürekli,
        
        
          sonsuz.
        
        
          
            ekser:
          
        
        
          pek çok.
        
        
          
            enva:
          
        
        
          neviler, türler.
        
        
          
            ferah:
          
        
        
          rahatlık, iç açıklığı, neşe.
        
        
          
            hacat:
          
        
        
          ihtiyaçlar.
        
        
          
            hadsiz:
          
        
        
          sınırsız, sonsuz.
        
        
          
            halâskâr:
          
        
        
          kurtarıcı.
        
        
          
            Hâlık:
          
        
        
          yaratıcı, her şeyi yoktan
        
        
          yaratan; Allah.
        
        
          
            hazine-i rahmet:
          
        
        
          rahmet ha-
        
        
          zinesi.
        
        
          
            hüzn-i elîm:
          
        
        
          elem verici hü-
        
        
          zün, acı verici üzüntü.
        
        
          
            irae etmek:
          
        
        
          göstermek.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          yaratılmış olan şeyle-
        
        
          rin tamamı.
        
        
          
            kalb-i insan:
          
        
        
          insan kalbi.
        
        
          
            keşmekeş:
          
        
        
          karışıklık, kargaşa.
        
        
          
            kudret-i mutlaka:
          
        
        
          sonsuz ve
        
        
          sınırsız kudret.
        
        
          
            Ma’bud:
          
        
        
          her şeyin kendisine
        
        
          ibadet ettiği ve ibadete lâyık
        
        
          tek varlık olan Allah.
        
        
          
            malik:
          
        
        
          sahip.
        
        
          
            manen:
          
        
        
          manevî olarak.
        
        
          
            melce:
          
        
        
          sığınak.
        
        
          
            minnet:
          
        
        
          bir iyiliğe karşı kendi-
        
        
          sini manevî borçlu bilme.
        
        
          
            müjde:
          
        
        
          sevindirici haber, iyi
        
        
          haber.
        
        
          
            müptelâ:
          
        
        
          tutulmuş, tutkun,
        
        
          bağımlı.
        
        
          
            müracaat:
          
        
        
          başvurma, danış-
        
        
          ma.
        
        
          
            nihayetsiz:
          
        
        
          sonsuz.
        
        
          
            nokta-i istimdat:
          
        
        
          yardım dile-
        
        
          me noktası.
        
        
          
            nokta-i istinat:
          
        
        
          dayanak nok-