BEŞİNCİ KELİME
        
        
          o
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ?r
        
        
          G o
        
        
          ¬n
        
        
          d
        
        
          : Yani,
        
        
          hamd ve sena, medih ve minnet Ona
        
        
          mahsustur, Ona lâyıktır. Demek nimetler Onundur ve
        
        
          Onun hazinesinden çıkar. Hazine ise daimîdir.
        
        
          İşte şu kelime şöyle müjde verip diyor ki:
        
        
          ey insan! nimetin zevalinden elem çekme. Çünkü
        
        
          rahmet hazinesi tükenmez. Ve lezzetin zevalini düşünüp,
        
        
          o elemden feryat etme. Çünkü o nimet meyvesi bir rah-
        
        
          met-i bînihayenin semeresidir. Ağacı bâkî ise, meyve git-
        
        
          se de yerine gelen var. nimetin lezzeti içinde, o lezzet-
        
        
          ten yüz derece daha ziyade lezzetli bir iltifat-ı rahmeti
        
        
          hamd ile düşünüp, lezzeti, birden yüz derece yapabilir-
        
        
          sin. nasıl ki bir padişah-ı zîşanın sana hediye ettiği bir el-
        
        
          ma lezzeti içinde yüz, belki bin elmanın lezzetinin fevkin-
        
        
          de bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder;
        
        
          öyle de,
        
        
          o
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ?r
        
        
          G o
        
        
          ¬n
        
        
          d
        
        
          kelimesiyle, yani hamd ve şükür ile, ya-
        
        
          ni nimetten in’amı hissetmekle, yani Mün’im’i tanımak-
        
        
          la ve in’amı düşünmekle, yani onun rahmetinin iltifatını
        
        
          ve şefkatinin teveccühünü ve in’amının devamını düşün-
        
        
          mekle, nimetten bin derece daha leziz, manevî bir lezzet
        
        
          kapısını sana açar.
        
        
          ALTINCI KELİME
        
        
          »/
        
        
          «r
        
        
          ëo
        
        
          j
        
        
          : Yani,
        
        
          hayatı veren Odur. Ve hayatı rızık ile ida-
        
        
          me eden de Odur. Ve levazımat-ı hayatı da ihzar eden
        
        
          yine Odur. Ve hayatın âlî gayeleri Ona aittir ve mühim
        
        
          
            âlî:
          
        
        
          yüce, yüksek.
        
        
          
            bâkî:
          
        
        
          sonsuz, sürekli ve kalıcı olan.
        
        
          
            daimî:
          
        
        
          sürekli, devamlı.
        
        
          
            elem:
          
        
        
          acı, dert, üzüntü, kaygı.
        
        
          
            feryat etme:
          
        
        
          yüksek sesle bağır-
        
        
          ma.
        
        
          
            fevkinde:
          
        
        
          üstünde, üzerinde.
        
        
          
            gaye:
          
        
        
          maksat, hedef.
        
        
          
            hamd:
          
        
        
          methetme, şükür, övme;
        
        
          kulların Allah’a karşı olan memnu-
        
        
          niyetlerini onu överek ve şükrede-
        
        
          rek bildirmesi.
        
        
          
            hazine:
          
        
        
          kıymetli şeylerin saklandı-
        
        
          ğı yer.
        
        
          
            idame etme:
          
        
        
          devam ettirme, sür-
        
        
          dürme.
        
        
          
            ihsan etme:
          
        
        
          bağışlama, ikram et-
        
        
          me.
        
        
          
            ihsas etme:
          
        
        
          hissettirme, sezdirme.
        
        
          
            ihzar etme:
          
        
        
          hazırlama, hazır etme.
        
        
          
            iltifat:
          
        
        
          ilgi gösterme; lütuf, ikram,
        
        
          bağış.
        
        
          
            iltifat-ı rahmet:
          
        
        
          Allah’ın son-
        
        
          suz rahmetinin lütuf ve ihsanı.
        
        
          
            iltifat-ı şahane:
          
        
        
          yüksek iltifat,
        
        
          lütuf; padişaha yakışır şekilde
        
        
          yapılan lütuf, özel muamele.
        
        
          
            in’am:
          
        
        
          nimet verme, nimet-
        
        
          lendirme.
        
        
          
            lâyık:
          
        
        
          uygun, yakışır, münasip.
        
        
          
            levazımat-ı hayat:
          
        
        
          hayat için
        
        
          gerekli olan ihtiyaç maddeleri.
        
        
          
            lezzet:
          
        
        
          tat alma.
        
        
          
            mahsus:
          
        
        
          ait, özel.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          ruhî; fikri, hissi.
        
        
          
            medih:
          
        
        
          övmeye ve methet-
        
        
          meye sebep olan şey.
        
        
          
            minnet:
          
        
        
          bir iyiliğe karşı kendi-
        
        
          sini manevî borçlu bilme.
        
        
          
            mühim:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            müjde:
          
        
        
          sevindirici haber, iyi
        
        
          haber.
        
        
          
            Mün’im:
          
        
        
          nimet veren, ikram
        
        
          eden Allah.
        
        
          
            nimet:
          
        
        
          Allah’ın bağışladığı
        
        
          maddî ve manevî lütuf ve ik-
        
        
          ramlar; iyilik, ihsan, ikramlar.
        
        
          
            padişah-ı zîşan:
          
        
        
          şan ve şeref
        
        
          sahibi padişah.
        
        
          
            rahmet:
          
        
        
          acıma, merhamet et-
        
        
          me, esirgeme, bağışlama.
        
        
          
            rahmet-i bînihaye:
          
        
        
          sonsuz
        
        
          rahmet.
        
        
          
            rızık:
          
        
        
          yiyecek, içecek şey, azık.
        
        
          
            semere:
          
        
        
          netice, sonuç.
        
        
          
            sena:
          
        
        
          övme, övüş.
        
        
          
            şefkat:
          
        
        
          acıyarak ve esirgeye-
        
        
          rek sevme.
        
        
          
            şükür:
          
        
        
          görülen bir iyiliğe karşı-
        
        
          lık hoşnutluk, memnunluk.
        
        
          
            teveccüh:
          
        
        
          yönelme, yöneliş.
        
        
          
            zeval:
          
        
        
          sona erme, yok olma.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          çok, fazla.
        
        
          yirminCi mekTup
        
        
          
            | 372 |
          
        
        
          
            o
          
        
        
          
            nuncu
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            AsA-yı MûsA